Bakışlarım kulübenin içinde dolanırken bileğimdeki zincir çekildi ve bakışlarım zincirin çekildiği yöne döndü. Rus adam bileğimdeki zinciri kulübenin sağındaki sedirin başının ucundaki demire bağladığı zaman bakışlarım ona döndü.
Bu.. çok fazlaydı! Ben bir tutsak olabilirdim ama bir köpek değilim. Beni bu şekilde bağlayacak mıydı!?
Onun mavi gözleri bana dönerken bir kaç saniye gözlerimin içine baktı ve daha sonra sanki gözlerimdeki yansımayı görmüşcesine duruşunundikleştirdi. Oysaki biraz önce gözlerinde sanki su içercesine normal bir ifade vardı .
"Ben bir köpek değilim, aç şunu.."
Sakin kalmaya çalışan bir sesle konuşmaya çalıştım zira sert bir sesle konuşsaydım o zinciri boğazıma dolayabilirdi.
Sessiz kaldı ve gözlerimin içine çatık sarı kaşları ile bakmaya devam etti. Bir kaç saniye sonra "Ama Alman askerisin." Demesi ile kas katı kesildim.
Evet, bu köpektende aşağı bir tabirdi onun için ve bu tabiri o, ona göre bu tabure yaraşır aşağılayıcı bir şekilde dile getirmişti.
Bir kaç saniye gözlerimin içine baktıktan sonra "İstesende bir şey yapamazsın sen zaten." Diyerek önüne döndü, zinciri çözdü ve sobanın diğer tarafına doğru zinciri attı.
Zincir ahşap zemine düşüp ses çıkarırken duruşunu dikleştirerek yanıma adımladı. Uzun boyundan dolayı kafamı kaldırıp mavi gözlerine bakındım.
O soğuk ve sert çehresi ile bir kaç saniye gözlerimin içine baktı ve daha elimi kavrayıp, sıkıp kendine doğru hızla çekti. Ağzımdan küçük ve sessiz bir inleme çıkarken bileklerimdeki zinciri de çözdü.
Ben hemen donmuş, sertleşmiş ve nem denen şeyi resmen unutmuş avuç içlerimle zincirden incilmiş bileklerimi ovalamaya başladım.
Zar zor adımlayıp sedirden birine oturmamla birlitke bakışlarım ona döndü. O kapının yanındaki mutfak tezgahında arkası dönük bir şekilde bir şeyler yapıyordu.
Bir kaç saniye sonra bir tetik sesi duymamla tüylerim diken diken oldu. Ansız bir korku ve heyecan tüm bedenimi kaplarken Rus komutan yavaşça arkasını döndü.
Mavi gözlerinin kararması, soğuk çehresinin düşmana karşı bir düşmana dönüşmesi ve duruşunu dikleştirmesi ile titremeye başladım.
Bakışlarım elindeki siyah bir Makarov PM silahına döndü. Ruslara özel klasik bir silah modeliydi. İkinci dünya savaşına yakın bir tarihte üretime başlamış bir ölüm makinesiydi..
(Makarov PM: İkinci dünya savaşı sürecinde Ruslar tarafından üretilmiş bir silah türü.)"Hâlâ üç mermim var ve rus ruleti oynamıyorum. Yerinde olsam şüpheli bir davranış serigilemeden önce iki kez düşünürüm."
Uzun diyaloglarında sert ses tonu, soğuk rus aksanı ile konuştuğu İngilizcesinin üzerimdeki etkisi gitgide artıyordu.
Onunla karşılaştığım andan dışında -ellerini boğazıma geçirip, rozetimi gördüğü andan hemen öncesi- hiç bu kadar kendimi ölüme yakın hissetmemiştim.
İlerleyen günler bu Rus adama itaat etmek, dediklerini harfiyen yerine getirmekle geçecekti.
Tanrının unuttuğu bu donmuş zirvede tek bir kurşun ruhumu bedenimden koparabilir ve dinmek bilmeyen kar fırtınaları altında bedenimi yıllar belki de asırlarca kar altında gömülü kalmasını sağlayabilirdi.
~~~~
Dışarı doğru adımlayıp dışarı çıkması ile sırtımı tahta duvara yasladım. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alırken içimden kendime karşı bir küfür ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rus Ruleti
Romanceİkinci dünya savaşı sırasında ordusundan kaçan bir Alman askeri, ordusunu kaybetmiş düşman bir Rus komutanın eline düşer. Peki bu iki düşman arasında romantik bir çekim yaşanırsa ne olur? Tür: Aşırı Romantizm