2008 Manisa
Günlerden Cuma, okulun son günüydü. Ertal, Duru'yu okul çıkışı almak için bekliyordu. Kızı onu okul çıkışı görmezse akşamları tirip atacağı için Ertal işlerini bir kenara bırakıp onu almaya gelmişti.
Okulun zili çaldı ve öğrenciler birer birer çıkmaya başladı. Ertal, çıkan öğrenciler arasında kızını arıyordu. Sonda, çantasını yere sürükleyerek ve oflaya oflaya yürüyen küçük kızını görünce yüzünde bir gülümseme belirdi.
"Hayırdır küçük hanım, yorulmuş gibisiniz?" diye sordu Ertal, gülümseyerek. Ancak Duru'nun yüzü asıktı, her okul çıkışı olduğu gibi.
"Ben size okula gelmek istemiyorum dediğimde zorla gönderiyorsunuz," diye söylenmeye başladı Duru, elini beline koyup bir ayağını öne çıkararak. "Okul çıkışında moralim bozuk olduğunda da 'neyin var' diyorsunuz. Sence neyim olabilir baba?"
"Biz de sana okula gelmek zorundasın dediğimizde okuman gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz küçük hanım," dedi Ertal, Duru'nun burnundan hafifçe makas aldı. Ardından Duru ve Yusuf'un çantalarını alarak arabaya yöneldiler.
"Ee, okul nasıl geçti Yusuf?" diye sordu Ertal, Duru'dan alacağı "çok sıkıcı" cevabı bildiği için soruyu ona değil Yusuf'a yöneltmişti.
"Güzeldi, bugün küçük a harfini öğrendik," diye yanıtladı Yusuf sevinçle.
"Biz zaten küçük a harfini biliyoruz akıllım," diyerek Duru, Yusuf'un sözünü kesti.
"Olsun, tekrar etmiş olduk öğretmenimizin de dediği gibi," dedi Yusuf, sakin bir tavırla. Yusuf daha ılımlıydı, ama Duru tam bir cadıydı.
Ertal, çocukların bu tatlı didişmelerini gülümseyerek izlerken eve yaklaşmışlardı. Arabadan inip korumaların selamları arasında ilerlediler. Duru, bir yandan "Akıllı olan okumaz!" diyerek korumalara takılıyor, bir yandan da kapıda bekleyen annesine doğru bıkkınlıkla yürüyordu.
"Hoş geldiniz diyeceğim ama bizimki hiç de hoş gelmiş gibi değil sanki, ha Aden Duru?" Nazan, kızına göz ucuyla bakarak konuştu.
"Maalesef, bildiğiniz cevapları vermiyoruz anne, öğretmenimiz demişti," dedi Duru, gözlerini devire devire. Tabii ki yalandı; öğretmeni öyle bir şey söylememişti, Duru sadece dalga geçiyordu.
Nazan, kızının bu haline gülerek başını salladı ve içeri girdiler. Korumalardan biri, Duru'ya bakıp şaşkınlıkla "Cadının vücut bulmuş hali," dedi, diğer korumalar da kahkahalarla ona katıldı.
🎀
Nazan salona girip boyama yapan kızını görünce önce bir tebessüm etti. Sağ tarafa baktığında, ödevini yapan Yusuf'u görünce ise kaşlarını çatarak ikilinin yanına yaklaştı.
"Duru?"
"Efendim?" Duru, başını kaldırıp annesine baktı.
Nazan, Yusuf'u işaret ederek sordu: "Ödevin yok mu, anneciğim?"
"Bitti ki," dedi Duru umursamaz bir tavırla, resmine devam ederek.
"Ne ara bitti? Ben neden seni ödev yaparken görmedim?" diye sordu Ertal, şaşkınlıkla. Kızı sabahtan beri yanındaydı, ödev yaptığını hiç görmemişti.
"Ben yapmadım ki," dedi Duru omzunu indirip kaldırarak.
"Kim yaptı?" diye sordu Nazan ve Ertal aynı anda.
Duru, koltukta maç izleyen dedesini işaret ederek cevap verdi: "Dedem yaptı."
"Baba?"
"Peder?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARIM KALMIŞ İNTİKAM {ARA VERİLDİ}
Teen Fiction-Rıha toprakları bir kez daha bir annenin acısıyla kavruldu. Bebeği ellerinden alınıp başka bir bebek verildi o annenin ellerine.Kız çocuğu doğurduğu için aylardır rahminde büyüyen onun bir parçası olan kızını aldılar. Bir anne nasıl dayanabilir di...