2 hafta geçmişti. Tam tamına iki hafta. Hâlâ tam alışmış sayılmasam da alışmıştım biraz işte. Bugün haftasonuydu. Pikniğe gidecektik. Yani öyle demişlerdi ama ben daha önce hiç gitmediğim için nasıl bir yer olduğunu merak ediyordum doğrusu. Anlattıklarına göre deniz kenarında yeşillik bir yermiş. İstersek denize de girebilirmişiz ama kış geliyordu. Yani bu pek mümkün değildi. Yarım saattir uyanmıştım ve düşünüyordum. Birden kapı tıklatıldı hemen gözlerimi kapattım.
"Çiçeğim, uyuyor musun?"
Azad gelmişti. İstisnasız her gün gelirdi. Ben ses vermediğim için kapıyı açıp içeri girerdi. Saçlarımı hissettirmemeye çalışarak kokluyordı uzun uzun. Sonra beni uyandırmak için biraz daha bastırarak öpüyordu. Hoşuma gitmiyor değildi. Artık bilerek uyuma numarası yapmaya başlayacaktım. Benden ses gelmeyince kapıyı açtı ve yatağımın yanına geldi. Açılan sırtımı örttü ve hissettirmeden saçlarımı kokladı.
"Meleğim benim."
Son kez derin nefes aldı ve saçlarımı öptü. Gözlerimi yeni uyanıyormuş gibi açtım. Sağ elimle gözümü ovuşturuyordum.
"Günaydın bebeğim."
"Günaydın, çok uyudum galiba."
"Hayır Elif'im. Saat daha 8. Her şeyi hazırladık biz. Sadece hazırlanman için uyandırmaya gelmiştim."
Ah aptal kafam. Ben burada yan gelip yatarken onlar her şeyi hazırlamışlar. Bana kıyamamaları, sürekli böyle davranmaları çok hoşuma gidiyordu. Sanki ben sevildiğimi hissediyordum. Hâlâ kabullenemiyordum ama. Birinin beni sevmesi çok olağan bir şeydi benim için. Ben hiç sevilmemiştim ki.
"Şey ben çok üzgünüm. Bilseydim erken kalkardım. Ama bundan sonra erken kalkacağım söz veriyorum. Nare Hanım bana kızmaz değil mi?"
"Olur mu öyle şey, bitanem. Hatta aramızda kalsın. Biz evde yürürken bile sessiz olun deyip fısıldıyordu. Sen uyanma diye."
Bu dediğine kıkırdadım. Nare Hanım çok hoşuma gidiyordu. Her halimle ona özenmek istiyordum. Yaşına rağmen o kadar genç ve dinçti ki. Hayran olası kadınlardandı o.
"Sevindim. O zaman sen çık. Ben üstümü değiştirip geliyim."
"Tamam. Aşağıda bekliyoruz seni."
Bir şey demeden tamam anlamında kafamı salladım. Ne giysem diye bakmaya başladım. Hoş 2 hafta öncesinde sadece 5 parça kıyafetim vardı. Şimdiyse dolabım doluydu ne giysem diye seçim yapamıyordum. Dolaptan rastgele ispanyol paça yüksek bel bir mavi kot ve üstüne dalgalı kabartmalı beyaz body giydim. Makyaj yapmayı bilmiyordum zaten. Masamda duran rujlardan açık renk bir taneyi seçtim. Sürdüm ama becerebildiğim kadar. Daha çok yemek yemişimde taşmış gibi oldu. Ama neyse. Ayakkabımı da giyip aşağıya inmeye başladım. Merdivende beni ilk gören Bawer oldu. Kaşlarını çattı ve çenesini sıktı.
"Kızım bu ne? Daha uzun bir şey yok muydu?"
"Bilmiyorum. Bunları seçmiştim. Kötü mü duruyor? "
Adar bile kaşlarını çatmış bakıyordu. Hiçbirinden cevap gelmeyince kötü olduğunu düşündüm.
"Ben hemen 5 dakikada değiştirip geliyim."
Arkamı dönemeden Azad seslendi.
"Buraya gel Elif."
Elif demişti. Bana hep çiçeğim, birtanem derdi. Adımla seslenmesi beni üzmüştü.
"İstediğin gibi giyinebilirsin kardeşim. Ama bu seferlik."
Neyden bahsettiğini anlamıyordum. Ne vardı ki bunda. Body kotumun içindeydi. Nare Hanım kaşlarını çatmış bütün erkeklere bakıyordu. Kocası dahil.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elif
JugendliteraturAdım gibiydim ben işte. Elif gibi. Yıkılmaz,dik,eğilmez. O kadar çok şey yaşadım ki. Her zaman ne oldum değil ne olacağım dedim kendime. Bu benim kurtuluş hikayem. Hep beraber görmeye ne dersiniz?