5. Bölüm

49 10 3
                                    

Donmuş zirvede ardı kesilmeyen vavelyalar etrafta yankılanmaya devam ederken kulübenin içindeki sıcak soba kulübeyi zar zor ısıtmaya çalışıyordu.

Sobadan gelen ve kulaklarıma dolan çatırtı sesleri, dışardaki çığlık atarcasına esen kar fırtınası, düzensiz bir şekilde sürekli damla damlatan tezhahtaki musluk bedenime etki eden soğuğun alışılagelecek doğasını bana öğretiyordu.

Bu Tanrının unuttuğu, donmuş ve kar fırtınalarının vavelyalarına terk edilmiş yer tıpkı bir masaldan fırlamış gibiydi.

Hayır, bu bir çocuk masalı değildi lâkin bir çocuk masalı gibi görünebilir miydi? Buranın mahir kimyası ve katı yasaları burada bir masalın filizlenmesine dâhi fırsat tanımıyordu.

Burada filizlenebilecek daha sonrada yeşerebilecek tek şey, kurşun kokusunun tek betimlemesi olacağı bir edebi eserdi. Bir şiir, roman veya öykü.. hepsi olabilir ama bu eserlerin hepsinin satırları kurşun kokusu ile mühürlenirdi.

Burası bir aşk masalı veya güzel bir günce yazmak için fazlasıyla korkutucuydu..
Sen öyle san Lukas. En korkutucu şeylerin içinden pembe kelebekler nasıl doğacak gör..

Hansel ve Gretel masalı! Buradaki Hansel ya da Gretel bendim, o ise o masaldaki vicdansız ve merhametsiz cadıydı.

Teknik olarak bir süpürgesi veya kazanı yoktu ve bir kadın değildi ama kurşunu ve içinde bitmek bilmeyen bir Alman düşmanlığı vardı.

Kulübenin eski ve ahşaptan yapılma kapısı gıcırdayarak aralandı ve Rus Adam girişte ellerindeki kalın odunlarla belirdi.

Ben hemen o odunları sobaya atacağını bildiğim için sobanın üzerinde pişen yemeği elimle alıp kaldırdım ve onun odunları atması için sobanın yüzeyini boş tuttum.

O bana aldırmadan ilerledi ve sobanın ağzını bir adet demir ile açıp ellerindeki kalın, tozlu odunları sobanın içine bıraktı.

Bir anlık yüzüme vuran sıcaklık ile yüzümde yorgun bir gülümseme oluştu. Onun yüzünde daha fazla vuran sıcaklık ile de kar taneleri biriktirmiş saçları nemlendi ve yüzünden aşağı doğru inerek sobanın içinde doğru bir kaç damla damladı.

Alev yüzüne hafiften vurmaya devam ederken hafif eğik kafasına ait mavi gözleri yükseldi ve benim gözlerime döndü.

Gözlerinin içindeki o kararan ifadeyi anlayamadım. Düşmanlık mı yoksa bambaşka bir şey mi?

O yemeğin pişmesi için sobadan çekilip sobanın kapağını kapattı. Bende elimdeki tencereyi alıp sobanın üzerine geri koydum ve sobanın yanı başına geri oturdum.

Tenime işleyen ve oradan da iliklerime, içime dolan soğuktan ancak bu kadar arınabiliyordum. Almanlar da Ruslar gibi soğuk bir milletti ama ben oldum olası soğuktan nefret ederdim.

Rus komutan bana arkasını dönüp elini kazağının uçlarına attı ve kazağını çıkarttı. Ben bakışlarımı hemen yere çekip derin bir nefes alırken omuz üzerinden bana baktığını hissettim.

Bir kaç saniye sonra bakışlarımı hâlâ bana baktığı için onun gözlerinin içine doğru döndürdüğüm zaman çıplak ve yapılı sırtı üzerinden mavi gözlerini bana diktiğini ve beni izlediğini gördüm.

Korku ve gerilim ile gözlerimi hemen çektim. O bir kaç saniye daha bana bakmaya devam etti ve daha sonrada önüne dönüp sedirinin üzerine sırt üstü yattı.

Ben bu soğukta ne kadar donarsam o da o kadar yanıyor gibiydi. Ben soğuğa o sıcağa gelemiyordu.

Gözlerini yavaşça kapatması ile sedirin üzerine çıkılıp üzerinde bağdaş kurdum. O gözlerini kapatıp yüzündeki sert, soğuk ifade ile yavaşça uyumaya hazırlanıyor gibiydi oysaki öğlen vaktiydi.

Benimde gözlerim yavaşça kapanır gibi olurken gözlerimi aralık tutmaya özen gösterdim.

Bir kaç saniyelik karanlığın ardından soğuk ve sert kar fırtınasını tekrar ve tekrar hissettim.

