Medya: Nare Aslanoğlu Cihanbeyli
Yol akıp giderken hâlâ dosyayı inceliyordum. Kim olabilirdi? Aklıma gelen bir kaç şey vardı. Sanırım bu soruyu kendime sormaya korkuyordum. Dosyada kadına ait bütün mal varlıklarının adresi vardı. Nereye gitsem ulaşabilirdim acaba. Telefonum hiç olmamıştı. Napacaktım şimdi? Daha önceden de bir çok kez kaçmaya çalışmıştım. İnsafa gelen birileri olunca telefonu veriyordu. Acaba birine söylesem verir miydi? Yanımda oturan teyzeye kaydı bakışlarım. Tonton çok tatlış bir teyzeydi. Denemekten zarar gelmez diyerek kolunu dürttüm;
"Merhaba,teyzecim. Nasılsın, iyi misin?" Pat diye kadına sorsam hoş olmazdı sanki.
"İyiyim güzel kızım,sen nasılsın?"
Güzel kızım. Daha önce hiç böylesine bir söyleyiş duymamıştım. O kahrolası adamda söylerdi ama sonum hep o odada bitiyordu. Bu kadının sesinde bile şefkat vardı.
"İyiyim teyzecim. Telefonunuzu kullanabilir miyim, ben evde unutmuşum da?"
Teyze çantasını açarak telefonunu bana uzattı. Allah'ım vermez sanıyordum. İyiki denemiştim.
Hemen arama yerine dosyada yazan iki numaradan birini yazdım.
"Aradığınız numara kullanılmamaktadır."
Diğer numarayı denedim. Lütfen ulaşabileyim lütfen.
"Aradığınız numara kullanılmamaktadır."
Ya napacaktım ben şimdi? Orada yazan adrese gitmem çok riskliydi. Bulurlardı beni hemen. Düşün Elif düşün.
Yol boyunca düşündüm. Hızlı olmaktan başka çarem yoktu. Belki yol üstünde üstümü değiştirip algı değiştirebilirdim. Hiç bilmediğim şehirde hiç bilmediğim insanı arıyordum. Ama bu sefer sondu. Dönmeyecektim o eve nolursa olsun. Bir yola girmiştim. Artık dönemezdim. Kaldı ki dönmekte istemiyordum. Sahiden ben napıyordum?
Bugüne kadar hep dediğim dedik bir insan oldum. Söylediğim,yaparım dediğim her şeyi yaptım. Yine yaparım. Başaracağım bu sefer. Yani öyle umuyorum. Hızlı hızlı yürüyordum. Daha doğrusu koşuyordum. Rastgele gördüğüm bir mağazaya girdim. O adamın odasına her gizli girdiğimde biraz para araklıyordum. Çünkü kaçtığım zaman lanet olsun ki beş parasızken hiçbir bok yapamıyordum.
Mağazada kendime 3 beden büyük kapüşonlu sweatshirt ve rastgele siyah bir tayt aldım. Hemen giyinip çıktım. Çok hızlı olmam gerekiyordu. O adamın eli kolu o kadar uzundu ki beni bulması an meselesiydi.
...
1,2,3,4,5,6 sayamadım. Taksiler durmuyordu. Ve ben yine vazgeçmeyip el kaldırıyordum. Bu sefer son yoksa tabana kuvvet diyip elimi kaldırdım. Taksici durdu? Her zaman bu son dediğimde mi işler düzelmek zorunda? Tam taksiye binecekken arkadaki arabayla göz göze geldim. Allah'ım gelmişti işte bulmuştu beni yine. Ama bu sefer pes etmeyecektim. Takisye bindim ve adresi söyledim;
"Cihanbeyli Holding. Arkadaki araba beni rahatsız ediyor lütfen hızlı sürer misiniz?"
Adam hızlı sürerken hâlâ yarış içerisindeydik. Adam konuşmaya başladı;
"Abla gideceğimiz yere az kaldı. Böyle giderse yakalarlar seni. Ne yapıyım istersin, karakola da sürebilirim?"
Böyle düşünceli insanlar var mıymış? Oraya girmeyi başarabilirsem çıkaramazlar değil mi? Güvenlik falan vardır?
"Yok abicim sağol, sen beni tam önünde bırak gerisini ben hallederim."
Yaklaşık 2 dakika sonra taksi durdu ve ben daha durmadan kapıyı açıp koşmaya başladım. Onlar durup inene kadar zaman kazandım yani 5 saniye falan. Bu bile kıymetliydi benim için.
Holding'e girdim ve rastgele koşmaya başladım. Peşimden koşuyorlardı hâlâ. Çok yorgundum ve açtım. Nefesim çıkmıyordu. Daha yavaş koşuyordum. Ama yetersizdi işte. 3. Kata geldiğimde korumalar kolumu yakaladı. Yine mi dedim kendi kendime. Yine başaramadın dedim. Ama hayır vazgeçmeyecektim. Elif'tim ben yıkılmazdım,vazgeçmezdim.
