.
---
Bölüm 4: Karanlık ve Kaçış
Felix, gözlerini açtığında, başının etrafında bir kararma hissetti. Başını hafifçe sağa çevirdiğinde, annesi ve babasının yüzlerini gördü. Gözleri hala bulanık, başı dönüyordu ama bir şekilde etrafındaki sesleri duyabiliyordu. Annesi, kaygı içinde gözleriyle ona bakıyor, babası ise soğuk bir şekilde ona odaklanıyordu.
Felix, birkaç saniye daha gözlerini ovuşturup, uykusunun ne kadar derin olduğunun farkına vardı. Sonunda, kendini toparladı ve ne olduğunu anlamaya çalıştı. Ama her şey bulanıktı. Yavaşça doğrulmaya çalıştı ve o sırada annesinin sert sesi kulaklarında yankılandı.
“Felix, artık dayanamıyorum,” dedi annesi, gözleri dolu dolu olmuştu. “Buna daha fazla göz yummamıza izin veremem. Birinin sana yardım etmesi gerek. Artık seni hastaneye göndereceğiz!”
Felix, annesinin gözlerine bakarken kalbi sıkıştı. “Hayır, lütfen!” diye fısıldadı. “Gitmek istemiyorum! Beni oraya gönderemezsiniz! Beni yalnız bırakmayın!” Kollarını başına çekip, vücudunu sararak, onları uzaklaştırmaya çalıştı. Ama içindeki korku, her geçen saniye biraz daha büyüyordu. Ailesinin ona yardım etmeyeceğini ve aslında sadece onu terk edeceğini biliyordu.
Babası, sabırsız bir şekilde yere vurdu. “Yeter, Felix! Artık bu kadar zayıf olamazsın!” diye bağırdı. “Buna son vermelisin. Bizim de bir sınırımız var! Her geçen gün daha fazla sinirlerimizi bozuyorsun. Bir şeyler yapmazsak, seni kaybedeceğiz.”
Felix, sanki vücudu bir çelik bariyerle çevrilmiş gibi hissetti. Kalbi hızla çarparken, gözleri dolmuştu. “Beni yalnız bırakmayın,” diye ağladı. “Beni hastaneye gönderemezsiniz… Orada her şey daha kötü olacak. Bunu yapmayın lütfen.”
Annesi, gözyaşları içinde ona baktı ama sert bir şekilde başını salladı. “Bizim de bu kadar gücümüz kaldı. Her şeyin sonu bu olacak. Senin iyiliğin için bunu yapmak zorundayız. Hastaneye gitmek zorundasın, Felix!”
Felix’in karnı sanki bir taşla sıkıştırılmış gibi hissetti. Hızla annesinin yanına doğru yaklaştı ve dizlerinin üstüne düşerek, ayaklarına kapanmaya başladı. “Lütfen... Lütfen, gitmek istemiyorum… Her şey daha kötü olacak… Beni oraya gönderme!” Sesindeki çaresizlik, annesinin kalbini biraz daha kırıyordu ama babası hala duygusal bir tepki vermeden, duruyordu.
Felix’in gözlerinden akan yaşlar, annesinin gömleğine döküldü. “Beni sevmiyorsunuz… Beni terk ediyorsunuz… Neden bana bunu yapıyorsunuz?” diye sordu, ama hiç kimse ona cevap vermedi. Babasının soğuk bakışları, onun içinde bir şeyleri daha da kırıyordu.
Bir süre sessizlik oldu. Birçok şeyin sessizce yok olduğunu hissetti. Odaya ağır bir karanlık çökmüştü. O an, odada ani bir hareket oldu. Kapı hızla açıldığında, hastane görevlileri içeri girdi. Onlar da çok sertti; yüzlerinde bir acıma veya anlayış yoktu.
Felix’in içinde bir korku daha yoğunlaştı. “Hayır! Hayır!” diye bağırarak, onları uzaklaştırmaya çalıştı. Ama bu defa çaresizdi. İkisi, hızla onu sardı. Hızla, onu kollarından tutarak hareketsiz hale getirmeye çalıştılar. Felix, her şeyin sonuna geldiğini hissetti. O kadar direnmesine rağmen, kontrolü kaybetti. Birkaç saniye sonra, bir sedyeye yatırıldı ve hastane görevlileri onu taşıyarak kapıdan çıkardı.
Felix, tüm vücudu titreyerek gözlerini kapattı. İçindeki dünyadan tamamen yavaşça çekilerek, kendini kaybetmeye başladı. Fakat hala bir şeylere tutunmak istiyordu. Bir umut, bir şey belki onu kurtarır diye düşündü. Ama ne yazık ki, ne acı ne de çaresizlik ona geçici bir huzur getirebiliyordu.
Kapı kapanmadan önce, babasının son sözleri kulaklarında yankılandı: “Bu senin için en iyi şey olacak. Bunu hepimiz için yapıyoruz, Felix.”
Bir süre sonra, Felix’in gözleri kararmaya başladı. Derin bir uykuya dalmak üzereyken, etrafındaki dünyadan yavaşça kayboldu.
---
Bölüm Sonu:
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kırık kanatlar
LosoweFelix, içsel karanlıkla mücadele ederken, Hyunjin onun hayatına girer. İki kırık ruh, sevgi ve iyileşme arayışında birbirlerine yakınlaşırken, karanlık geçmişleri onları ne kadar zorlayacak?