Okuyacağınız bu kurgu tamamen bir hayal ürünüdür. Tüm karakterler ve olaylar gerçek ile alakasızdır, adı geçen hiçbir futbolcuyu karalamak veya hakaret etmek gibi bir durum söz konusu değildir.
•••
- Lalin.
Antrenmanın sonuna denk gelmiştim; soyunma odalarının olduğu koridor, oyuncuların yorgun ama neşeli sesleriyle doluydu. Aralarındaki şakalaşmaları, atılan kahkahaları duyuyordum. Herkes teker teker dağılırken, ben tünelden geçip soyunma odasının önünde durdum. İçeride tanıdık sesler yükseliyordu. Kapının hemen yanında beklerken, İrfancan beni fark etti. Gözlerinde her zamanki o muzip ifade belirmişti.
"Kızıl kafa, gelsene!" diye seslendi, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle.
Gülerek başımı sallayıp içeri girdim. "İşine bak kaleci!" diye takıldım ona. İçeri adım attığımda Tadic, İsmail ve Mert Hakan da oradaydı. Hepsiyle tek tek selamlaştım, herkes bir şeyler söylüyor, neşeyle gülüşüyordu. Ancak sıra Mert Hakan'a geldiğinde, konuşmadan ona sadece kısa bir bakış attım ve sonra hemen İsmail'in yanına geçtim.
Mert Hakan'ın bakışları üzerimdeydi, ama bu bakışın altında bir şeyler gizliydi; belki pişmanlık, belki de söyleyemedikleri.
"Lali, biraz konuşalım mı?" diye sordu alçak bir sesle. Sesi her zamankinden daha ciddi ve yorgundu.
Bir an gözlerimi ona diktim, sessizce başımı sallayıp kabul ettim. Beraberce odadan çıkıp koridordaki uzun tünelin ortasında daha sakin bir köşeye çekildik. Sırtımı duvara yasladım, kollarımı göğsümde birleştirip ona baktım. İçimde birikenleri söylemek için o kadar sabırsızdım ki, bunu yüzümden anlamaması mümkün değildi.
"Seni dinliyorum," dedim, sesim net ve kararlıydı. Bu kez lafı dolandırmasına, kaçamak cevaplar vermesine tahammülüm yoktu.
Mert Hakan derin bir nefes aldı, gözlerini benden kaçırarak bir an yere baktı. Sonra yüzüme döndü, ifadesinde bir yorgunluk vardı. "Lalin," diye başladı, sesi neredeyse bir fısıltı kadar düşük, "Daha ne kadar uzak durmaya devam edeceksin benden?"
Onun bu sorusunu duyunca, içimde bir öfke kabardı, ama kendimi tuttum. Sakinliğimi koruyarak gözlerinin içine baktım. "Sana bağlı bu, Mert Hakan," dedim, kelimelerim bir o kadar kararlı ve keskin.
O an gözleri bulanıklaştı, yüzündeki sert ifade yerini kırılgan bir pişmanlığa bıraktı. "Ben o gece senin söylediklerini çok düşündüm Lalin."
Yutkunarak gözlerimi yere çevirdim, içimdeki tüm o yaraları tekrar açmamak için direniyordum. Ancak, onun bana nasıl baktığını görmek kalbimdeki duvarları zayıflatıyordu. Sözlerini sindirmek için gözlerimi kapattım, derin bir nefes aldım. Kalbimdeki duvarları bir anda yıkmak istemiyordum,
"Yani?" dedim, beklediğim cevap aslında ortadaydı, ama onun bunu benden duymasını istiyordum.
Gözlerini bana dikti, ama bakışlarında bir tereddüt vardı. "Bizden olmasını istiyorsun... bunu biliyorum. Ama..." dedi, sesi gittikçe fısıltıya dönerken. Sözünü tamamlamaması, içimde bir öfkenin kıvılcımını çaktı. Kendimi tutamayarak araya girdim.
"Ama ne?" dedim, kelimelerim sert ve iğneleyiciydi. "Hangi bahaneye sığınacaksın şimdi, Mert Hakan?"
Bir adım daha yaklaştı, ellerini hafifçe kaldırarak beni sakinleştirmeye çalıştı. "Lalin..." dedi, sesindeki titreme o an her şeyden daha gerçekti. "Yıllardır birbirimizi tanıyoruz, senin bana ne kadar değer verdiğini biliyorum. Ama ben senin pişman olacağın bir şey yapmanı istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
meyhaneler sen, barış alper yılmaz.
ФанфикDerbide koliyesini kaybeden Lalin, bir gün şef olduğu restoranda Barış Alper ile karşılaşır.