önyargı.
öyle lanet bir illetti ki insanın gözünde ki perde demekti. doğu illerine karşı ise çok büyük bir önyargı vardı. rojin yıllarını başka bir şehir de geçirdiğinden bu önyargıyı çok net görmüştü. hâlbuki memleketi şırnak cennetten farksızdı.
önceleri bu şehre nuh'un şehri anlamına gelen şehri-nuh derlerdi. yıllar geçtikçe bu isim değişmiş önce şerrah, ardından şırnak olarak günümüze kadar gelmişti. camiileri, kiliseleri ve kaleleri ile çok güzel bir şehirdi şırnak.
soyu cizre botan'a dayanan ise kendini şanslı sayardı burada. doğruydu aslında, kolay mıydı cizre botan'lı olmak? değildi. bunun getirdiği bir acı bir yükte vardı insanın üstünde. ve rojin son zamanlarda sürekli bunu düşünüyordu.
kız kardeşi helin dalgın dalgın elinde ki kitabı okurken o da dalgınlıkla onu izliyordu. farkındaydı, kardeşi hiçte iyi bir ruh halinde değildi. herhangi bir yardım almasını istese kötü karşılar diye sesini de çıkartamıyordu. iç çekip kucağında uyuyakalmış küçük yeğeninin saçlarını öptü.
"biliyor musun helin?" dedi tek düze bir sesle kız korkmasın diye. ama nafile! helin daldığı kitaptan irkilerek başını kaldırıp ablasına baktığında "neyi?" dedi.
rojin kendini gülümsemeye zorladı ancak olmadı. "biz cizreli'lerin kaderini."
iç çekip içinden çıtırtı sesleri gelen sobaya baktı helin. "biliyorum abla" dedi "sen belki bilmiyorsun ancak bende artık küçük değilim. şu kısacık hayatımdan bıkacak kadar bende gördüm bir şeyler."
rojin yeğenini uyandırmadan nazikçe oturduğu koltuğa bıraktı ve üstüne yanda ki battaniyeyi serip kalktı küçük çocuğun yanından. şimdi ki hedefi ise bir diğer küçük çocuk olan helin'di. helin ne derse desin, rojin'in gözünde minicikti.
o beş yaşında hıçkıra hıçkıra ağlayıp babasına karşı çıkan küçük kız çocuğuydu. kızın yanına, minderlerden birine oturup helin'in elinde ki kitabı aldı ve yan tarafa bıraktı. helin ona bakmıyordu ve rojin emindi ki daha onu affetmemişti.
ancak bu konuyu açmak yerine başka bir konuya atladı "dün neredeydin? çok geç döndün eve."
kızın anında kızaran yanakları ile kaşları şüphe ile çatılmıştı rojin'in. helin kimseye hesap veren biri değildi, ama aklına düşen görüntüler yanaklarının hatta tüm bedeninin kızarmasına yol açıyordu.
uzandıkları koltukta züleyha'nın ıslak dudakkarı onun dudaklarını nazikçe öperken artık kendinde değil gibiydi. bir el belini okşuyor, bir elde yanağında duruyordu. ağzının içine giren dil ile artık pelte pelte olmuştu tüm beyni. cennet tam şu an helin'in iki dudağı arasındaydı.
boğazını temizleyip aklına gelenleri unutmaya çalışarak "züleyha ile birlikteydim." dedi.
rojin ister istemez "bir şey mi oldu aranızda?" diye sordu sinirle. küçük kardeşinin böyle münasebetlerle erkenden tanışmasını istemiyordu bir abla olarak. kendisi yirmi dördünün sonlarında ancak asel ile birliktelik yaşamıştı. ve kardeşi gözünde daha çok küçüktü, ancak bilmediği bir şey vardı ki helin kendi kendini büyüteli çok oluyordu.
"bana bunu sorma hakkına pekte sahip değilsin abla. bir buçuk yıldır tanıdığım kadın senden daha çok ablalık yaptı bana. hatta biliyor musun? annemden bile daha çok anne oldu bana. şu zamana dek sadece gözleriyle sevdi beni, inciteceğinden korktu da dokunamadı. yine de ne senin gibi zavallı bir kadını ve bes yaşında ki küçük bir kız çocuğunu ardında bırakıp kaçacak biri, ne de annem gibi her sinirlendiğinde tokadı suratıma yapıştıracak biri."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benimle Yan | gxg
ChickLithelin köylerine yeni taşınan öğretmen züleyha'ya aşık olmuştu. [gxg] yan benimle fici ile bağlantılıdır