Gözlerimi açmak istemiyorum

233 4 0
                                    

Ben Elif. Önceleri karanlıktan korkarken şimdi ise aydınlıktan korkuyorum. Gözlerimi açmak istemiyorum. Uzun süredir ellerim yüzümde olduğu için açamıyordum.

Yine ve yine beni o lanet yere kapatmıştı o adam. Bembeyaz bir oda. Herkes çok severdi beyazı. Ama ben nefret ediyorum. Çok değişik bir işkence yöntemiydi bu. Ona göre tabiki. Yaklaşık birkaç saat önce gözlerimi açmaya çalıştım. Ancak o kadar çok sancı girmişti ki hızla geri kapattım. Görebildiğim kadarıyla duvardaki kırmızı şeyler benim kanımdı.

Ben Elif. Sevgi nedir bilmem. Açık konuşmak gerekirse sevmeyi biliyorum ama sevilmeyi bilmiyorum. O adam yani babam olacak adam. Aslında dedikleri gibi babaların elleri kızlarının saçını okşamak için kalkardı değil mi? Ama hayır. Baba denen o adamın eli hiçbir zaman beni sevmek için kalkmadı. Neden bilmiyorum ama hiç sevmedi beni. Ne zaman seveceksin beni baba?

Ben yine derin düşüncelere dalmışken kapı açıldı. Kapının o gıcırtısı kulaklarıma iliştiğinde hiç bu kadar mutlu olacağımı düşünmemiştim. Kafamı kaldırdım. Gözlerimi açmaya çalıştım ama açamadım işte. Ve o kadının sesi ilişti kulaklarıma;

"Gözlerini aç."

"Açacağım." Diye kestirip attım. Artık kendimi anlatmak için çabalamıyordum. Ya da uzun uzun sebebiyle söylemiyordum bazı şeyleri. Kestirip atıyordum işte.

"Sana gözlerini açmanı söyledim,hemen."

"Bende sana açacağım dedim ne zaman olduğunu söylemedim."

"Ne zaman açıyorsan aç,kepaze. Ölüp gitme diye açtım kapıyı. Acıdığım için."

Cevap vermedim. Önceden cevap veremiyordum şimdi ise cevap verebilecekken susuyorum. Onun gözünde böyleydim işte. Kepaze. Değersiz,gülünç. Babamın yoldan bulup getirdiği kadınlardan biriydi o da işte. Kendi gibi iğrenç insanlar buluyordu hep. Pekte umurumda değildi. Ne de olsa buradan çıkınca bildiğimi yapacaktım.

Flashback

Genç kız az sonra olacaklardan habersiz odasında dışarıyı izliyordu. Babasının -çok değerli- arkadaşları gelmişti. Dışarıya her zaman mutlu aile imajı verdirirdi. Babasının tehditleriyle aşağıya inip yemek yemişti. Misafirin oğlunun bakışları hoşuna gitmeyen genç kız müsaade isteyerek tekrardan odasına çekilmişti.
Bu yaptığı da ona fenaya patlayacaktı ama umurunda değildi. Kimsenin oğlunun iğrenç bakışlarına katlanmak zorunda değildi.

Düşünüyordu yine. Acaba bir gün beni de gerçekten seven babam olur mu diye...

Birden kapı tıklatılınca yerinden sıçradı genç kız. Ne olduğunu anlamadan açılan kapıya baktı. O'ydu gelen. Misafirin oğlu. Neydi adı,Mert. Kendine doğru yürüyordu adam. Kendinden yaşça küçük kız hakkında çok iğrenç şeyler düşünüyordu. Elif 14 yaşındaydı, Mert ise 26. Adam ilerledikçe kız geriye gitti. Sırtı duvara değince sıkışmıştı genç kız. Ne yapacaktı şimdi?

Adam konuşmaya başladı;

"Benimle bir gece geçirmek ister misin?"

"Hayır!" Dedi genç kız kaşlarını çatarak. Adam ise kızın üstüne daha çok eğilip Elif'in kalbini yakıp kavuracak o sözleri söyledi;

"Baban izin verdi ama..."

Elif daha küçüktü. Ama her şeyin farkındaydı. Adamın bacak arasına tekmeyi geçirip ileriye doğru koşmaya başladı. Nereye olduğunu bilmiyordu. Zaten bu evde ne olduğunu bilmezdi ki. Yıllardır kendini bildi bileli aynı odadaydı. Rastgele koşarken bir odaya girdi genç kız ardından kapıyı kilitledi.

Gerisin geriye soluklanırken etrafı incelemeye başladı. Çalışma odasıydı burası. Fırsat bu fırsat deyip etrafı taramaya başladı genç kız. Merdivenden babasının ayak seslerini duyunca geri geri gitti. Tam o sırada ayağının önüne düşen dosyayla gözleri fal taşı gibi açıldı. Bu kendisiydi. Ama bir dakika kendisinin büyük versiyonuydu bu. Hemen fotoğrafı alıp çamaşırının arasına sıkıştırdı. Ve başına gelecekleri bekledi.

Çıkarmıştı o kadın beni oradan. Şimdi ise odamda her zaman olduğu gibi dışarıyı izliyordum. Evden ayrılmalarına 15 dakika vardı. Ve korumaların vardiya değişimi de 15 dakikaydı. Fırsat bu fırsattı. Yine o odaya gidecek araştıracaktım. Biliyordum. O kadınla bir bağlantım olduğunu hissediyordum. O gün bugündü. Kararlıydım. Elif'tim ben. Oturtacaktım her şeyi rayına. Çözecektim gerçekleri. Kurtulacaktım buradan. Yani değil mi?

Tam sırası. Ev sessizleşirken yavaş adımlarla odamdan çıktım ve kilitledim. Onlar evde yokken kapım her zaman kilitlenirdi. Onlardan habersiz yedek anahtarı almıştım. Arayıp bulamamışlardı ben kimsenin bulamayacağı yere saklamıştım. Elif'i saf salak bir şey zannederlerdi. Bende oyuna devam ettim. Kasadaki şifre için neredeyse bütün sayıları denemiştim. Son 3 tane kalmıştı. Bu da demek oluyor ki bugün büyük gün. Hızlı adımlarla odaya girdim. Hemen kasaya doğru ilerledim ve şifreleri denemeye başladım.

"2307"

Olmadı.

"3012"

Olmadı.

"0306"

İşte bu. Başardın sonunda kızım.

Kasanın içinde beni paralar bekliyor sanarken içinden bir zarf dolusu resim ve yine dosya çıktı. Ama bu dosya benim yıllar önce bulduğum dosyaydı. Neler oluyordu? Başım uğulduyordu. Yaşadığım şoktan çıkıp hızlıca odama gittim. Dosyayı ve zarfı sırt çantasına attıktan sonra hızla aşağı adımladım. Şuan vardiya değişimi diye kimse yoktu ama dikkatli olmam lazımdı. Daha öncesinde de çok denediğim için bir sürü kaçış yolu biliyordum.

Evin her köşesini 2-3 defa görsem de aklıma kazımıştım. Gördüğüm yerleri unutmazdım zaten. Fotoğrafik hafızam çok iyiydi. Evin kör cephesi vardı. Korumalar yerlerine geçerken bu taraf görünmüyordu. Tam geçtikleri sırada çıkabilirdim. Hızlı olmam gerekiyordu ki zaten hız benim için hiçbir şeydi.

Korumalar yerlerine geçerken hızlıca koştum ve tellerden atladım. Jiletli tel olduğu için kollarımı kesmişti. Önemli değildi. Ben bugün bir daha dönmeyecektim bu eve. Hızla koşmaya başladım. Yokluğumu yaklaşık 30 dakika sonra anlarlardı. Çünkü evin hizmetlisi beni her 1 buçuk saatte kontrole gelirdi. Yarım saat çok iyi bir zaman. Topuklarım ı kalçama vura vura koşuyordum. Her zamankinden farklı bir yola girmiştim. O kadar çok koşmuştum ki. Nefes alamıyordum. Böyleydi işte. Panik atağım ansızın yakalardı beni. İleride gördüğüm arabaya el salladım. Durur mu acaba diye düşünürken durdu. Allah'ım durdu kurtuluyorum!

Arabaya binip otogara götürmesini rica ettim. Çok tatlı bir amcaydı. Otogara bıraktıktan sonra ücret almamış birde numarasını vermişti. İyi hoşta benim telefonum yoktu ki. İlk gelen otobüs seferine bindim. 2 saatlik yolmuş zaten. Beni bulmaları zaman alır. Kocaeli'den İstanbul'a. Otobüse binip soluklandıktan  sonra dosyayı açmaya karar verdim. Dosyanın üstünde "Nare Aslanoğlu" yazıyordu. İyide bu kadın kimdi ve bana neden bu kadar benziyordu...

ElifHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin