"Aile"

586 38 11
                                    

Medya: Rohad Cihanbeyli

Yemek yenilmiş ve içeriye geçilmişti. Hiç kimse gözlerini üzerimden çekmiyordu. Sanki her detayımı ezberliyor gibilerdi. Ama saatlerdir baktıklarını varsayarsak ezberlemiş olmaları gerekirdi. Nare Hanım ise elimi sıkı sıkı tutmuş bırakmak istemiyordu. Stresten midem bulanmaya başlamıştı. Umarım tansiyonum yükselmezdi. Sıcakladım,elimi kullanarak kendime yelpaze yapıyordum.

"Sıcak mı oldu,abim?"

"Hı, şey evet. Midem bulanıyor biraz."

Adını bilmediğim biri kalktı ve yanıma geldi. Bileğimi avucuna aldı. Elini nabzımın üstüne koydu. Ben şaşkın şaşkın izliyordum. Babaları da hemen ayaklanıp dizlerimin önünde yere çökmüş, yanımdaki adama bakıyordu. İkisinin adını öğrenememiştim sadece.

"Boran. Ne oldu oğlum? Kötü bir şey yok değil?"

Boran onu umursamadan bana döndü. Adı Boranmış demekki.

"Senin nabzın hep böyle düzensiz mi atıyor?"

"Ben yani aslında, bilmiyorum."

"Hastaneye hiç gittin mi?"

Beni hiç hastaneye götürmezdi ki. Ben hep kendi kendime iyileşirdim. Zamanla geçerdi. İyileşince de "Yine mi kurtulamadık senden" adlı şiirini okurdu. Usulca kafamı sağa sola salladım. Hepsi sessizleşti.

"Boran, oğlum kötü bir şey mi var?"

"Baba nabzı çok düzensiz atıyor ve tansiyonu çok yüksek."

Rahatsız oluyordum. Bende buradaydım. Neden bu kadar rahatlardı ki. Üzülüyordum hemde. Geçmişle ilgili hiçbir şey duymak istemiyordum. Belki her şeyi çözmek istiyordum evet ama bu yaşadıklarına sebep bulmak içindi. Ben o kadar acıyı neden çektim. Gözlerim doluyordu. Kimse görmesin diye ayağa kalktım.

"Ben biraz dinlenm-"

"Otur."

Bunu diyen Azad'dı. Üzülmüştüm. Ben anlayışlı birisi sanardım onu. Kırgın baktım gözlerine. Ayaklandı ve önümde durdu.

"Gözyaşlarını bizden saklamanı istemiyoruz. Hem tam olarak tanışmadık. Abilerini tanımak istemiyor musun?"

Eliyle arkasındaki 5 adamı göstermişti. Hepsi bana umutla ve hafif tebessümle bakarken gözlerim Adar'a takıldı. 32 diş sırıtıyordu. Bende ona güldüm.

"Aha vallahi de ben kazandım. Arabam nerede?"

"Lan Elif. Yaktın bizi."

Ne olduğunu anlamadım. Kafamı kaşıdım.

"Ben yanlış bir şey mi yaptım?"

Yine güldüler. Hep gülüyorlardı. Kızacaktım artık. Ellerimi yanımda yumruk yaptım. Sağ ayağımı yere vurdum ve konuştum.

"Bana neden hep gülüyorsunuz!"

Hepsi gülmeyi kesip şaşkın şaşkın bana bakmaya başladılar. Benden beklemiyorlardı galiba. Açıkçası bende şok olmuştum. Hepsi girdiği şoktan çıkıp bağırarak gülmeye başladılar. Yanımdaki Azad'a baktım. O da bana bakıyordu. Gülmemek için sıkıyordu kendini.

"Gül sende gül. Çekinme."

Ağzını o yaptı. Ve gülmeye başladı.

"Bizim bücüre bak sen. Bir o kadarda yerin altında varmış."

"Ben bücür değilim. 19 yaşındayım."

Hepsi durdu. 15 yıldır yoktum yanlarında. Üzüldüler. Gözümden bir damla yaş düştü.

ElifHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin