İyi okumalar,
oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın....
Umut kadar güçlü bir şey var mı?
[Aif'is'in Günceleri, Sayfa 15]
...
Annem, ben küçükken meme kanserine yakalanmıştı.
Doktor bunun aşırı stres ve üzüntüden meydana geldiğini, iki göğsünün de alınması gerektiğini söylemişti. O zamanlar bunun ağırlığını pek anlayamıyordum, sıradan bir hastalık olduğunu sanırdım. Ama değildi. Bir insanı geçtim, bir kadının ve yalnız bir annenin başına gelebilecek en kötü şeylerden biriydi. Eşi yanında olmayan, evi kendi başına geçindirmeye çalışan, ergenliği ile başa çıkamayan oğlunun başında durmak zordu.
Kanseri atlattığındaysa sadece benim için yaşamış, babamdan önce dünyadan göçmüştü.
Babama kızgındım, hem de hiç olmadığım kadar.
Altımda sadece iç çamaşırımla birlikte sırtıma akın eden duvarın soğukluğu ve ayaklarımın altındaki soğuk zemin, kalçamın altındaki rahat yatağı görmezden gelmeme sebep oluyordu. Elim çıplak karnımın üzerinde, diğeri ise yatakta duruyordu serbest bir şekilde. Bu dört duvar arasında düşünmek için çok zamanım oluyordu ve bazı şeylerin farkına daha yeni varabiliyordum. Daha iyi bir Dünya için ailesini görmezden gelen, daha iyi bir Dünya için kanser karısının yanında olmayan bir adamın oğluydum ben. Zamanında onu örnek alırdım, ama şimdiyse... bilmiyorum, kafam çok karışıktı.
Buradakilerin babamı öve öve bitiremediğini duyuyordum, bu artık sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Daha iki haftaya yakındır buradaydım. Onlar ise yıllardır ya da aylardır buradaydılar. Leonard'ın zaman zaman dışarıya çıktığını düşünüyordum, ki öyleydi ama ona rağmen zamanının çoğunu burada geçirmeyi tercih ediyordu.
Onun bir hayatı yok muydu dışarıda?
Gerçekten babam iyi bir şey yapmak uğruna mı burada kalmıştı?
Tuhafların olmadığı bir dünya daha mı iyi olurdu?
Bu soruların cevaplarını hiçbir zaman alamayacağımı hissediyordum. Burada çürüyecektim, ta ki babam gibi delirip akıl sağlığımı yitirene dek.
Ellerimle destek alıp yataktan güçbela ayaklandığımda, belimi gerdim ve gözlerimi yine yaptığım gibi odada gezdirdim. Burada kameraya dair hiçbir kırıntı yoktu. Leonard her yerde olduğunu söylemişti ama ben görememiştim. Banyoda bile. Yüksek ihtimalle görünmeyecek kadar minik ya da gizlemenin bir yolunu bulmuşlardı. Diğerleri bunu biliyor muydu yoksa Leonard sadece bana mı söylemişti?
Belki de yalan söylemişti.
Daha demin duştayken beni izleyen kameraların olması rahatsız ediciydi.
Odanın ortasında duran masanın arkasında duran sandalyenin sırtlığında üst üste dizili olan kumaş parçalarından beyaz renkli kumaş pantolonumu alıp hızla giydim ve lacivert gömleğimi de kollarımdan geçirdim. Bugün Jeremy ile seansım vardı, onun çocukluğuna inecektik beraber. O adamın zararsız olduğunu düşünüyordum, yalnızca yapmak zorunda kaldığı şeyleri yapmıştı ve zararı dokunmayan insanlar tarafından sırtından bıçaklanmıştı. Kendi haklarını savunmuştu, bu kötü bir şey değildi bana göre.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genesis [GAY]
FantasyTuhaf tiplerle dolu hapishanede danışmanlığa başlayan William, aynı zamanda deli bir bilim insanı olan babasının inşa ettiği gizli laboratuvarda zorlu bir yolculuğa çıkar.