Elimdeki listeye göz gezdirirken içeriğinden gözüm dönmek üzereydi. Protein içeren ne varsa listedeydi. Hangi insan evladı sabahın köründe yeşillik yerdi? Okurken bile bayılasım gelmişti.
Omuzlarımı silkip listeyi tezgahın üzerine savurdum ve kollarımı sıyırıp krep yapmaya başladım. Ben yeşillik falan sevmiyordum. Bir yandan da portakal suyu sıkmak yerine çay demlerken yeniden dönüp Yunus Emre'nin mutfağına alıcı gözle baktım.
Eve girdiğim ilk an ağzım beş karış açık kalmıştı. Dizilerdeki evler, Yunus Emre'nin evinin getir götürünü yapardı. Hayatımda bu kadar güzel ve özenli bir ev görmemiştim.
Aklıma kendi evim geldiğinde hüzünle başım öne eğildi. Buraya gelmeden önce yatağın üzerindeki kıyafet yığını aklıma geldikçe moralim bozuluyordu bu düzeni gördükten sonra.
Kendi kendime şarkı mırıldanıp masayı binbir çeşitle donattıktan sonra gelen adım sesleri, Yunus Emre'nin hazırlandığının göstergesiydi. İçeri girdiğinde önce bana hemen ardından masaya baktı. Birkaç dakika masaya kitlendi kaldı. Ardından yeniden bana baktığında yüzü garip bir hâl aldı ve sordu. "Bu ne Sedef?"
32 dişimi göstererek gülümsedim. "Kahvaltı?"
"Hadi ya." dedi alayla. "Ben anlamamıştım, sağol. Kızım bunlar ne sana liste vermedi mi kimse?"
"Verdiler," dedim elimi havada sallayarak. "Ama içeriği çok sıkıcıydı bende insan gibi bir şeyler ye diye kendi bildiğimi yaptım. Hem bir deri bir kemik kalmışsın." dedim ve duraksayıp koluna dokundum. Gözlerim sonuna kadar açıldı. "Oha," dedim içim gidercesine. "Ne kadar güzel kasların varmış lan senin!"
Kolumu yavaşça kolundan ayırdı. "Bunları senin isteğine göre değil, benim isteğime göre pişireceksin Sedef." dedi sakince. "Ayrıca ben hamur işleri yemeyi bırakalı uzun zaman oldu."
"İyi ya sayemde yersin." dedim omuz silkip.
Sabır dilenircesine yukarı baktı ve konuşmadan masaya oturdu. Ona aldırmayıp çayını doldurdum ve bende masaya oturdum. Tam hazırladığım kreplerden bir tane aşıracaktım ki kaş göz yaparak, "Ne yapıyorsun Sedef?" diye sordu.
"Kahvaltı yapacağım Yunus Emre?"
"Kalk ve beni arabada bekle." dedi tekdüze bir sesle. "Ayrıca Yunus Emre değil, Yunus Emre Bey. Özel hayatımız ve iş hayatımız arasındaki çizgiyi aşmayalım lütfen."
Hüzünle boynumu büktüm. "Ama filmlerde dizilerde hiç de böyle olmuyordu!" dedim hayıflanarak. "Benim kalkmam ama senin ısrarla beni buraya oturtup birlikte kahvaltı etmek istemen lazımdı." Dudaklarımı büzerek işaret parmağımla baş parmağımı kaldırdım ve azıcık dercesine yakınlaştırdım. "Bir tanecik alsam olmaz mı?"
Bana gaddar bir şekilde baktığında yüzümü buruşturup ayaklandım. "Aman be, almıyoruz tamam! Arkamdan löp löp götüreceksin bilmiyorum sanki!" Çantamı omzuma taktım ve kapıya doğru yönelirken bir yandan da homurdandım. "Bir de 3 yılın acısını çıkaracaksın dediğimde itiraz ediyordu, yalancı. Gaddarsın oğlum sen, gaddar!"
Ses gelmeyince kapıyı kapatıp arabaya geçtim ve oturdum. Bu işi kabul ederek başıma iş almıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Severdim | texting
Short StorySedef : sen daha bi gıcık olmuşsun benden sonra. Sedef : yalnızlıktan bunadın mı? Yunus Emre : yalnız olduğumu nereden çıkardın? Sedef : değil misin bi sn Sedef : senin gibi bal porsuğunu kim napsın? Yunus Emre : nişanlandım ben, Sedef. | görüldü.