Boğazıma kadar ulaşan acı sıvıyı bir kez daha yutarak mideme gönderdim. Son ses müzikten kulaklarımın sızladığını hissederken iğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalıkta ilerlemeye çalışıyordum.
Mavi ve kırmızı ışıklarla aydınlatılan mekan her ne kadar beni boğsa da buraya gerçekleştirmeyi hedef koyduğum bir amaç için gelmiştim ve dayanmak zorundaydım.
Bakın ben, evinden zorunda olmadıkça çıkmayan ve yüksek sesten fazlasıyla rahatsız olan biriydim. İçtiğim ve bağımlılık yapan tek şey kafeinken şu an kuytu köşede kalmış bu alkollü mekanda ne aradığımı ise...
Sormayın bence.
Gerçi, zaten tahmin etmişsinizdir.
Bir tarafta kendinden geçmişcesine dans eden insanlar, bir tarafta odada olması gerekirken duvar köşelerini seçmiş insanlar ve biraz ilerideki bar tezgahına ulaşmaya çalışan ben.
Sigaradan dolayı duman altı olmuş mekan görüş alanımı kısıtlar vaziyetteyken kararlı bir şekilde yürümeye devam ediyordum. Ta ki, birdenbire önüme atlayan çocuğu görene kadar.
"Yok artık! Eylem!" Şokla yüzüme bakan bir çift mavi göz şu an en sin görmek isteyeceğim kişiye aitti. "Sen gerçekten Eylem misin? Bizim bildiğimiz Eylem? Eylem Gürel olan Eylem misin sen?"
Bu Arda.
Üniversitedeki ilk senesinden beri yılışık tavırlarıyla ün salan şahıs, Arda. Kimsenin sevmemesine rağmen sırf zengin bir piç olduğu için herkesle arkadaş olan Arda. Civciv sarısı saçları yüzünden beni civcivlerden soğutan Arda. Kendisiyle üç yıldır aynı dersleri alıyoruz.
"Çekilir misin?" diye sordum alttan alttan bakarken. Ses tonumun son derece ifadesiz çıkmasından olsa gerek gözlerini devirdi.
"Buraya kadar gelmişsin." dedi yüzüne hiç de yakışmayan bir sırıtmayla. "Bir şeyler içmeyelim mi?" Sesindeki imaya karşın hiçbir sinir duygusu hissedemesem bile kendimi Arda'dan uzak tutmak zorunda olduğumu kesinlikle biliyordum.
"Leş gibi kokuyorsun." diyebildim yüzümü buruşturarak. Elimi koluna koyarak zayıf bedenini yan tarafa ittirdim. "Çekil şuradan."
"Buzlar kraliçesi bugün daha bir atarlı.. Bayılırım!" Bana bağırdığını duydum ancak yüksek sesteki müzik yüzünden ne dediğini anlayamadım. Nasıl olsa gereksiz bir şeydir diyerek çok da umursamadım ve yürümeye devam ettim. En sonunda amacıma ulaştığımı bir çift kahverengi gözü gördüğüm an anladım.
Birkaç metre ilerideki çocuğu izlemeye başladığım an günlerdir hissettiğim yoğun merak duygusu yine etrafımı çevrelemiş durumdaydı. Kahve hareleriyle aynı renkteki saçları bağımsızlık ilan etmiş gibi uyumsuz ve dağınıktı. Üzerindeki siyah gömleğin kollarının kıvrılmış olması yapılı kollarını sergiler haldeydi. Elindeki bardağı temizleyişi bile ona farklı bir hava katıyordu ve ben kendimi ona doğru çekilmekten alıkoyamıyordum.
Aslına bakarsanız, herkes gibiydi. O kadar normal bir görünüşü vardı ki sokakta görebileceğiniz her beş kişiden üçüyle aynı özelliklere sahipti. Ancak, öyle bir enerjisi vardı ki.. Sanki, herkes sandığınız bu çocuğun aslında hiç kimse olamayacağını anlıyordunuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönülkıran | Texting
RomanceEylem: Sinirliyken içinden başka birinin çıktığını söylüyorlar. Eylem: Gözlerin o kadar siyah oluyormuş ki kimse birkaç saniyeden fazla bakamıyormuş. Eylem: Biraz saçma geliyor kulağa ama inanmak istiyorum. Eylem: Şu an gerçekten bir gönülkırana mı...