Karşımdaki soğuk, sinirli, sert olan Rus Komutan bileklerime bağladığı zinciri bir kez daha çekti.

Dizlerimin üzerine düşüp acı ve keder içinde çığlık atmamla birlikte alt dudağını ısırıp sinirli ve bıkkın bir şekilde nefes verdi ve elindeki zinciri bileğine dolayıp beni resmen sürüklemeye başladı.

Bu adam Rusların karanlık ve soğuk tarafının vücut bulmuş hâliydi hatta şeytanın ta kendisi bile olabilirdi.

Beni yoğun kar kütlesi üzerinde sürürken yüz ifadesi gram değişmiyor ve yaptığı şey sanki bir bardak su içercesine normal bir davranışmış gibi çehresine komutanlığının halesini saçıyordu.

O bir komutandı, ben ise onun düşmanı. Eğer ordusundan bir asker olsaydım ya da onun için kutsal olan ve onun damarlarında dolanan Rus kanını
taşıyor olsaydım bana karşı en azından biraz merhametli olabilirdi.

Vücudum karın üzerinde iz bırakıp karı delip geçiyor ve bedenime sürtünme etkisi yaratan soğuk kar kütlesi omuzlarımda toplanıyordu.

Bir kaç saniye sonra artık omuzlarımdaki yüke dayanamadığımdan ayağı kalktım ama onun hızına yetişememekten ve bacaklarımın mecali kalmamasından ağlayarak geri tökezledim ve dizlerimin üzerinde düştüm.

Nefes nefese kalmıştım, donmuş zirvenin soğuk atmosferini ciğerlerimde hissediyordum.

O durdu ve bana bakmaya başladı. Ben ellerimi karın üzerine atıp karı ezdim ve hıçkırdım.

Nefes nefese orada öylece kalırken bir kaç adımlama ve kar ezilme sesi duydum ve Rus komutan önümde durdu.

Sadece kara batmış botlarını görebiliyordum. Ben kafamı olumsuz anlamda sallarken gözlerimi kapattım ve titreyerek nefes aldım.

Bir kaç saniye sonra çenemde hissettiğim el ile vücudum kas katı kesildi. O el çenemden tutup yavaşça beni ayağı kaldırırken bacaklarım titrese de engel olamadım ve ayağı kalktım.

Bakışlarım mavi gözleri ile gözlerimin içine bakan Rus komutanın hazırlarken dönerken o elini çenemden hâlâ ayırmamış bana ve yüzüme bakıyordu.

Yüzündeki bitkin ve solgun ifadeye karşı bir kaç saniye sonra derin bir nefes aldı. Ben gözlerimi sımsıkı kapatıp artık hipotermiye dayanmaya çalışan bedenimi soğuğa teslim edip ölmeye çalıştım.

Bir kaç saniye sonra dudaklarımda hissettiğim baskı ile tüm vücudumu soğuk kapladı ve soğuk vücudumu resmen yaktı.

Gözlerim açılırken Rus komutan soğuktan sertleşmiş dudaklarını dudaklarıma bastırıyordu.

Altın sarısı kaşları yavaşça gevşerken o dudaklarını dudaklarımdan bir an olsun ayırmıyordu.

Ve çok sert bir rüzgar esti. O rüzgardan mı yoksa bu buzdan yapılma adamın dudaklarımı hâlâ öpmesinden mi bilmiyorum ama bedenim yerdeki kardan farksız kesildi.

Bütün bunlar an ve an yaşanırken o anlar içindeki hissettiğim soğuğun bir an öncesinde duyduğum sert ahşap sesi ile korkuyla titredim ve karanlık görüş alanım anında aydınlanıp o kulübeye geri döndüm.

Rus komutan yerinde yavaşça doğrulup rüzgar nedeniyle açılan kapıya bakarken ben titreten bedenimle hızla ayağı kalkıp kapıyı kapattım ve önünde hemen kapının yanındaki su dolu kovayı ayağımla ittirdim.

Bedenimi sanki soğuk bıçakla kesmiş gibi titremeye devam ederken ellerimi ahşap kapıya dayadım.

Bir anlık karanlık gözlerimin önüne bir kaç gün önce yaşanılan şeyleri birbir getirmiş olsa da son yaşanan şey zihnimin yarattığı bir kurgudan ibaretti.

Ama bu büyük bir sorundu çünkü kendime engel olamadan, kendi zihnimdeki yaşadığım geriye dönüşte hayal ettiğim şey..

Hayır, bu bir kurgudan ibaretti ve insan zihninin tasarladığı şey mantıklı bir açıklamaya sığamazdı.

Hem böyle bir adamı sevmek mümkün bile değildir diye düşünüyordum.

Rus Ruleti Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin