7

269 32 26
                                    

"evet seda sayfa sekizden on ikiye kadar yapmanızı rica ediyorum. dediğim gibi size emir vermiyorum, ancak ödevlerinizi yaparsanız beni gerçekten çok mutlu edersiniz."

nazik ve anlayışlı sesi tüm sınıfta yankılanırken yüzümde ufak bir tebessümle onu izliyordum. sadece ben değil, sınıfta ki herkes ona hayrandı. bize kızmazdı, diğer öğretmenlerimiz gibi bizi hor görmezdi. tıpkı az önce söyledikleri gibi bize emir vermez, rica ederdi.

seda ona hayran hayran bakarken "hocam keşke diğer öğretmenler de sizin gibi olsalardı. yeminime kuranıma hiç öf pöf demeden yapardım ödevlerimi." dedi şiveli bir konuşma ile. sınıftan onaylar sesler yükselirken hiçbirini dinlemiyordum, hatta ona cevap veren sevdiğimi bile dinleyemiyordum.

yeşilleri gerçek bir samimiyetle sınıfta gezinirken bana hiç değmiyordu. bir kere bakarsa gözlerime, bir daha bakışlarımızı çekemezdik birbirimizden. zilin sesi tüm okulda yankılanırken bir uykudan uyanır gibi irkildim ve kısaca etrafı kontrol ettim.

çoğu kişi hazırlanmış eşyalarını topluyordu. ne ara son derse gelmiştik? fark etmemiştim bile. bende ağır ağır toparlanmaya başladığımda züleyha yüksek bir sesle "agit sen helin'i bekleme, biz beraber döneceğiz." dedi.

kalbim teklerken defterimi çantama atıp fermuarını çektim ve sıramın başında beni bekleyen agit'e döndüm. anlamayan bakışları ikimiz arasında gidip geliyordu. "hadi sen git, biz beraber ablamların yanına gideceğiz." dedim. eğer ki bu açıklamayı yapmasaydım büyük ihtimalle irdeleyecek ve gitmemek için çeşit çeşit bahane üretecekti.

agit'e olanları anlatmayı düşünmüyordum. okulumun bitmesine az kalmıştı, üniversite sınavına girip herhangi bir bölümü tutturmak ve buradan defolup gitmek istiyordum. agit gibi bir manyağı ise başıma bela edemezdim. iyi çocuktu ancak biraz daha fazla kendi kanımdan birilerini görmeyi kaldırabilir miyim bilmiyorum.

agit bir şey demeden sınıftan çıktığında züleyha'nın adımları sırama kadar gelmiş ve oturakta ki çantamı alarak bana kalkmam için elini uzatmıştı. heyecanla eline tutunduğumda, gözlerim güzel yüzünde gezinmişti. züleyha güzel miydi?

bilmiyorum ki. ben güzel ve çirkin nedir sahiden bilmiyorum. bir insanın yüzüne baktığımda aklımdan hiçbir düşünce geçmiyor lâkin biraz o kişiyi tanıdığımda, o kişinin kalbiyle tanıştığımda çirkin veya güzel kelimesini kullanmaktan çekinmiyordum.

kalpti insanı güzelleştiren ve yine kalpti insanı çirkinleştiren. züleyha o kadar güzel bir kadındı ki akla hayale sığmıyordu. buralara ait olmadığı belli olan bembeyaz teni, fındık denilecek kadar küçük ucu top şeklinde bir burnu, şekilli kalın dudakları ve sık kirpiklerinin çevrelediği yeşil gözleri vardı.

uzun kumral saçları beline kadar uzanıyordu. beli incecik, göğüsleri ve kalçaları bile pek belli olmuyordu. dışarıdan bakıldığında öyle zarif öyle narin duruyordu ki dokunmaya kıyamıyor her an kırılacak gibi hissediyordum. şimdi tutunduğum elleri bile içimde bir yerlerin yanmasına sebep oluyordu.

iç çekerek yerimden kalktım ve ona yük olmamak adına çantamı aldım ellerinden. bana küçük bir tebessüm sunup öğretmen masasından kendi kol çabasını da aldı. çantasız gezmeyi, bir yere gitmeyi hiç sevmezdi. mutlaka o çantanın içinde bir kitap ve kulaklık olurdu. müziklere ve kitaplara olan aşkı, beni ona daha çok bağlıyordu.

"bugün çok mu dalgınsın yoksa bana mı öyle geliyor?"

beraber sınıftan çıkarken sormuştu bu soruyu. ben üstümde ki montun fermuarını çekerken, o ise kabanını düzeltiyordu.

"dalgın mıyım bilmiyorum. sanırım her zamankinden daha çok aşığım bugün sana."

söylediklerimi ancak duyduğumda idrak edebilmiştim. dayanamıyordum, ulu orta bir yerde bile olsa aşkımı söylemekten çekinmiyordum. şaşkınlıkla adımları duraksamış ve gerimde kalmıştı. arkama dönüp ona baktığımda, dudakları aralanmış ve büyüyen göz bebekleriyle bana bakıyordu.

Benimle Yan | gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin