yeonjun: sey pankek yapmistim da bize gelmek ister misin
soobin: bu seni özledim demenin başka bir yolu mu????
yeonjun: iyi ya gelme kendim yerim
soobin: BEBEGIM HAYIR 5 DAKIKAYA GELIYORJM
yeonjun: hehehe aptal dikkatli gelll
-
Kapının çalmasıyla diğer herkesten önce kapıya koşmuştu Yeonjun. Annesi onun bu halini anlıyordu bu yüzden onun hareketlerine sadece sırıtmıştı. Kapıyı açtı ve karşısında hızlı hızlı nefes alan uzun çocuğa bakarken kocaman gülümsedi.
"Buraya gelirken koştun mu yani?"
Soobin nefes nefese kalmış şekilde kafasıyla onayladı onu. Terden ıslanan saçlarını karıştırdı ve onun sevimliliğine gülümsedi. O sırada Yeonjun onun elinden tutmuş ve içeri sürüklemişti.
Ellerini ondan ayırmadan odasına götürürken gözleri annesine takılmıştı. Koltukta otururken sırıtarak bakıyordu ikisine. Soobin başını selamlamak için eğdi fakat Yeonjun hala onun elini bırakmıyordu.
"Yeonjun çocuğu koşturdun mu?"
Soobin, annesinin laflarına sırıtmıştı ki Yeonjun lafa atıldı. Dudağını büzmüş şekilde konuşması fazla şirindi. "Kendisi koşarak gelmiş, çok özlemiş sanırım beni."
"Hah diyene bak." Soobin ona gülümsemesini sürdürerek laf atmıştı ki Yeonjun bakışlarını annesinden Soobin'e çevirdi. Soobin'in elini bıraktı ve kollarını bağladı. "Özlemediysen niye geldin buraya?"
Sonrasında, Yeonjun'un annesi gülümseyerek mutfağa yönelmiş ve o ikisini yalnız bırakmıştı. Bununla birlikte ise Soobin Yeonjun'un yanağına bir öpücük kondurmuş ve sırıtarak "Özledim tabii ki." demişti. Yeonjun da bununla durduramamıştı gülümsemesini.
Soobin'in elini tekrar kavradı ve odasına götürdü. Odasına girmeleriyle kapıyı kapatmıştı ki Soobin erkenci davranmıştı. Kapının kapanmasının hemen ardından koluyla Yeonjun'un ince belini kavrayıp dudaklarını onunkilerle birleştirmişti.
Yalnızca hafta sonu görüşmemişlerdi fakat ikisi de birbirilerini delilerce özlemiş duruyordu. Uzun süren öpücüklerinin ardından Yeonjun yavaşça ayrıldı ondan. Ona gülümsedi. "Pankekler için geldiğini sanmıştım."
Soobin onun dediklerine yalnızca sırıtmıştı. Ardından tekrardan dudaklarına öpücükler konduruyordu ki Yeonjun ellerini Soobin'in boynunda birleştirmişti. Parmak uçlarıyla ensesindeki saçları okşuyorken karşılık veriyordu Soobin'e. Soobin ise, Yeonjun'un kollarını kaldırmasının ardından sıyrılan tişörtünün altından belini okşuyordu.
"Yeonjun! Bi' gelir misin?"
Bu anlarını bozan, içeriden gelen ses olmuştu. İkisi de duydukları sesle dudaklarını birbirinden ayırmıştı. Yeonjun dudağını büzmüşken Soobin'in dudağına minik bir öpücük kondurdu ve "Hemen geliyorum." dedi gülümsemesinin ardından.
Kapıyı yavaşça açtı ve odasından ayrıldı. Fakat çok geçmeden dönmüştü odasına. Soobin Yeonjun'un yatağına oturmuş onu bekliyordu. Yeonjun'un kapıdan geldiğini görmesiyle gülümsedi ona. Yeonjun ise hızlı adımlarla içeri girdi ve kapıyı kapattı. Soobin'in karşısına geçmesinin ardından onun kucağına oturmuştu. "Bugün burda kalsana hyung."
Soobin ise onun şirin haline sırıttı. "Hyungunun kalmasını mı istiyorsun?"
Kafasını onaylamak için salladı ve kabul etmesi için dudağını büzerek baktı. Soobin'in bu bakışa hayır deme gibi bir lüksü yoktu ne de olsa. "Pekala."
Yeonjun gülümsedi onun cevabına. Gülümsemeyi sürdürürken iki elini de onun yanağına koymuştu. "Tatlış Soobişim." Soobin elleriyle onun belini sardı tekrardan. "Bebek gibisin Yeonjun."
"O tavşana benzeyen suratınla bana bebek gibisin diyemezsin?"
"Ama şu an kucağımda olan sen değil misin Yeonjun?"
Soobin'in laflarıyla suratını astı Yeonjun. "Olabilir, sevimli olduğunu değiştirmiyor bu."
Soobin aptalca her hareketine sırıtıyordu Yeonjun'un. Kafasını salladı ve saçlarını karıştırdı Yeonjun'un. "Pekala pekala." Gülümsemesini yüzünden silmezken burnunu Yeonjun'un burnuna yaklaştırdı. "Bana öyle bakıyorken dediklerini kabul etmemek imkansız geliyor."
Dudağını büzmeye devam etti Yeonjun. "Nasıl bakıyorken?"
Soobin, Yeonjun'un büzdüğü dudaklarını öptü ve sırıttı. "Suratını asıp bana bebek gibi bakıyorsun ya."
Yeonjun bu sefer gülümsedi ona. Kollarını ona doladı ve bedenini onun üstüne attı. Böylece ikisi de artık yatakta yatıyordu. Kollarını ondan ayırmazken tatlı ses tonuyla konuşuyordu Yeonjun. "Seni çok özledim hyung."
Soobin elini Yeonjun'un beline attı ve yavaşça okşadı. Yeonjun yüzünü Soobin'in omuzuna gömüyordu bu yüzden saçlarına bir öpücük kondurdu. Yatakta, üzerinde yatarken o kadar sevimli görünüyordu ki Soobin yüzündeki gülümsemeyi indiremiyordu. Sırıtmaya devam etti.
Yeonjun, kafasını kaldırdığında onun kucağından ayrılmadı. Kendi yatağında yatan sevgilisini öpücüklere boğuyordu. Yanaklarını öptü, burnunun ucunu öptü ve en sonunda dudağına uzun bir öpücük bıraktı. Dudaklarının birbirinden ayrılmasıyla Soobin, elini Yeonjun'un boynuna attı ve yüzünü kendi yüzüne yaklaştırırken öptü onu. Yeonjun'unkinin aksine ufak bir öpücük değildi bu. Oldukça sert öpüyordu üstünde yatan çocuğu.
Uzun süren öpüşmelerinin ardından dudaklarını ayırdı Soobin. Gözlerini Yeonjun'dan ayırmadı ve yüzlerini uzaklaştırmadan kısık sesle konuştu. "Beni 2 günde bu kadar özlediysen ne yapacağız seninle?"
Yeonjun, Soobin'e kollarını doladı ve kafasını onun göğsüne yasladı. "Seni özlediğimde sürekli birlikte sarılıp uyuyamaz mıyız?" Soobin elini onun tişörtünün içine sokup belini okşadı. Diğer eliyle de saçını okşuyordu ki yine gülümsedi onun dedikleriyle. "Bunun için beni özlemene gerek yok."
--- bu kitap neyin nesi (ozur dilerim 6 7 ay gecmis birazcik beklettik)
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.