Taş Ev

8 2 0
                                    

Jin tepesinde topladığı topuzdan kurtulmuş bir tutam turuncu saçı kulağının arkasına sıkıştırırken, duyduğu şeye inanamayarak bir daha sordu.

"Kaç dedin sen?"

"Beş adet yemin ederim. Hepsini kendim saydım." Kır saçlı ve orta yaşlı bir adam olan doktor, kütüphane rafının kilitli alt kapağına doğru uzandı. Yaklaşan yıldönümlerinde eşiyle birlikte içmek için uzun zamandır açmaya direndiği pahalı viskinin kapağını çevirdi. Şu anda buna gerçekten ihtiyacı vardı. Az önce yeni Aliva'nın muayenesinden çıkmıştı ve raporu baş rahibeye bizzat sunmak istemişti.

"Bu nasıl olur?" dedi Jin hala inanmakta zorluk çekiyordu. "Bu...çok fazla. Daha önce hiç böyle bir şey olmadı."

"Biliyorum." dedi doktor derin bir nefes vererek. "Açıkcası beklediğimden zayıf ve korkmuş durumda. Üç tanesine bile dayanabileceğinden şüpheliyim."

"Ona bir şey söyledin mi?"

Kafasını hayır anlamında salladı doktor. "Bilmiyorsa bile yakında öğreneceğinden eminim. Zamanının çoğunu Ayris'le geçiriyor."

İçinden karışık duygular geçti rahibenin. Tüm Aliva'lar güçlerine kavuşmak için mühürlerini çözmek zorundaydılar. En fazla bir, bilemedin iki tane olurdu ve bu bile oldukça acılı bir süreçti. Jin ona başrahibelik ünvanını kazandıran güçlerine sıra dışı üç mühür sayesinde ulaşmıştı. Kalbine tatsız bir kıskançlık sızdı. Beş mühür... Ne büyük bir güç. Ama hayır, bu kimsenin dayanabileceği bir şey değil. Kızı kıskanamayacak kadar acıyordu ona.

"Yaraları ne durumda?" diye sordu konuyu başka bir tarafa çekerek.

"Önemsiz sıyrıklar. Eğer saldıran karanlık bir yaratıksa gerçekten şanslıymış." dedi doktor bir bardak da Jin için çıkarırken.

"Saldırıların sayısı her geçen gün artıyor." dedi Jin tatsız bir sesle. "Artık ölümlülerin dünyasında tek başımıza gezinemiyoruz bile."

Doktor hafifçe başını salladı. "Bunlar iyi günlerimiz olabilir. Savaşçılara kıyasla yaratıklar her geçen gün daha fazla artıyor. Yakın zamanda bir şeyler yapmamız gerekecek."

"Bu nedenle Aliva'lar ile savaşçıların bir arada eğitilmesini teklif edeceğim. Onları eğitim sonuna kadar ayrı tutmak yalnızca süreci uzatıyor. Ne kadar çabuk kaynaşırlarsa o kadar kolay hazır olurlar."

"Bu yüzden mi o ikisini birlikte yolladın?" diye sordu doktor. "Abisinin, neydi adı? Aras mı? Görür görmez ona bağlılık yemin ettiğini duydum."

"Ben yalnızca Ayris'i yolladım." Jin'in gözleri keyifle parladı. "Bir savaşçının kardeşine eşlik etmesinden de ben sorumlu tutulamam değil mi?"

Söylediklerinin arkasında daha fazlası olduğunu biliyordu doktor ama ısrar etmedi. Savaşçıların lideri Terek inatçı bir adamdı ve kontrolün kendinde olmasını severdi. "Terek'in bundan haberi var mı?" dedi sonunda.

"Ah sakin ol," dedi Jin bir elini havaya sallayarak, "Gençlerin ne denli fevri olabildiklerini biliyorsun. Hem mühürleri çözülmeyen hiç bir rahibeyle gerçek anlamda bağlanamazlar."

"Yine de Aliva reddetmediği sürece ondan uzun süre ayrı kalamaz." dedi doktor, Jin'in ne düşündüğünü anlamak için bakışlarını ona çevirirken. "Bu Terek'in hoşuna gitmeyecek."

Jin yalnızca gülümsedi. "Bana istediğimi verecek. Ona geri çeviremeyeceği bir teklifte bulunacağım."

Tabii ki diye düşündü doktor. Jin'in üçüncü mührü ona sıradışı bir görü yeteneği kazandırmıştı ve tedirgin edici yeşil gözleri ile insanların derin ve gizli arzularını görebiliyordu. Bu bile Jin ile karşı karşıya gelmek istememesine yeterdi. İstemsizce Terek gibi yüzeysel bir adamın neyi arzuladığını merak etti. Beki de bilmemek daya iyidi. Elindeki boş bardağı ikinci kez doldururken neyse ki dedi kendi kendine, son zamanlardaki tek ve en derin arzusu önündeki şişeyi huzur içinde bitirebilmekti.

Aliva Serisi: MühürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin