"Tanışma"

613 40 3
                                        

Şuan ne yapsam bilemiyordum. Kapının önünde öylece durmuş bahçeye adım atamıyordum. Gitmeyi çok istiyordum fakat korkulu tarafım daha ağır basıyordu. Adar önümde durup elini uzattı.

"Elimi tutabilirsin."

Temas sevmiyordum. Ama şuan ihtiyacım vardı. Bir ona bir eline bakıyordum. Tutsam çok mu hızlı gitmiş olurdum. Sanki daha önce hiçbirine sarılmamışım gibi.

"Yapılan araştırmalara göre bir insansın elini tutmak güven verir ve sakinleştirir. Ayrıca bu tanı abilerde daha fazla olasılık veriyormuş."

Bawer gülmeye başladı.

"Lan oğlum. Sen yok musun sen. Ne abisi Adar. Elif'ten 1 yaş büyüksün sadece. Kandırma kızı."

İçimden bir ses seninle her şeyi konuşabilirim diyor Adar. O kadar çok güvenmek istiyorum ki. Elini tuttum o da bunu beklemiyor olacak ki yüzüme melül melül bakıyordu. Yavaşça yanına yaklaştım.

"Şey, sana güvenebilir miyim?"

"Tabiki,birtanem. Söyle?"

"Eğer beni istemezse kimse görmeden hemen götürür müsün buradan?"

"Öyle bir şey olmaz Elifcim. Ama ayrıca sadece şuan değil rahatsız olduğun herhangi bir anda gözlerime bakman yeterli."

Tebessüm ederek teşekkür ettim. Bu bana yeterliydi işte.

"Hadi çocuklar. Annenizi biraz daha bekletirsek bu gece koltukta uyuyacağım."

Adar'ın kulağına fısıldadım;

"Neden koltukta uyuyor ki?"

Adar birden yüksek sesle gülmeye başlayınca korkudan elimi ağzına kapattım. Herkes arkasını dönmüş şaşkın şaşkın bize bakıyordu.

"Ya sussana ne bağırıyorsun. Bir daha bir şey demeyeceğim sana. Of."

"Ne oluyor Adar,Elif?"

"Baba bir şey olmuyor. Elif yanlışlıkla tikime dokundu."

Nasıl çevirmişti hemen. Ben asla yalan söyleyemezdim.

Evin kapısına ulaştık. Babaları kapıyı çaldı. Benimde babamdı ama baba tanımı bu adama uymuyordu. Baba olamazdı. Kapı ilk çalışta hemen açıldı. Sanki kapıda yatıyorlarmış. Bir ses duydum arkadan;

"Elif'im nerede?"

Bu ses,nasıl desem bilemiyorum. Çok naif, çok zarif ve dinlendirici. Saatlerce dinlemek istedim o an. Hepsi birden çekilip önümü açınca Adar'ın elini daha sıkı tuttum uzaklaşmasın diye. Kadın olduğu yerde dondu. Sadece beni inceliyor. Hep yüzüme bakıyordu arada vücuduma baksa da hemen yüzüme dönüyordu. Gözlerinden yaşlar akıyordu ama tepkisizdi.

"Nare'm. Bak Elif'imizi getirdim sana."

Girdiği şoktan çıkıp bana doğru gelmeye başladı. Ne olduğunu anlamadan kolları arasına aldı beni. Öyle sıkı ama bir o kadar da nazik sarılıyordu ki. Sanki bir istiridyenin incisini saklamasını istediği gibi sıkı ama narin. Kokusu muhteşemdi. Ama verdiği hissiyatı çözemiyordum. Güven,şefkat,özlem...

"Oy benim kızım. Yaralı ceylanım benim. Minik yavrum. Elif'im. Çok özledim seni."

"Ağlamayın."

Kadın geri çekilip yüzüme baktı. Yüzüme dokundu. Gerçekliğimi test ediyordu galiba.

"Buradasın. Buradasın anneciğim. Buradasın birtanem."

Saçlarımı okşuyor. Sürekli öpüyordu. Bense tepkisiz bakıyordum. Pekte tepkisiz değildi aslında. Doluydu gözlerim ama ağlamak istemiyordum.

"Bak bana. Ağla anneciğim. Tutma içinde. Bizden saklamana gerek yokki gözyaşlarını. Ağla bebeğim. Ağla kuzum benim."

Kadının yüzüne baktım. Güvenmek istedim. Çenem titredi ve sol gözümden bir yaş süzüldü tenimde. Adar'ın elini hâlâ sımsıkı tutuyordum. O da güven vermek için daha sıkı tutuyordu elimi. Kadın ağladığımı görünce tekrardan sarıldı bana. Sarılmasıyla omuzlarım sarsılmaya başladı. Kaldıramıyordum artık. Yere çöktüm. Kadında benden ayrılmadan yere çöktü. İkimiz beraber kapının önünde oturmuş ağlıyorduk. Kadın hep sevgi sözcüğü söylüyordu. Saçlarımı okşuyordu. Benim saçlarımı kimse okşamamıştı ki.

