your eyes say it all, Jake.

20 5 14
                                    

"Saçmalama"
"E ne yaptılar öyleyse o odada yarım saat"
"Bir konu üzerine tartışmış olabilirler, sevgili olamazlar arkadaşlar. Bence sevgili falan değiller saçma bir yakınlıkları bile yok... hani sevgililerde olur ya ellerini falan tutarlar, sürekli bir göz teması olur... her teneffüs beraber olurlar ama bu ikisi tam tersi bir şekilde takılıyor"

Kısa bir sessizliğin olduğu anda noah işgüzar bir şekilde gülümsemiş daha sonra önüne dönmüştü.
Bu gülümsemesi beni çok şüpheye düşürmüştü ama içimdeki bir ses de sesli sesli ondan zarar gelmeyeceğini söylüyordu. Umursamaz bir tavırla önüme dönüp sınıfıma ilerlemeye başladım. Zaten konuşacak gibi değildi ama peşimden sınıfa kadar geldi.

"Sen nereden biliyorsun ki?"
"Noah ciddi misin??"
"Ne... bir sürü şey saydın" gözleri zaten her şeyi anlatıyor... aptal jake umaım farkındadır.
"Sen şaka yapıyor olmalısın" dediği şeyler bana çok sinir bozucu gelmişti bir anlığına ve gözlerime sahip çıkmak zorunda olmadığımı hatırladım. Şimdi bu mükemmel benliğimden ters bir hareket görmek zorundasın noah... kusura bakma ama sinirimi bozacaksan sana katlanamam...
Ya adam olacaksın ya da etrafımda gezmeyeceksin kardeşim. Tamam bu tutumum çok arkadaş canlısı değil ve az bir arkadaş çevremin olmasına rağmen cesur hareketler yapıyorum ama bana ne ki? Bu yüzden salak insanlara katlanamayacağım.
Evet çok iyi sır tutuyor ve iyi niyetli ama bu salak oluşunu değiştirmiyor

En katlanamadığım insan tipi.
Henüz benim hakkımda bir tek adımı ve koreli olduğumu bilirken nasıl ondan hoşlanıp hakkında bilgi topladığımı düşünür ki... ben sapık değilim noah bey
Şimdi kalbini kıracağım iyice hazırlan.

Sinirli iç çekişimi ona net bir şekilde sunduğumda bunu umursamadan yüzüme tekrar bakmıştı. Hani bir arkadaş vardır ya... kimse takılmaz onunla ve sen onun kafa dengi olduğunu zannedip konuşursun...
Sadece zannediyorsun ama! Bu seni bir süre oyalar.
Bir türlü yakandan düşmez ve seni tanımadığı halde hakkında aptal şakalar yapıp her saniye sinirlerini iyice gerer...
Ve sen ona açıkça aptal olduğunu söylediğinde şaka yaptığını zannetmesi komik ama sinir bozuyor işte
Başından gitsin diye uğraşmak zorunda kalırsın işte. O tür bir ucube... bazen aklı çalışıyor sadece o esnada kafa dengi oluyor.

Onların dışında herifi geberteceğim!

"Demek ki sende jake'i izliyorsun ve bu yüzden onun sana baktığını biliyorsun"

Sikeceğim şimdi

"Hayı-"
"Evet sunghoon yoksa onun sana baktığını nereden bileceksin?"
"Noah boş yapıyorsun ve bu beni sinirlendirmeye başlıyor" cümlemin bitmesine müsaade bile etmeden beni dinlemeyerek gitmişti yanımdan

Tanrı şahit geberteceğim elimde falan kalacak ya da

Sinirle sınıfa girince bizim masamızın başında dikilen ve asla tanıdık olmayan bedenler dikkatimi çekti ve saniyesinde noahı unutmama neden oldu.

Demek hiç vakit kaybetmeden geldiler...
Şaşırdım doğrusu... madem bu kadar ilgiliydi jungwona önceden gelip efendi efendi konuşsaymış jungwon zaten bir şey demez hemen onlara uyum sağlardı.

"Sorun mu var beyler?"
Jungwonun önünde duran kişinin omzunu tutup kendime çevirmiş ve dostani bir gülümseme göstermiştim onlara... bu iki pezevenk burdaysa jake tek demek ki. Ama jungwonu burda bırakamam.

"Hayır bir sorun yok sınıflardan proje için öğrenci topluyoruz da biyolojisi ve kimya dersi iyi olan bir kaç öğrenci lazım" jay hiç duraksamadan açıklama yapınca tek kaşımı kaldırmıştım.
"Jungwona gelmekle iyi etmişsiniz öyleyse... heeseung o yüzden mi sordun kütüphanede o soruyu?" Sınıfta sadece dördümüz olduğumuzdan- uzun boyluyu tanımıyorum- sessizlik kısaca hüküm sürmüştü ama heeseung bir anda bana tehditkar bir bakış atıp susmam gerektiğini vurgulamıştı resmen.
"Hm, evet sunghoon. Korece biliyor musun?"
"Saçma sorular sormak hobin galiba... yönelimin ders ile ne alakası var anlayamadım" gülümsemem imalı bir hal alınca heeseung da imalıca gülümsemişti utanç içinde ama çaktırmamaya çalışıyordu.
Kızaran yanakları her ne kadar onu ele verse de
"Hiç... sordum öylesine... neden bu kadar takıldın ki?"
"Hiç sordum öylesine... "
"Çok tehlikeli bir konuşma var... ne oluyor anlamadım" dedi uzun boylu olan. İsmini de bilmiyordum lanet şeyin.
Yaptuğımız imaları anlamamıştı ama ortada bir konu olduğu açıkça ortadaydı.

"E biz gidelim öyleyse"
"Jay hyung sunghoonun da dersleri gayet iyidir"
"İyi ama zaten seni aldım" bir anda paniklediğinde jungwon kendi notlarını göz ardı ederek beni listeye sokmaya çabaladı.

"Ama-"
"Ben değil o daha iyi onu al"
"Jungwon seni aldım bile"
"İyi öyleyse gelmeyeceğim için bayan mia'dan azar yiyecek olman çok yazık olacak"

Jungwon öyle kararlı konuşmuştu ki ben bile onun içinden çıkan o kişiye şaşırmıştım.

"İkinizi de alsam diyeceğim ama her sınıftan bir kişi"
"Bilmem ben girmeyeceğim"
"İyi öyleyse sunghoon seni yazıyorum"
"Siz bilirsiniz" hala üçünü de umursamıyordum ve jungwonun sergilediği hareketlere gülmemeye çalışıyordum.

O cidden harika bir yalancı

¤ ¤ ¤ ¤

"Anne! Ben geldim!!" Neşeli bir tutumla eve girince annemin de sesi az uzaktan geldi kulağıma.
"Ne yapıyorsun?" Merakla mutfağa girip ne yaptığını kontrol edince pişen brokoliyle bakışmıştım kısa bir an.
Anne... bu gün olmaz...

"Yemek yaptım oğlum... ee günün nasıldı? Yakakayabildin mi o çocuğu?"
Anneme her şeyimi anlattığımdan bunu da es geçmemiştim tabii

Jake'den kısaca bahsedip sinirlerimi bozduğunu anlatmıştım anneme. Annemde bana demişti ki 'birisi sana öylece bakıp dursa normal tepki veremezsin zaten bende sinirlenirdim ama boş vermek en iyisi'
Annem fazla pozitif. O sapık herifin iyi birisi olabileceğine inanıyor.

O çocuk kesin sapık amk

"Anne biliyor musun bu gün çok güzelsin..."

● ● ● ●

Sim jaeyun'un anlatımından

"JAY PARK!!" Sinirle salona dalınca televizyona baktıklarından beni umursamıyor oluşları yüzünden az kalsın üçünü de gebertecektim.

"LAN GÖT HERİF SANA DİYORUM BANA BAK!!"
"ne..."
"Bak bak! Sakinliğe bak herifteki sakinliğe bak! Sikeceğim o televizyonu! Bana bak!!"
"Jake televizyonu sikersen o çoğalır ve daha fazla olurlar" niki bir anda göz devirmeme engel olamayacağım bir şey demişti ama şu an bundan daha önemli bir konu üzerinde jay'in cenazesini kaldırmak üzereyim!!

"Kes sesini japon veledi. Jay sen hangi akla hizmet beni sunghoon ile aynı klübe sokuyorsun!! LAN BİR AYDIR ÇOCUKTAN KAÇMAK İÇİN BİR GÖTÜMÜ SİKTİRTMEDİĞİM KALDI!!"
"Ne güzel tanışın anlaşın kaynaşın" heeseungun üzerine terliği atmama sebep olan cümlesi bitince elime geçen birkaç gereksiz şeyi daha sallamıştım kafasına doğru ama hepsi neredeyse nikiye isabet etmişti.

"Anneni bulurum heeseung! Babana da boru döşerim duydun mu? Şimdi ben iyice delirmeden sildirin o projeden adımı"
"Çok geç bayan mia'nın eline geçti bile"

Her saniye beni iyice geriyorken neden böyle stres olduğumu düşünmüştüm.

Çünkü sunghoon ile bu şekilde klişe tanışmak istemiyorum.
Aslında hiç tanımak istemiyorum ama sınıfa ilk geldiği günden beri istemsiz dikkatimi çeken benlerini izliyorken en az elli kere yakalanmıştım. Ve o benim sapık olduğumu sanıyor. Tanrım cidden korkunç!

Her defasına yüzüne dalıp gidiyordum ve her defasında göz göze geldiğimizde ben onun benlerine bakıyor olduğumdan gözlerimi çekemiyordum.
Aslında çekmek zor değildi. Ben sadece hipnoz oluyordum işte.

Ve yine yine yine yakalanınca artık sormak için yanıma gelmek istemişti bende hiç haberim yokmuş gibi kaçmaya başlamıştım. Bir nevi saklambaç oynuyorduk okulda. Şimdi ise jay salağı yüzünden aynı projede yer alacaktık.

Tanrım sana şükürler olsunki sadece kinya ve biyoloji sınıflarımız aynı!! Yoksa ben bitmştim.

Little Things/ JakehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin