Okuyacağınız bu kurgu tamamen bir hayal ürünüdür. Tüm karakterler ve olaylar gerçek ile alakasızdır, adı geçen hiçbir futbolcuyu karalamak veya hakaret etmek gibi bir durum söz konusu değildir.
•••
- Lalin.
Şükrü Saraçoğlu stadyum,
Fenerbahçe - Galatasaray derbisi.Stadyumun ışıkları sahayı beyaz bir sis gibi aydınlatırken, kalabalığın uğultusu her yandan yükseliyordu. Damarlarımdaki adrenalin kalbimi hızla çarptırıyordu; hissettiğim heyecan artık yerini öfke ve sabırsızlığa bırakmaya başlamıştı. Şapkamı düzeltip ayağa kalkarken, "Artık bitsin bu maç!" diye içimden geçirdim. Dakikalar geçtikçe her saniye daha da ağırlaşıyordu.
Futbol benim için daima bir kaçış noktasıydı, her ne kadar aşçılık birinci tutkum olsa da. Sahaya bakarken, Galatasaray oyuncularının her hareketini gözlerimle takip ediyordum. Top bir onların, bir bizim yarı alanda; her an her şey değişebilirdi. Bizim için galibiyet uzak bir ihtimal gibiydi, ama Kadıköy'de mağlubiyet düşüncesi bile midemi bulandırıyordu.
En sonunda, son düdük çaldı. Maç bitmişti ama asıl mücadele şimdi başlıyordu. Tribünler homurdanarak dağılırken, sahada bir gerilim hakimdi. Hemen İsmail'i bulmalı, ardından da Mert Hakan'a ulaşmalıydım. Kargaşanın arasında hızlı adımlarla tribünden aşağı indim. Herkes bir yerlere savrulurken, tünelin girişinde beklemeye başladım. Gözlerim Mert Hakan'ı arıyordu ve sonunda onu gördüğümde, içim sıkıntıyla doldu.
Derin bir nefes aldım. Biliyordum; bir şey yapmazsam bu gece fırtınalı bitecekti. Hiç düşünmeden adımlarımı hızlandırdım, tünelden geçip bir anda kendimi saha içinde buldum. Bu kargaşada gözlerim İsmail'i ararken onu fark ettim.
"İsmail!" diye bağırdım, sesimi duyması için avazım çıktığı kadar haykırıyordum. Sonunda başını bana doğru çevirdi ve yüzündeki şaşkınlık ifadesiyle bana baktı.
"Lalin, ne yapıyorsun burada Allah aşkına?" dedi endişeyle.
"Mert Hakan!" dedim aceleyle. "Birine bulaşmadan onu buradan çıkarmamız lazım!"
İsmail bir an duraksadı, sonra kararlı bir ifadeyle başını salladı. "Ben halledeceğim!" dedi ancak biliyordum ki tek başına bu imkansızdı. İte kaka, kalabalığın arasından kendimizi Mert Hakan'ın yanında bulduk.
"Mert Hakan!" diye bağırdım yüzüne, ama beni duymuyordu bile. En sonunda ellerimi yüzüne yerleştirdim, gözlerini benimkilerle buluşturmak için.
"Lalin?" dedi şaşkın bir sesle.
"Gel, hadi! Bak bana! Çıkalım artık, buradan!"
Bir an duraksadı ama gözlerinde beliren bir kıvılcımla elimi tuttu, arkamdan gelmeye başladı. Kalabalığı yararak ilerlerken aniden beni durdurdu.
"Ne işin var senin sahada, Lalin?" dedi kızgınlıkla. "Yine mi beni korumaya geldin?"
"Seni dayak yemekten kurtarıyorum gerizekalı!" dedim sinirle. "Yine uzaklaştırma cezası alma diye!"
Gözleri öfkeyle parladı, bir an için bana doğru eğildi. "Ya sana ne kızım benden? Bırak, yanacaksam ben yanayım! Sana mı kaldı beni kollamak?"
Damarlarımdaki öfke, adeta kanımı kaynatıyordu. "Canın cehenneme, Mert Hakan! Sana iyilik edende kabahat!" dedim, gözlerim dolmaya başlarken sinirle kolumu çekip uzaklaştım.
Stadyumdan çıkarken kalbimde derin bir hüzünle boğuşuyordum. Hem öfke hem de hayal kırıklığı gözlerimi yakıyordu. Nefesimi düzene sokmak için derin bir nefes aldım, ama bu pek de mümkün değildi. Hem kaybettiğimiz maç, hem de Mert Hakan'ın umursamaz tavrı içimdeki düğümleri daha da sıkıyordu.
Kafamda yüzlerce düşünce, gözlerimde ise yaşlar... Mağlup bir derbinin ardından yaşanan bu karmaşanın ağırlığıyla derin bir nefes aldım. Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum ama biliyordum; bu gece uzun olacaktı.
•••
@lalinkorkmazer: Tükenmiş bir aşkın baş ucundan.
liked by, sezinaksoy, ismailyuksek, and others.
•••
"Bul beni" kurgusu bitince mutlaka burada buluşalım :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
meyhaneler sen, barış alper yılmaz.
FanfictionDerbide koliyesini kaybeden Lalin, bir gün şef olduğu restoranda Barış Alper ile karşılaşır.