Seonghwa ciğerlerine yetmeyen nefeslerini derince çekmeye devam etti. Belki on dakikadır onu öpüyordu Hongjoong. Dudakları uyuşmuştu, çenesinden göğsüne kadar her yerine öpücük izleri bırakmıştı. Bir eli onu bileklerinden yatağa sabitlerken diğeri bacaklarının arasını okşuyordu. Kendisini eğlendiriyordu adam ve Hwa artık sızlanmaya başlamıştı.
Hongjoong bacakları arasındaki elini yukarı kaydırıp kıyafetinin içine itti. Dolgun göğsünü okşamaya başladı. Dudaklarını sonunda boynundan çekip diğeriyle göz göze geldi. "Sana doyamıyorum."
"Bense dayanamıyorum!" Seonghwa bacaklarını onun beline dolayıp yatakta yerlerini değiştirdi. Hongjoong keyifle güldüğünde Hwa üzerindekini çıkardı. Hongjoong ellerini çıplak teninde gezdirmeye başladı. "Çok güzelsin."
"Kilo alsam da mı?"
"Sadece öpecek daha çok yerim var diye düşünüyorum."
Seonghwa eğilip onun dudaklarına uzun bir öpücük kondurdu. Teninde gezen eller değdikleri yerleri yakıyordu. Onun dokunuşu bile yeterdi ama daha fazlasını alabilecekken sadece dokunuşlarıyla yetinmek istemedi. Kalçasın kıvırıp ona sürtündü. Hongjoong'un elleri beline indi ve onun hareketlerini sertleştirmesine yardım etti.
Dudakları inlemelerle meşgul olunca öpücük kesildi ama ikisi hala dudak dudağaydı. Seonghwa ellerini kullanıp belini biraz doğrulttu ve başını geriye attı. Sürtünmek bile harika hissettiriyordu. Hongjoong belini doğrultup onun göğsüne yapıştığında elinin birini ensesine yerleştirdi.
Hongjoong dolgunlaşmış göğsü ıslakça öpüp emdi. Dili tepeceğin etrafında dolanıp orayı ıslattı. Tepeciği hafifçe ısırdı. Seonghwa onun ısırıklarını seviyordu bu yüzden daha fazlasını vermek istedi istedi. Sertçe emdiğinde ikisinin de korkuyla durmasına neden olan bir şey oldu.
Hongjoong dudaklarını göğsünden çekti ve yutkundu. İkisinin de gözleri Seonghwa'nın göğsündeydi. Seonghwa diğerinin yutkunması yüzünden utanmaya başladı. Kucağından inmek için geriye kaydığında Hongjoong onu sıkıca tuttu.
"Hwa-"
"B-bunun şimdi o-olmaması gerekiyordu!"
"Sütün geldi." Hongjoong hipnotize olmuş gibi hala oraya bakıyordu. Göğüs ucunda hala bir damla süt vardı. Diliyle yaladı onu. Seonghwa onu omuzlarından itmeye çalıştı. "Altıncı ayda normal mi bu?"
"Minho nadir vakalarda olabilir demişti." dedi Hwa kısık sesle. Kendisinde olacağını düşünmemişti çünkü süt bezeleri olduğunu sanmıyordu. Minho henüz bunun için kontrole başlamamıştı çünkü sadece altıncı ayındaydı ve doktoru bile beklemiyordu uyarsa da.
"Leziz."
"H-hongjoong yap-mmaahh!"
Hongjoong onu yatağa yatırıp üzerine çıktı. Göğüs ucunu tekrar ağzına aldı ve sıkıca emdi. Elleri aceleyle diğerinin son kıyafetlerini çıkarıyordu. Şu an az öncekinden, hatta daha önceki seferlerin hepsinden daha heyecanlıydı. Diğerinin sızlanmalarını dinlemeden onu emmeye devam etti. Her iki göğsüne de ilgi verdiğinden emin oldu.
"N-nggh- Joongie- a-acıyor!"
Hongjoong dudaklarını anında çekti. "Üzgünüm güzelim, çok mu serttim?"
Seonghwa başını eğip neredeyse moraran göğüs uçlarına baktı. Hala üzerlerinde salya ve süt vardı. Islak gözlerini üstündeki avcısına çevirdi. Dudakları kızarmıştı emmekten. "Senin yüzünden. Çok hassaslaştım!"
"Benim bundan şikayetim yok."
"Benim var! Kıyafetlerim bile rahatsız ediyor artık." elini bir göğsünün etrafına sardı. "Onlarla çok uğraşıyorsun sütüm bile geldi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pretty Star In The Dark Night
FanfictionKim Hongjoong, hiç evlenmemesine rağmen üç çocuk babasıydı, Park Seonghwa ise karısından boşanmış bekar bir baba. İlk bakışta birbirlerinin kalplerini ele geçiren bu iki baba birbirinden uzak kalamaz. Hongjoong (43), Wooyoung (16), Yunho (18), Jong...