Tesadüflere inanmazdım hiçbir zaman. Hayatımda bir şey olduysa bunu hep kadere bağlardım. Bir şey başımıza geliyorsa ya da biz biriyle karşılaşıyorsak bu tesadüf değil kaderin bir oyunuydu. Şu an içinde bulunduğum durum tesadüf müydü yoksa kaderin bir oyunu muydu emin değildim ama bu sevgililik olayı başıma iş açacak gibi duruyordu.
"Edebiyat öğretmenin?" Demir, Derin'in cümlesini tekrarlayıp bana döndü. Yaşadığım durumun şaşkınlığıyla omuz silktim.
"Evet edebiyat öğretmenim. Çok şaşkınım şu an abim ve Verda hocam." Derin'in şaşkınlığı sesinden akmıştı kulaklarıma. İşler çıkılmaz bir hâl alacaktı bu gidişle.
"Neye şaşırdın bu kadar Tarla Faresi? Olmaz mı bizden?" Olmazdı. Sanki kendisi bilmiyormuş gibi konuşup laf kalabalığı yapıyordu. Demir Haspolat hayatına hangi kadın girerse girsin hayatını mahvederdi. Bunu tüm kalbimle hissediyordum. Bende öyle olacaktım ve bunu çok iyi biliyordum.
"Ne bileyim Verda hoca ince ve naif bir insan senle bir garip geldi." Dedi Derin utana sıkıla. O kadar haklıydı ki ama yine de sesimi çıkarmadım.
"Nasıl biriyim ki ben?" Demir'in tehdit dolu sözlerini duyduğumda araya girme ihtiyacı hissettim.
"Uzatma istersen Demirciğim." Bilerek o -ciğim ekine vurgu yaptım. Hiçbir şey demeden koltuklara oturunca bende gidip yanına oturdum. Derin de geçip karşımıza oturdu. Şu an dünyanın en saçma üçlüsü olabilirdik.
"Ne zaman tanıştınız?" Buyur buradan yak! Bunu da düşünün Demir Bey.
"Çok olmadı birkaç hafta önce karşılaştık." Demir ortaya bir yalan atmıştı ama bu Derin'i tatmin etmedi.
"İlk sevdiğini kim söyledi?" Demir şimdiden bunalmış görünüyordu. Sonunu düşünmeden bir işe girmiş ve bu işin getirdiği sonuçlara katlanamıyordu.
"Derin sence de bunları konuşmak saçma değil mi? Sonuçta liseli iki ergen değil aklı başında insanlarız bu sorduğun soruların ne önemi var." Derin hak verir gibi başını salladı. Daha sonra aklına bir şey gelmiş olmalı ki birden ayaklandı.
"Hocam verdiğiniz ödevi size vermek için sabırsızlanıyordum ama bugün okula gelmediniz. Şimdi okusam olur mu bir dahaki dersimiz cuma günü ve ben o güne kadar sabredemeyeceğim." Derse olan aşkı beni öncelerde olduğu gibi şimdi de mutlu ediyordu. Verilen bir görevi elinden geldiğince özenerek yapması benim açımdan çok güzel bir adımdı.
"Tabii verebilirsin." Gülümsememe gülümsemeyle karşılık verdi ve koşarak yukarı çıktı.
"İyi anlaşıyor olmalısınız. Derin edebiyat dersini çok seviyor." Demir'e döndüm. Haklıydı. Derin edebiyat dersini seviyor ve önemsiyordu.
"Evet." Dedim. "Öyle." Hiçbir şey demedi. Demedim. Biraz sonra Derin merdivenleri çıktığı gibi koşarak indi. Nefes nefese yanımıza geldi ve karşımızda dikildi.
"Ay yoruldum." Ellerini dizlerine yaslayıp soluklandı. Gülümseyerek izledim her hareketini. Enerjisi bana kendi çocukluk yıllarımı hatırlatıyordu.
"Az önce söylemedim ama bir gün o merdivenleri koşarak ineceğim diye düşeceksin." Derin abisine bir şey demeden heyecanla bana döndü. Elinde tuttuğu kağıdı gösterdi.
"Başlayayım mı?" Kafamı olumlu anlamda salladım. Derin bir nefes aldı ve kağıdına döndü. "Edebiyat öğretmenimiz çok yakın bir zamanda şu cümleyi kurmuştu, 'Bir büyüydü belki de aşk. Kimsenin sonunu tutturamadan yakalandığı bir büyü. Bu büyüye yakalanan herkesin ruhunun esir alınması da en büyük darbesiydi belki de.' Tecrübe sahibi bir insan değilim, bir bilgin hiç değilim ama hayatımda duyduğum en güzel cümlelerdi. Aşkı bir büyüye benzetmiş ve somutlaştırmıştı. Aşk o günden sonra sadece somut değil soyut da olmalıydı bana göre. Su gibiydi belki de aşk. İnsan vücudu 3 gün susuz kalırsa ölürmüş. Aşksız kalmak da öldürür insanı. Aşkı bulduğunda bir daha bırakmak istemez. Aynen içtiğimiz su nasıl vazgeçilmezse aşk da öyledir artık." Derin'in diğer cümlesine geçmesine izin vermeyen Demir'di.
YOU ARE READING
GÜL GÜZELİ: Verda (+18)
ChickLitArkasını dönüp gitmeye hazırlandığında son silahımı kullandım. Üzerimdeki iddialı geceliği askılarını omuzlarımdan düşürüp çıkardım. Zaten içimde iç çamaşırı olmadığından çırılçıplak kalmıştım. "Karını bu halde mi bırakıp gideceksin?" Yüzünü...