3 yıl sonra...
Kitapları dolaba koyup kapağını kapattıktan sonra oldukça kalabalık olan koridoru terk edip sınıfa gittim.
"Hoon! Bir sonraki ders biyoloji! Biyoloji sınıfına gideceğiz"
"Ah- evet... biyoloji sınıfı..." kafamı jungwondan çevirmeden kafa sallayarak gözlerine baktım. Jungwonun biyoloji sınıfı hakkındaki mutluluğuna bir anlam veremediğim gibi sorularama da cevap alamıyor oluşum neredeyse onun bana şizofreni hastası olduğunu düşündürecekti."Ne bu heyecan won!"
"Diyorum ya park jay o sınıfta diye!"
"E ne olmuş, motor kullanan heeseung hyung da o sınıfta"
"Heeseungu boş versene, jay hyung daha ilgi çekici"
"Jay hyungun ve arkadaş grubuyla ilgilendiğimi sanmıyorum"
"Hadi ama!! Jake'in sana nasıl baktığını görmüyor musun"
"Evet avına bakan hayvanlar gibi bakıyor"
"E o zaman sende ona bak ki ilişkisi karşılık bulsun"
"Hayır... senin aksine erkeklerden hoşlanmıyorum"
"Tabii.. anlıyorum" önüne dönüp defterini karalamaya başladığındaysa kalbini kırmış gibi hissediyordum.Tam bir boş boğazım gerçekten.
Kafamı ona çevirmeden göz ucuyla ne yaptığına baktığımda ise defterindeki isimi karaladığını görmüştüm.Jungwon ve platonikleri tamamen bir hayal kırıklığı olsa da ben bile jay hyungdan umut ediyordum açıkçası.
Avustralyaya taşınalı üç yıl oluyordu ve ben jungwonla kısa süredir tanışıyor olsam bile bana her şeyini yarını yokmuşcasına anlatması çok samimi bir hareketti.
Ama zaten birbirimizi bulup sıkı sıkıya bağlanalı bir buçuk yıl oluyordu.
Onunla tanıştığım yer ise gerçekten çok saçmaydı ama onun için fazla değerliydi her saniye ve bu hariç bana fazla güveniyordu.Onun sorunu buydu zaten. Fazla güven ve yeri geldiğinde ise güven sorunları...
Onunla tanıştığım o aptal yer ise psikoterapi koridorundaki lavabo...
Çok komik gerçekten. İkimizi de bozan şey farklı sebeplerdi ama aynı bedende birleşen iki ruh kadar uyumlu bir arkadaşlık sürüyorduk ben avustralyaya taşındığımdan beri.
Onun psikoloğa gelme sebebi bahsettiğim gibi tamamen farklı bir şeydi.
Onu mahveden ve kalbini kıran şey arkadaşları ve ilişkileriydi, beni bozan şey ise ailem ve geçmişim.
"Won, bana baksana bir"
"Hm?" Umutsuz bakışları gözlerimi bulunca bende gülümseyerek içimden gelen her şeyi sıraya dizmiştim."Gülümse bir bakayım... tanrım gamzelerin yasal mı? Bakınca insanın gözleri kitleniyor çünkü... ayrıca eğer o götü boklu jayin seni sevmeyeceğinden endişe ediyorsan hiç boşuna stres etme alnına leke yapar ve canını sıkar, o ise senden kesin etkilenecek bir gün ve benim erkeklerden hoşlanmıyor oluşum kalbini kırmasın bir gün birisi beni sevdiğini söylerse bende enayiler gibi ona aşık olacağımdır" bu açıklamayı yaparken duraksamamış ve düşünmemiştim. Sınıftakilerden korece bilen yoktu çükü.
"Ciddi misin? Boş yapıyorsun değil mi?"
"Jung ben asla boş yapmam"
"Haklısın az konuşuyorsun ve lafın hep doğru çıkıyor, tanrım ben onun için ümit etmeye devam mı etmeliyim yani?"
"Hayır zaten bir yıldır sen ümit ediyorsun biraz da o ümit etsin kasmadan geçir bu günü... aklını boşalt biraz"
"Haklısın" bir anda material gril mod açmış ve defteri masaya çarpıp ayağa kalkmıştı."Hadi kalk biyoloji sınıfına gidiyoruz!"
Garip bir duruş sergilediğinde kalçasını geri ittirmiş ve bacaklarını çarpıtarak ellerini bana uzatmıştı."Tanrılar aşkına bütün götün gözüktü jung"
"Hoon sus götü bizimkilerden daha düzgün" arka masadaki emily jungwona hitaben iltifat edince sınıftaki bazı öğrenciler kahkaha atmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little Things/ Jakehoon
FanfictionLAN BENİM BU! BENİ ÇEKMİŞLER JAY!! SUNGHOON YAPMADIYSA BENİ ŞU FOTOĞRAFIN ÇEKİLDİĞİ YERDE YATIRIP...