Çığlık çığlığa bağırmaya başladım. Koruma beni sürüklemeye başladı.Bir anda kolum serbest kalınca merdivenden düşüyordum ki belimi tutan ellerle son anda kurtuldum. Adamın yüzüne baktım. İkimizde de şok ifadesi vardı. Adamı bilmiyorum ama bu adamın yüzü aynı bendim. Sadece ben kızıldım o kumral. İnsan insana benzermiş derlerdi ama bu kadarda fazlaydı? Olayın şokundan çıkıp etrafa baktım. Ve aynı beni tutan adam gibi karşımda 4 tane adam aynı ifadeyle bana bakıyordu. Bakışlarımı yerdeki diğerlerine nazaran en genç duran adama çevirdim. Korumayı dövüyordu. Pardon galiba öldürüyordu. Bu olaya bir son vermeliydim ve bir anda bağırdım.
"Nare Aslanoğlu, nerede?"
Adamı yumruklayan adam da dahil hepsi hızla tekrar bana döndü. Ardından şimdi gördüğüm yaşlı ama genç bir adam çıktı;
"Karımı neden soruyorsun?" Dedi. Ama sesi titremişti. Sanki bıraksak bir çocuk gibi oturup ağlayacaktı. Hepsi bana öyle bakıyordu. Anlayamıyorum. Her şeyi 10 saniyede çözen ben hiçbir şey anlayamıyorum. Ben bu bakışları tanımıyorum.
"Beni ona götürün."
"Sana neden dedi duymadın mı?" Bunu diyen beni tutan adamdı elleri hâlâ belimdeydi. Uzaklaştım hemen. Temas sevmiyordum ki ben. Nefret ederdim. Hem neden kızıyordu ki? Vaktim yoktu hemde hiç.
"Onunla konuşmam gerek çok acil lütfen,yardımınıza ihtiyacım var. Lütfen." Ayaklarına kapanmadığım kalmıştı. O şaşkın dörtlüden bir tanesi ağlamaya başladı;
"Abi o şey konuşuyor mu bana mı öyle geldi?" Hadi ama yardıma ihtiyacım var diyorum. Yaratık değilim ben. Aşağıdan yine sesler gelmeye başladı. Telaşlanmaya başladım yine. Hayır ağlayamazdım şimdi değil.
"İnsanım konuşabiliyorum. Ayrıca çok vaktim yok nolur yardım edin beni onlara vermeyin,lütfen." Dedim son kez. Sol gözümden yaş aktı. Üzüntüden değil çaresizlikten. Çok acınası. Gardımı neden indiriyorum ki bu insanların önünde. Olamazdı. Ben kimsenin önünde ağlamazdım.
Yaşlı adam acımış olacak ki hızla yanıma geldi. Refleks olarak geri kaçtım. Farketti ama bozuntuya vermedi.
"Gel kızım sana odamı göstereyim."
Kızım.
Yıllardır duymak istediğim kelime.
Kızım.
Benim kızım.
Hızlı adımlarla adamı takip ettim.
"Sen burada Şiyar'la bekle. Biz onları halledip geliyoruz."
Naısl halledecekti ki. Ya beni onlara verirlerse? Ya oyun kuruyorlarsa? İnanamazdım hayır. Adam içimi okuyor gibi cevap verdi.
"İçin rahat olsun. Seni asla onlara vermem. Bir kere kızımı kaybettim bir daha edemem."
Ne diyordu bu adam? Bilmiyordum. Ama güvenmek istiyordum. Şefkat gördüm diye güvenmek aptallıktı. Acıdıkları içindi. Ama beni kurtarsınlar yeterdi. Acısınlar ama yeterki kurtarsınlar. Allah'ım çok çaresizim lütfen yardım et.
Karşımdaki adam beni süzüyordu. Ne var der gibi kafamı salladım. Gülmeye başladı.
"Hey,komik olan ne?"
"Üstündeki sana biraz küçük sanki."
Napabilirim ki tanınmamam lazımdı ama becerememiştim. Bakışlarımı üzgünce yere sabitledim.
"Ben tanınmamak için şey yapmıştım. Beceremedim."
Hadi ama kısılamazdı sesim. Adam hızla kalkarak yanıma geldi. Elini yüzüme getirdiğinde korkarak yüzüme siper ettim. Gözlerinden üzgünlük geçti. Anladı mı acaba?
"Sakin ol sadece yüzünü kaldıracaktım. Neden korkuyorsun?"
"Korkmuyorum." Kısa ve öz yeterliydi işte.
Adam yine gülmeye başladı.
"Aynı Azad abime benziyorsun."
"Azad kim?"
"Merdivende seni tutan."
Hmm diye mırıldandım ne diyecektim ki. Olabilirdi. Umarım beni onlara vermezlerdi...
![](https://img.wattpad.com/cover/379928267-288-k700164.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elif
Teen FictionAdım gibiydim ben işte. Elif gibi. Yıkılmaz,dik,eğilmez. O kadar çok şey yaşadım ki. Her zaman ne oldum değil ne olacağım dedim kendime. Bu benim kurtuluş hikayem. Hep beraber görmeye ne dersiniz?