sadece yemek.

266 38 59
                                    

Okuyacağınız bu kurgu tamamen bir hayal ürünüdür. Tüm karakterler ve olaylar gerçek ile alakasızdır, adı geçen hiçbir futbolcuyu karalamak veya hakaret etmek gibi bir durum söz konusu değildir.

•••

- Lalin.

üç gün öncesi.

Aynaya bakarken içimdeki kargaşayı dışa vuran kızarmış gözlerimle yüzleştim. Ellerin titremesi, boğazımda düğümlenen cümleler... Su yüzüme çarptığımda soğukluğun keskinliği kısa bir an için beni kendime getirdi.

Kapı hafifçe açıldığında dönüp baktım ve karşımdaki tanıdık yüzle nefesim kesildi.

"Lalin?" dedi Barış, sesinde şaşkınlık ve bir doz yumuşaklık vardı. Sanki beni orada görmek, onun için de beklenmedik ama hoş bir sürpriz olmuştu.

"Barış Alper?" dedim, titrek bir sesle. Adını telaffuz edişim, hem şaşkınlık hem de istemsiz bir sevinç taşıyordu.

Barış birkaç saniyeliğine yüzümde gezdirdi bakışlarını. İlk önce ıslak yakama, sonra zar zor sakinleştirdiğim ellerime baktı. Ardından sıcak bir gülümsemeyle, "Biraz zor bir gün gibi görünüyor," dedi, başını hafifçe yana eğerek. "Her şey yolunda mı?"

Gülümsemeye çalıştım ama bu çaba yalnızca bir yüz buruşturmasına dönüştü. "Yolunda, yolunda," dedim otomatik bir tepkiyle, ama gözlerim kaçamak bir şekilde yere doğru indi.

"Galiba..." Sesim giderek daha alçak bir tınıya büründü. "Hayır, değil."

Barış'ın yüzünde belirgin bir endişe belirdi. Kaşlarını hafifçe çattı ve elini saçlarının arasından geçirdi. Daha sonra kollarını açarak sarılmak istediğini belirten bir şekilde bana baktı. "İyi gelir?"

Bir tereddütle onun bana sarılmasına izin verdim. Barış nazikçe kollarını sırtıma yerleştirdiğinde nefesimi tuttum. Birkaç saniye öyle kalmıştık.

Lavabodan çıkmak için harekete geçtiğimde, kolumda hissettiğim hafif dokunuş beni durdurdu. Elleri nazikti ama kararlı. "Lalin," diye başladı, sesi alçak ama kararlıydı.

Dönüp ona baktım. "Efendim?"

Gözleri gözlerimle buluştu ve bir anlığına zaman durmuş gibi hissettim. "Canını sıkan bir şey var, bu belli," dedi yavaşça. "Eğer konuşmak istersen..." Sözlerini bitirirken gözleri derin bir içtenlikle benimkilere kilitlendi.

Barış'ın bu yaklaşımı içimde karmaşık bir his dalgası yaratmıştı. Nazik ve ölçülüydü ama aynı zamanda anlamaya çalışıyordu. Gözlerimi kaçırarak, "Gerek yok," dedim zayıf bir sesle. "Ama sağ ol."

O, bu cevabı kolay kolay kabul etmedi. Cebinden telefonunu çıkarttığında gözlerim irileşti. "Numaramı mı isteyeceksin yani?" diye sorarken, sinirlerimden gelen bir gülme krizine kapıldım.

Elimi ağzıma götürerek kahkahamı bastırmaya çalıştım. "Kusura bakma," dedim zorla, "Sinirlerim bozuldu."

Barış, hafifçe gülerek telefonu bana uzattı. "Numaranı değil, seninle dertleşme teklifime evet dersen daha kolay ulaş diye kendi numaramı vermek istiyorum."

Bu sözler beni şaşırtmıştı. İfadesindeki ciddiyet ve içtenlik karşısında bir süre duraksadım, ama sonra telefonu titreyen ellerimle aldım ve ekrana ezbere bildiğim numaramı yazdım. Ona geri uzattığımda yüzünde hafif bir gülümseme belirdi.

meyhaneler sen, barış alper yılmaz.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin