28. bölüm geldi.
Buraya bir emoji alabilir miyim.
Başlayalım...
"Affet kızım, lütfen affet."
Affetmek mi? Histerik bir gülüş kondu dudaklarıma. Sonra ise o gülüş tehlikeli bir hâl aldı
"O karına ve çocuklarına dua et çünkü onların hatrına yaşıyorsun. Alaz söyle şuna onu affetmiyorum. Yeri yurdu cehennem olsun. Son nefesinde adım dökülsün dudaklarından. Özlem ya da sinirle değil vicdan azabından.
Helal etmediğim yankılansın kulaklarında çünkü affı yoktur tek damla gözyaşımın af çığlıklarına."Affı yoktur tek damla yaşımın af çığlıklarına.
Topuklularımın zeminde bıraktığı tok ses eşliğinde dışarı çıktığımda tam yanımda duran adama ne kadar kızgın olsam da yanımda olduğu için ona minnettardım. Bir elini belime atıp diğer eliyle elimdeki silahı aldığında artık bütün ağırlığım onun vücudundaydı. Kolay değildi, on yılın hesabını kapatmak kolay değildi.
"Yavrum iyi misin?"
"Şimdi soru sorma lütfen, konuşmak istemiyorum. Eve de gitmek istemiyorum. Dün gece hakkında kimseye bir şey anlatacak durumda değilim. Yalnız kalıp kafa dinlemek istiyorum. Beni tek kalacağım bir yere götür."
Sözlerimden sonra kokumu içine çekerek saçımı öpmesi sanırım beni her zaman sakinleştirecek bir hareketti.
"Tamam, benimle yalnız kalmak istiyorsun. Olur gideriz yavrum."dediğinde yandan ona baktım.
"Yalnız dedim."
"Tamam Hatun, beraber yalnız kalacağız işte."
Hasbinallah!
"Sen varken ben istesem de yalnız hissedemiyorum ki."
Varlığı inkar edilebilecek bir şey değildi.
"Ve ben seni asla yalnız bırakmamaya söz verdim hatun. Başka yolu yok, berber gidiyoruz."dediğinde çoktan binmem için ön kapıyı açmıştı. Kendisi de bindikten sonra nereye gideceğimizi bilmeden beni götüreceği yeri merakla bekledim.
Çiftlik evine gelmiştik.
Ne yalan söyleyeyim kaç yer gezsem bunun gibi asla huzurlu bir yer bulamazdım. Güneşli bir gündü ama güneşin yakıcı etkisi pek fazla olmadığı için dışarıda durmak için iyi bir fırsattı.
"Arka bahçedeki göletin yanında oturmak istiyorum."dediğimde başını sallayıp büyükçe bir minder ve savan alarak yanıma geldi. Beraber Fırtına'nın beni sırtından attığı göletin kenarına gelmiştik. Savanı serip minderi üzerine bıraktığında hiç beklemeden minderin üzerine uzandım. O da gelip başucuma oturup kafamı dizlerine bıraktı. Şimdi onunla inatlaşma zamanı değildi. Temiz hava ve güneşin tadını çıkarmak istiyordum.
"Nasıl hissettiğini bilmek istiyorum."
Nasıl hissettiğimi ben bile bilmiyorum ki.
"Böyleyim işte, göründüğüm gibi. Nasıl gördüysen öyle."
Dışarıdan nasıl göründüğüm hakkında bir fikrim yoktu.
"Güzel giyinmiş, güzel makyaj yapmış güçlü bir kadın görünüyor dışarıdan ama benim gördüklerim dışarı ile sınırlı değil. Ben giysilerin içinde gizlenen, yorgun, küçük karımı görüyorum ama ben yavrumu böyle görmek istemiyorum. Bana nasıl hissettiğini anlatmayacak mısın?"
Böyle görünmeyi ben istedim zaten, dışarıdan güçlü görünmek yıllardır yaptığım şeydi.
"Hayır anlatmayacağım, önceliklerin farklı senin. Benim derdimi mi dinleyeceksin bir de!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ FIRTINASI
Teen FictionGece yarısı uyanmalarımda bile özledim seni. Hangi duvara baksam sen, hangi boşluğa dalsam sen gibi. Seni özlemek; Senden gayrısını duymayacak ama, Sesini unutmamak için, seni her tonda dinlemek gibi Gökyüzü mavi ama her baktığımda siyah sanki. Yağa...