"Bir büyüydü belki de aşk. Kimsenin sonunu tutturamadan yakalandığı bir büyü. Bu büyüye yakalanan herkesin ruhunun esir alınması da en büyük darbesiydi belki de."
Gözüm pencereden dışarı dalarken Derin konuştu.
"Ne güzel dediniz hocam." Tebessüm ederek kafamı ona çevirdim. En sevdiğim an, sınıftaki tüm çocukların ne demek istediğimi anlaması ve beni pür dikkat dinlemesiydi.
"Evet arkadaşlar, sizden aşkla ilgili bir kompozisyon yazmanızı istiyorum. Bu kompozisyona bir de şart koyuyorum. Şart; aşkı bir nesneye ya da bir varlığa benzetmenizi istiyorum. Aşk denilince aklınıza ne geliyor mesela bana bunları bir kağıda yazmanızı istiyorum." Arka sırada oturan Arda konuştu.
"Hocam benim aklıma aşk denilince gözlerinden kalp fışkıran emoji geliyor." Tüm sınıf gibi bende bu söylediğine güldüm. Ne güzeldi onlarla gülüp eğlenmek.
"Gevezeliği bırakın. İkinci döneminizin ilk ödevi hayırlı olsun. Bir dahaki derse herkesin kompozisyonunu masamda bekliyorum." Sınıftan itiraz nidaları yükselirken Fatih konuştu.
"Hocam ne yaptınız? Daha bismillah bugün başladık okula haftaya olsun ödevin süresi." Fatih'i destekleyen sesler gelirken elimi tahtaya birkaç kez vurup susmalarını sağladım.
"Emin olun yazmaya başladığınızda çok güzel hissedeceksiniz kendinizi o yüzden bir dahaki derse o kompozisyonları istiyorum." Konuşmalarına fırsat kalmadan zil çaldığında kalemlerimi ve kitaplarımı toplayıp sınıftan çıktım.
Okula gelmeyi o kadar çok seviyordum ki zaten bu yüzden edebiyat öğretmeni olmuştum. Çocuklarla haşır neşir olmayı, onların fikirlerini dinlemeyi, onlara yol göstermeyi ve onlarla ilgilenmeyi çok seviyordum. Geri kalan ömrümde de bunları yapacak olmak beni mutlu ediyordu.
Öğretmenler odasına girdiğimde ihtiyacım olmayan kitaplarımı dolabıma koyup montumu giydim. Diğer öğretmenlere de iyi akşamlar dileyip çıkışa yöneldim. Bugün tüm derslerim dolu olduğundan yorulmuştum ama bundan gocunmuyordum. İş yapmak bana oldum olası iyi geliyordu. Okuldan çıkıp otoparka indim ve arabama bindim. Bugün direkt eve gidip dinlenmek istiyordum. Arabayı çalıştırmak üzereyken çalan telefonumu elime aldım. Tanımadığım bir numaraydı.
"Alo?" Dedim. Telefonun ucundan bir kadın sesi geldi.
"Merhaba Verda Hanım ile görüşüyorum değil mi?" Sanki beni görüyormuş gibi kafamı sallayıp konuştum.
"Evet benim. Buyurun?"
"Ben bankamıza yapmış olduğunuz kredi başvurusu için aramıştım." Bankadan arıyorlardı. Benim bu paraya çok ihtiyacım vardı. Yerimde dikleşip konuştum.
"Ah evet buyurun?" Telaşım sesime de yansımıştı.
"Yapmış oldunuz başvurudaki kriterler bankamız tarafından maalesef ki yeterli değildir. Üzgünüz ama size kredi veremeyiz." Moralim bozulup, yüzüm düşerken cevap verdim.
"Peki, teşekkürler. İyi çalışmalar." Telefondaki kadın da bana iyi günler dileyip telefonu kapatınca elimi direksiyona vurdum. Ne bankada ailemden kalan para ne de kendi biriktirdiğim para yeterli değildi. Bu krediye çok ihtiyacım vardı. İçimdeki büyük hüzünle arabayı çalıştırıp otoparktan çıktım.
9 yaşımdan sonra hiçbir zaman güzel bir hayatım olmamıştı. Hep bir şeyler eksik ya da yarım olmuştu. Severek yaptığım bir işim, tatlı bir evim ve güzel bir arabam vardı ama bunlar yine de bana yetmiyordu. Ailem eksikti mesela ya da Umut'un hastane masraflarını karşılayacak param yoktu. Hep bir şekilde eksiktim işte.
YOU ARE READING
GÜL GÜZELİ: Verda (+18)
Literatura FemininaArkasını dönüp gitmeye hazırlandığında son silahımı kullandım. Üzerimdeki iddialı geceliği askılarını omuzlarımdan düşürüp çıkardım. Zaten içimde iç çamaşırı olmadığından çırılçıplak kalmıştım. "Karını bu halde mi bırakıp gideceksin?" Yüzünü...