Küçük denebilecek salonumda köşede bulunan tek kişilik koltuğa oturdum. Olanları ve bundan sonra ne yapmam gerektiğini dikkatlice düşünmem gerekiyordu. Bu koltuğu hep sevmiştim, bana ilham verdiğine inandığımı bile söyleyebilirim. Şu an da böyle bir etkisi olması hiç fena olmazdı.
Sakince düşünmeye başladım. Yakın zamanda adım bir suça nasıl karışmış olabilirdi? Beni tanıyan biri eski ismimi kullanmış olmalıydı, başka bir ihtimal yok gibi görünüyordu. Sorunum bunu kimin neden yaptığını bulmaktı.
Ama ilk adımım Skylar'ı yok etmek olmalıydı. Araştırılmaya başlarsa işin ucu mutlaka bana dayanırdı ve onca emekle yıllardır yavaş yavaş kurduğum yeni hayatım kısa bir sürede mahvolurdu. Bunun düşüncesi bile korkunçtu.
----
6 yıldır aşina olduğum bu yoğun koridor... Herkes bir tarafa koşuşturuyordu yine, ellerinde kağıtlar... İş yerimi seviyordum aslında, beni başka şeyler düşünmekten alıkoyacak kadar meşgul edebiliyordu. Yani önceden edebiliyordu. Artık arananlar listesinde ismim olduğuna göre hiçbir şey bana bunu unutturamazdı. Aklımda bu karışık düşüncelerle, biraz da bir suçlunun yakalanma korkusuna benzer bir gerginlikle oldukça küçük sayılabilecek odama doğru yürüyordum. Dedektif Sanders'ın sesiyle irkildim:
"Dedektif Skeeter, öğle arasından önce odama gelin lütfen."
Sesin sahibine hala dalgınlığından kurtulamamış gözlerle bakıyordum. Söylediklerini anlamam biraz zaman aldı, sözlerine odaklanmayı başardığımda hemen tamam anlamında başımı salladım ve odama doğru yürümeye devam ettim. Sanki herkes şu an benim için bir tehdit oluşturuyormuş gibiydi. Bu paranoyak halimden kurtulmazsam gerçekten şüphe çekebilirdim. Biraz sakin olmalıydım. Başka şeyler düşünmeye çalışmaya karar verdim. Az önce konuştuğum Sanders'ın 'Başmüfettiş Aiden Sanders' yazılı yaka kartını tekrar gözümde canlandırdım ve bu gergin halime rağmen gülümsemekten kendimi alamadım. Yaka kartı da ne oluyordu? Burada kimse yaka kartını takmazdı. Ama sanırım sayın başmüfettişimiz yeni terfisini gözümüze sokmadan rahat edememişti.
Dalgın halimden kurtulmuştum. Odama girip bilgisayar arşivini taramak üzere işe koyuldum. Daha önce Skylar Evans isminin polis kayıtlarında geçip geçmediğini bilmem gerekiyordu. Adın sadece son listede olduğundan emin olmalıydım. Sadece 8 yıl öncesine ait bir dosyada geçiyordu ismim, babamın cinayeti davasında. Aslında onunla işim yoktu ama elimde olmayarak dosyayı açtım ve incelemeye başladım. Frank'in adı sadece önemsiz bir şüpheli olarak geçiyordu. Hapse giren adamsa apayrı biriydi. Ceset evinde bulunduğu için asıl şüpheli hep oydu. "Sanık .... kasten adam öldürmek suçundan 21 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır." cümlesini okurken kendimi sinirle gülmekten alamadım. Sanıkmış, lanet olsun!
Dylan'ı elinde iki kahve bardağı ile kapıma doğru gelirken görünce bilgisayarı kapattım. Beni duyabilecek kadar yaklaştığında seslendim:
"İçeri gel Dylan."
Dylan kendine özgü rahat tavırlarıyla ve yüzünde hep asılı duran hafif gülümsemesiyle sakız çiğnerken bir ayağıyla odamın kapısını iterek açmıştı ama beni görür görmez yüzü ciddileşti:
"Grace, sen iyi misin?"
Artık yüzüm nasıl bir halde idiyse, bana endişeli gözlerle bakmasına sebep olmuştum.
"Gece uyuyamadım, çok mu kötü görünüyorum?"
Keşke ona anlatabilseydim, biriyle konuşmaya çok ihtiyacım vardı. Ama arkadaşının eski bir suçlu olduğunu öğrendiğinde nasıl tepki vereceğini bilemezdim.
"Hadi kalk olay yeri ekibindesin, saygıdeğer başmüfettişimizin -bunu vurgulayarak söylemişti- senden nefret etmesini istemezsin."
Elime bir kahve tutuşturdu, kolumdan çekerek beni sürüklerken bir yandan da konuşuyordu:
"Klasik gasp vakası. Benzinliğe kuru sıkı tabanca ile girip para çalıp kaçmışlar. Fazla klişe ha?"
Sanders'ın etrafında toplanan ekibe katıldık. Dylan inceleme ekiplerini düzenlerdi. Beni de çoğu zaman dahil ederdi, işimde ilerlememde katkısı büyüktü.
Dylan, kumral saçları, kahverengi gözleri ve oldukça sevecen sesiyle kendini sevdirmeyi iyi beceren insanlardandı. Bildiğim kadarıyla 30 yaş civarında olmasına rağmen onu daha küçük sanardınız. Belki de uzun olmayan boyu yüzündendi bu.
Sanders neredeyse hiç tonlama yapmadığı kuru sesiyle konuştu:
"Dedektif Skeeter siz burda kalın, başka işleriniz var. Dedektif Houston, siz ekiptesiniz."
Bu çıkış ortamda bir süre sessizlik yarattı. Bu süre içinde aklımdan geçen endişe dolu senaryoları tahmin edebilirsiniz.
Yoksa biliyor muydu? Benim kim olduğumu öğrenmiş şimdi de bana oyun oynuyordu belki de. Hayır hayır, henüz profiller incelenmemişti. Paranoyak mı oluyordum?
Normal görünmeye çalışarak çalışarak Dylan'a baktım. İşine karışılmasına bozulmuş görünüyordu. Sanders'a çıkışmaya hazırlanıyordu ki koluna hafifçe vurarak fısıldadım: " Sorun yok, bu seferlik buradaki işleri halledeyim."
Bir süre kaşları çatık vaziyette tereddütle bana baktıktan sonra hafifçe kafa salladı.
Sonunda Dylan ve diğerleri olay yerine gittiler. Ben de merakla Sanders'ın bana nasıl bir iş vereceğini beklemeye başladım.
"Aranan listesinde yüzlerce isim var Bayan Skeeter. Profil çıkarmaya başlamanızı istiyorum. Olay yerine bu kez de daha çok hak eden birileri gitsin"
Konuşmasının başı kalp krizi geçirmeme neden olacak gibiydi ama cümlesini bitirdiğinde farkında olmadan tutmakta olduğum soluğumu yavaşça serbest bıraktım. Bana laf etmesine hiç alınmamıştım. Hatta bir bakıma bana "Al kanıtları yok et bakalım." demiş oluyordu. Bu gün şanslı günümdü belki de.
Yüzüme üzgün bir ifade takınarak gitmesini bekledim. Ve hiç vakit kaybetmeden işe koyuldum. Skylar Evans ismi listede olmayacaktı artık, hiç olmamış gibi...
-
Garip başlayıp iyi sayılabilecek şekilde biten günün ardından küçük salonumdaki tek kişilik koltuklardan birinde oturmuş, karşımdaki fildişi rengi duvara bakarak düşünüyordum. Rita acaba ne yapıyordu? Frank'i bulmuş muydu, hala uğraşıyor muydu intikam için? Frank hangi insanların hayatını mahvetmekle meşguldü?
Peki ben ne yapıyordum? Frank'i unutmuş gibiydim. Kendime kızıyordum. Adam babamı öldürmüştü, nasıl bu kadar kolay bırakmıştım peşini? Çok küçüktüm, diye avuttum kendimi. Doğru kararlar verebilmek için çok küçüktüm. "Ama artık değilim."
Kararımı vermiştim, Rita'yı bulacaktım. Yeni bir hayat kurduğumda her şey geride kalır sanarak nasıl da yanıldığımı fark ediyordum. Hiçbir şey kapanmamış defterleri unutturmuyormuş meğer, düzene girmiş normal bir hayat bile.
Evet Rita'yı ve eski arkadaşlarımı bulacaktım. Onların yardımına ihtiyacım vardı. Ve bu sefer Frank karşısında 19 yaşında tecrübesiz gençler bulmayacaktı, aslında karşısında olduğumuzdan bile haberi olmayacaktı. Evet, bu işin peşini artık bırakmayacaktım. Farkında bile olmadan bin bir plan kurmaya başlayan beynimi düşüncelerden zorla sıyırarak kafamda bir sıra oluşturmaya çalıştım. Önce Rita'yı bulmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VINDICTA
Mystery / ThrillerGrace Skeeter son zamanlarda gayet normal bir hayat sürmekte olan bir polis dedektifidir. Ama zaman onu geçmişiyle yüzleşmeye zorlayacaktır. "...bu sefer Frank karşısında 19 yaşında tecrübesiz gençler bulmayacaktı. Evet, bu işin peşini artık bırakm...