IV

1.2K 49 3
                                    


"Gerçekten. Fakat karşılığında senden bir şey istiyorum." Kaşlarım çatılmış dikkatle ona baktım. Bunun olacağını düşünüyordum ama bu şekilde olacağını düşünmüyordum. Konsolosluktan kesin bir çözüm alacağımızı düşünmüştüm. Ankara'dan döndükten sonra da beni gördüklerim yüzünden susturacağını düşünmüştüm ama her şey farklı bir seyirde ilerlemişti.

"Ne istiyorsun?" Kirli sakallarını sıvazladı.

"Birkaç ay benimle kalmanı istiyorum." Kaşlarım mümkünmüş gibi daha da çatıldı.

"Ne demek bu?" Nefesini bırakıp yüzüme dikkatle baktı.

"Senden birkaç ay sevgilim gibi davranmanı istiyorum, Verda." İsmimin üzerine vurgulamış ve cümlesini öyle tamamlamıştı. Ben hâlâ dediklerini beyin süzgecimden geçirememiştim. Birkaç ay sevgili olmak ne demekti?

"Ben tam olarak ne demek istediğini anlamıyorum." Kemikli parmakları bu sefer siyah saçlarından geçmişti.

"Senden birkaç ay yanımda kalmanı ve sevgilimmiş gibi görünmeni istiyorum." Bir insan neden böyle br şey isterdi ki?

"Neden?" Diye sordum merakla. İfadesi donuklaştı.

"Bu seni ilgilendirmez. Kabul ediyor musun etmiyor musun? Eğer etmezsen seni sakın öylece bırakacağımı düşünme. Teklifimi ona göre değerlendir." Çok düşünmeye gerek yoktu. Umut'un yaşaması için bunu yapardım. Hem adam gel sevgilim ol demiyordu, sevgilimmiş gibi görün diyordu. Yani mış gibi yapacaktık.

"Kabul ediyorum." Dedim birden ve ardından ekledim. "Ama birkaç şeyden emin olmak istiyorum." Eliyle devam etmemi söyleyen bir işaret yaptı. "Umut'un tedaviye en kısa zamanda başlamasını istiyorum." Cümlemi bitirir bitirmez konuştu.

"Bundan emin olabilirsin." Kafamı salladım. Devam ettim.

"Hiçbir şekilde bana dokunamazsın. Temas yok!" Net bir dille tamamladım cümlemi. Bana dokunamazdı.

"İlgimi çekmiyorsun zaten." Gözlerimi devirdim. Bu kadar kaba olmazdı bir insan!

"Neyse. Seninle aynı evde de yaşayamam. Benim zaten bir evim var." Kaşları çatıldı.

"Ne demek seninle yaşayamam? İnsanları nasıl inandırmayı düşünüyorsun acaba?" Sevgili olduğumuza inanmaları için aynı evde yaşamamıza gerek yoktu. Hem aynı evde onunla yaşarsam çevresi hoş karşılamazdı. Daha dün bir bugün iki.

"Dışarda buluşuruz mesela. İlla aynı evde mi yaşamamız gerekiyor yani." Dedim asabi bir ses tonuyla. Sabrım tükenmek üzereydi.

"Hah! Koskoca iş adamı Demir Haspolat sevgilisiyle gizli gizli buluşuyor diye manşet yapsınlar ertesi güne." Sinir bozukluğuyla güldüm. Bende zaten her gün başka başka iş adamlarıyla sevgili oluyordum!

"Kusura bakma! Hiç iş adamı sevgilim olmadı anlayamadım." Üstündeki ceketi düzeltir gibi yaptı.

"Ne güzel işte benim gibi bir sevgilin oldu." Bilmem kaçıncı kez göz devirdim. Bir de dalga geçiyordu beyefendi! Ayrıca ne kadar dengesizdi.

Dün geceki adamla bu adam aynı kişi miydi?

"Bence konudan sapmayalım. Seninle aynı evde yaşayamam." Dedim kesin bir dille. Dinlemedi. Umursamadı bile.

"O zaman teklifimi unut." Ve Demir Haspolat son sözünü söyledi. Ben tanımadığım bir adamın evinde nasıl yaşacaktım ki?

"Peki, tamam." Dedim mağlubiyetle. Yüzüne bir sırıtış yerleştirdi ve solunda duran pencereden dışarıya baktı. Onun için hava hoştu!

GÜL GÜZELİ: Verda (+18)Where stories live. Discover now