"Saçlarımı çekmeyeceksiniz değil mi? Çekmeseniz olur mu ben saçlarımı çok seviyorum."

Adar'ın tuttuğum eli kasıldı. Elimi sıkmaya başladı. Sarıldığım kadın da nefesini tuttu. Birden başını kocasına çevirdi. Bir şeyleri sorguluyor gibiydi.

"O nasıl laf mis kokulum. Öyle bir şey yapar mıyız biz hiç. Sana söz veriyorum buradaki hiç kimse sana zarar vermez. Saçlarını hep okşarız biz. Hiç bırakmayız ki bebeğim."

"Saçlarımı hiç kimse okşamadı ki. Siz ilksiniz."

Çenem titreyerek konuşmuştum yine. Artık gurur falan kalmamıştı bende. Onların yanında olduğumdan beri zırlıyordum. Of çok kötü. Çok acınası.

Annemle içimiz çıkana kadar ağlamıştık. Ağlamam iç çekişlere dönünce hâlâ bana sarılan kadından ayrılmak için geri çekildim. Adar'ın eline baktım kıpkırmızı olmuştu. Farketmeden yapmıştım. Tırnağımı da geçirmiştim. Of aptal kafam iyilikten de anlamıyorsun.

"Hiç sorun değil çiçeğim. Hadi kalk."

Elimi çekmek istedim ama bırakmadı. Ayağa kaldırdı. Ve yine elimi bırakmadan kolunu omzumun üstüne koydu. Buna sevinmiştim. Çünkü güvenimi boşa çıkarmamıştı. Gözlerine bakmıyordum. Çünkü rahatsız olduğunda gözüme bak götürürüm demişti. Gitmek istemiyordum ki.

"Elif üşümüşsün."

"Üşümedim."

"Kızım yüzüme baksana ne diye yere bakıyorsun."

"Hayır bakamam. Çünkü gitmek istersen gözüme bak dedin."

"Ya ahahahahahah. Kızım yicem şimdi seni."

Burnuma dokununca hapşurdum. Hepsi gülmeye başladı. Gülün gülün makara çıktı sizede.

"Anneciğim hadi gel bak çok güzel yemekler yaptım sana. Hepsinden yemen lazım. Bitireceksin tabağını da."

"Eyvah abi. Elif'in başı dertte."

Korkarak baktım. Nolmuştu ki? Azad konuşmaya başladı.

"Lan Boran. Kafanı kırarım oğlum senin. Ne diye korkutuyorsun kızı."

Boran Azad'ın bakışlarından korkmuş bana doğru geliyordu. Gerildiğimi anladığı için olsa gerek 1 buçuk metre ötemde durdu.

"Şöyle ki çiçekbahçem. Annem eğer yemek yaparsa o yemekler bitmeden sofradan kalkamıyoruz. Her gün birini seçiyor sofrada. Sürekli ona yedirmeye çalışıyor ve üzgünüm ki bugün o şanslı kişi sensin."

Gözlerim fal taşı gibi açılmış Boran'ı dinliyordum. İyi de ben yemek yiyemezdim ki. Açlığa alıştığım için midem küçülmüştü. Yemek odasına geçip masaya oturduk. Yanıma Azad ve Bawer oturmuştu. Daha doğrusu kavgada biz abiyiz diyerek galip gelmişlerdi. Çok komiklerdi. Hizmetli abla yemekleri koymaya başlamıştı. Nare Hanım birden gelip "Elif'in tabağını ben hazırlayacağım." Deyip ne var ne yoksa tabağıma koymuştu. 5-6 kaşık aldım ama daha fazla yiyemezdim. Yesem bile çıkarırdım. Midem çok küçüktü. Nare Hanım karşımda durdu;

"Nasıl olmuş, beğendin mi?"

"Çok güzel olmuş. Ellerinize sağlık."

"Neden yemedin o zaman? O tabağı bitirmelisin."

"Ama gerçekten doydum. Hem bunlar bana çok fazla gerçekten."

"Beğenmedin mi yoksa?"

Üzülmüştü. Ellerimi hayır anlamında salladım.

"Hayır. Hayır gerçekten çok beğendim ama yiyemiyorum."

"Ben yedireyim o zaman."

Gözlerim far görmüş tavşan gibi açıldı. Adar'a baktım. Verdiğim mesajı anlamış olacak ki annesini durdurdu.

"Anne gitmesene kızın üstüne. Hem neden bana yedirmiyorsun, beni artık sevmiyor musun?"

Bütün ilgiyi bir anda öyle bir üstüne çekmişti ki. Şok oldum. Minnetle baktım. O da bana bakıp göz kırptı. Umarım kaybettiğimiz yılları telafi edebiliriz...

ElifHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin