"Disiplinli adamların ortak özellikleri, onlara keyif veren her şeyden uzak durmuş olmalarıdır. Onlar, anlık hazların peşinden gitmeyi değil, uzun vadeli hedeflere ulaşmanın sabrını tercih ederler. Zihinleri, hedeflerinin etrafında katı bir duvar gibi örülüdür; tutkuları, ne kadar cazip olursa olsun, birer sınavdan başka bir şey değildir.
Ben senin için her zaman bir sınavdım. Tutkuyla ulaşmak istediğin ama hep mesafeli durduğun o sınav. Sen benim için yanıyordun. Bunu görebiliyordum. Sana sunduğum duyguların içinde kaybolmak varken onları dizginledin. Her adımında beni aşmaya, beni yenmeye çalıştın.
Aşk ve tutku, yüce bir teslimiyetten güç alır. Bana yaklaşmak istedin ama teslim olmak senin gibi bir adama zor geliyordu. Hayatında hiç teslim olmamıştın. Hep birilerinden üstün olduğunu düşünerek yaşamıştın.
Sana ilkel bir arzu kadar yakındım ama bir sır kadar da uzaktım."
- Taş Duvarlardan İçeri Yıldızlar Giremez, sayfa 79
***
8. Bölüm: Erkeklik ve Hiyerarşi
Sabah sayımına Taehyung da katıldı. Elindeki cop silahıyla sabah sayımına beş dakika kala mahkumların hücrelerinin kapılarına teker teker, sert bir biçimde vurmaya başladı. "Kalkın! Uyanın!"
Taehyung'un gür sesi, koridorlarda yankılandı ve her kapıya vurduğunda çıkardığı metalik ses, mahkumların uykusunu acımasızca bölüyordu. Hemen hepsi bu soğuk rutine alışkındı ama her sabah onun varlığı, rahatsızlık verici bir ağırlık gibi üzerlerine çöküyordu.
Gardiyanlar teker teker hücrelerin kapılarındaki küçük pencereleri açtılar. Ardından anahtarları kilitlere sokup birer birer hücreleri açtılar. Taehyung koridorun tam ortasında durdu. Mahkumların hücrelerinin önüne pijamalarıyla dizilişlerini izledi.
Taehyung'un bakışlarında bir meydan okuma vardı; bu sert ve katı dış görünüşünün ardında, herhangi bir itaatsizliği zevkle cezalandırmak isteyen biri saklıydı.
Koridorun en sonundaki hücreden bir mahkûm aceleyle çıktı. Gözleri çevresindeki mahkumları taradı. Herkes çoktan sıra olmuştu. En son o gelmişti. Ah, ne büyük karmaşa... Kimse sıraya en son giren olmak istemezdi.
Taehyung, gözlerini sıraya en son giren mahkûma dikti. "Ne oldu?" diye sorduğunda mahkûmun üzerine ağır adımlarla yürüyordu. Ellerini arkasında birleştirdi. "Yatağın mı rahat geldi?"
Mahkumların aşina olduğu o sinir bozucu kahkahasından attı. "Burada kural bellidir," dedi; sesi, koridordaki herkesin kulaklarında buz gibi bir iz bıraktı. "Sabah sayımından tam on dakika önce uyanacaksın ve kapının açılması için bekleyeceksin. Gardiyanlar anahtarı kilide taktığı anda ayağa kalkacaksın ve kapılar açılır açılmaz dışarı çıkacaksın. Kimse seni beklemek zorunda değil." Cop silahının ucuyla mahkumun karnını dürttü. "Bu pijamalar neyin nesi? Şimdiye kadar giyinmiş olman gerekiyordu. Senin atölyede çalıştığını gayet iyi biliyorum. Yoksa sen... Tembellik mi yapıyorsun? Atölyedeki eğitmenlerine bunu sormalı mıyım?"
"Sadece..." Mahkum kendini savunmak için ağzını açtığı anda Taehyung'un arkasındaki mahkumlar ve gardiyanlar mahkumu susturmak için kaş göz işaretleri yapmaya başladılar. Hatta bu da yetmedi gardiyan elini sallayarak mahkûmun dikkatini çekmeye çalıştı. Hepsi başka yöne bakmasını ve susmasını istiyorlardı. Ancak her şey için çok geçti.
"Sadece?" dedi Taehyung. Kaşlarını hayretle kaldırdı. "Sadece, ne? Konuş!"
"B-ben..." Mahkum ne yapacağını şaşırmıştı. Asla Taehyung'a yanıt vermemeliydi ama ağzını yanlışlıkla açmıştı işte. Şimdi de tatmin edici bir cevap vermeden öylece susamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kletka | Taekook
FanficSosyalist Gazeteci Jeon Jungkook, Güney Kore'deki askeri darbe haberini aldıktan sonra Sovyetler Birliği'nden kaçarak anavatanına geri döner. Güney Kore artık hatırladığı gibi değildir. Sıkıyönetim altındaki halk ile askerler arasında amansız bir ça...