.
---
Bölüm 3: İçsel Çöküş
Felix, odasında yalnız başına kalmıştı. Dışarıdan gelen sesler ona yabancıydı, hiçbir şeyin artık anlamı yoktu. İçindeki boşluk, her geçen saniye biraz daha büyüyordu. Her şey ona yabancı geliyordu; insanlar, okul, aile… Hepsi sadece birer figür haline gelmişti. O an sadece acı, sadece ağrı vardı.
Son birkaç gündür, bu duygularla savaşırken her şey daha da derinleşmişti. Ne kadar mücadele etmeye çalışsa da, bir türlü kendini dışarıya atamıyordu. İçindeki acıyı bir şekilde dışarı vurmak istiyordu, ama hiçbir şey onu rahatlatmıyordu. Sonunda, cebinden küçük bir bıçak çıkararak, parmaklarını soğuk metalin üzerine koydu. İlk başta sadece bir çizik, sadece bir kırık parça gibi geldi. Ama hızla, izlerin büyüdüğünü fark etti. Acı bir tat, ama aynı zamanda bir rahatlama hissi…
Felix, her çizik attığında, bir parça daha kayboluyordu. Her bir kesik, onu biraz daha boşaltıyor, biraz daha yabancılaştırıyordu. Kendini kaybettikçe, içindeki huzursuzluk azalıyor, ama bir yanda daha derin bir boşluk açılıyordu. Kollarını kestiği yerlerden kanlar sızarken, hızla başka bir çizik atarak bu zevki bir süre daha sürdürdü. Bu, ona geçici bir rahatlama veriyordu ama aynı zamanda bileklerinin, kollarının üzerine düşen kanı izlemek de, Felix’in zihninde garip bir tatmin duygusu oluşturuyordu. Ne kadar derinleşirse derinleşsin, bir anlığına da olsa her şeyin durduğunu hissediyordu.
Ama birkaç dakika sonra, kanın soğuması ve ağrının derinleşmesiyle gerçeklik yavaşça Felix’in etrafına geri dönmeye başladı. Gözleri bulanıklaşmış, başı dönüyordu. Odaya gözlerini açtı ama odanın duvarları ona hapsolmuş gibiydi. Bu yaşadığı yalnızlık ve acıyı hiçbir şey geçiremiyordu.
Bir süre sonra, sesler kulaklarında yankı yapmaya başladı. Kapının zili çalmıştı. Bunu duyan Felix, içsel bir titreme hissetti. Hızla kollarını uzun kollu bir gömlekle gizlemeye çalıştı. Kan izlerini bir şekilde saklamalıydı. Gömleğini giyerken, tüyleri diken diken oldu. Babası eve gelmişti. Bir an önce kapıyı açmalı ve onu görmemeliydi.
Yavaşça kapıyı açtı ve babası içeri girdi. Odaya adım attığında, Felix’in içinde bir şeylerin kırıldığını hissetti. Babasının bakışları, bir suçluyu arayan bir avcı gibiydi. “Felix,” dedi babası, gözleri soğuk ve sertti. “Yine neyi kaybettin? Neredeydin bu kadar? Geri gelirken neredeyse gece oldu.”
Felix, kendini savunmaya geçmek için ağzını açtı ama hiçbir şey söyleyemedi. Babası devam etti: “Gerçekten sana ne oluyor? Artık her şeyimden sıkıldım. Hiçbir şey yapamıyorsun. Kendine zarar verme yolunda ilerliyorsun, değil mi? Bu gidişat da ne olacak?”
Felix, gözlerini kaçırarak, hiçbir şey demedi. Babasının sözleri, her geçen saniye daha da ağırlaşıyordu. Babası, Felix’in yüzüne bakarak devam etti: “Senin gibiler hiç bir şeye değer değil. Zaten hiçbir şeyin anlamı yok. Yaptığın her şey beni daha da aşağılıyor. Bir insan ne zaman başkalarını bu kadar üzse, o zaman gerçekten kaybolur!”
Felix, o an tüm benliğinin altüst olduğunu hissetti. İçindeki öfke, kelimelere dökülmeden önce, vücudunu sardı. Babasının bu sert ve kırıcı sözleri, onun içindeki kırık parçaları yeniden dökmeye başladı. Sonunda dayanamayarak, babasının söylediklerine karşılık vermek için sesini yükseltti. “Beni sevmediğini zaten biliyorum. Ne kadar aşağılayabilirsin ki? Ne istiyorsun benden? Bunu yaparak bir yere varacağını mı düşünüyorsun?” diye bağırdı.
Babasının bakışları, her zaman olduğu gibi acımasızdı. “Sana daha neyi söylememi bekliyorsun?” diye cevap verdi, gözlerinden nefret okunuyordu. Bir adım atarak Felix’in üzerine yürüdü. “Beni sevmediğini biliyorum, ama sen de hiçbir şeyi hak etmiyorsun!”
Felix, ona doğru adım atarak, babasına karşı koydu. “Bunu hak ettiğimi mi düşünüyorsun? Hakaretlerini duymak zorunda değilim!” derken, gözlerinde biriken öfke patladı. Babası ise hiçbir şey demeden hızla onu tokatladı. Bu, Felix’in içine düşen son darbe olmuştu. Şok olmuş bir şekilde yere düşerken, yavaşça doğrulmaya çalıştı. Babasının öfkesinden gelen bu darbe, artık onun içindeki her şeyi tüketmişti.
Felix’in gözlerinde acı ve hüsran vardı. Ama babası, sadece ona bakarak “Bundan sonra bu evdeki yük sensin” dedi ve odadan çıkarken Felix’in üzerine son bir bakış atarak kapıyı kapattı.
---
Bölüm Sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kırık kanatlar
DiversosFelix, içsel karanlıkla mücadele ederken, Hyunjin onun hayatına girer. İki kırık ruh, sevgi ve iyileşme arayışında birbirlerine yakınlaşırken, karanlık geçmişleri onları ne kadar zorlayacak?