"Lâl"

249 20 5
                                    


Medya: Boran Cihanbeyli

Azad'dan

Annem hepimize tek tek iş söylemiş bizi oyalamaya çalışıyordu. Aslında hepimiz farkındaydık Boran dışında. Elif'in gittiğini görmüştük. Ama kafasını dinlesin diye hiçbirimiz gitmemeye karar verdik. Çünkü benim güzeller güzelini o kadar çok ilgiye boğuyorduk ki kafasını dinleyemiyordu. Babamla ben mangalı yakıyorduk. Bawer ve Şerwan semaverde çayla uğraşıyordu. Şiyar ve Şerwan ise anneme salata yapmakta yardım ediyordu daha doğrusu annem zorla ettiriyordu. Yaptıkları işleri beğenmeyip kendi yapıyordu. Boran ise odun toplamaya gitmişti. Arada ayağa kalkıp meleğime bakmayı da ihmal etmiyordum tabiki. En son tadına bakıp yüzünü buruşturmuştu. Hiçbir anını kaçırmamak adına her şeyini videoya çekiyordum ama o bunu bilmiyordu. Tekrardan mangala babamın yanına döndüğümde telefonu çaldı. Bu o Devran şerefsizinin yanındaki korumaydı. Normalde haftasonu babamı hiç kimse arayamazdı. Yasaktı ve kurallarımız böyleydi. Muhtemelen işten kovulacaktı. Babama gözümle hoparlöre vermesini istedim.

"Umarım işten kovulmamak için mantıklı sebebin vardır, Yavuz."

"Ağam, çok özür dilerim. Ama aramak zorundaydım."

"Uzatmadan konuya giresin."

Babam sinirlenince şivesi kayıyordu. Aynı şekilde hepimiz öyleydik.

"Ağam, Devran kaçmış."

"Ne! Ne demek kaçmış Yavuz. Sen ne dersin?"

"Nöbet değişimi sırasında odadaki işgence aletlerinden birini almış ve dışarıdaki 2 korumayı öldürüp kaçmış."

"Ne demek kaçmış Yavuz. Hemen bulacaksınız o iti bana. Hemen!"

Babam sinirle telefonu kapattı. Aklıma gelen minik kardeşimle hemen yanına gitmeyi düşünüyordum ki Boran'ın bağırma sesi geldi.

"Baba! Baba! Azad abi! Elif!"

Elif.

Boran'dan

En nefret ettiğim işi sürekli bana kilitliyorlardı. Nefret ediyordum ama yapacak bir şey yoktu. Hiç değilse meleğimi uzaktan izleyebilirdim. Hemen hızlıca odunları toplamaya çalıştım ve meleğimin yanına kumsala adımlamaya başladım. Tam gördüm diye sevineceklen gördüğüm şeyle kan beynime sıçradı. Hassiktir. Bunun ne işi vardı burada. Nasıl kaçmıştı. Olsun. Ölümü elimden olacaktı. Hızla koşmaya başladım aynı zamanda da babamlara sesleniyordum.

"Baba! Baba! Azad abi! Elif!"

Sesimi duyan piç kurusu Elif'imi yere doğru itip kaçmaya başladı. Elif ise sanki hiç düşmemiş gibi tepki vermiyordu. Arkasından koşmaya başlamıştım ama arabayla gelmişti. Bu kadar yakınımızdayken nasıl farkedemedik diye kafama sıçıyordum. Plakayı aklıma not ettim ve fazla uzaklaşmadığım meleğime döndüm. Öylece karşıya bakıyor hiçbir duygu geçmiyordu yüzünden.

"Elif. Bak abicim bana."

Şok geçiriyordu. Umarım bu çok pahalıya patlamazdı. Lanet olsun ki bir doktor olarak müdahale edemediğim tek şey şoktu. Ve bu benim kardeşimin başına geliyordu hiçbir şey yapamıyordum. Oruspu çocuğu yüzünü o kadar sıkmıştı ki parmak izleri çıkmıştı. Seni bir yakalarsam elimden kimse alamayacak Devran Akdağ.

ElifHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin