Chapter 25 ★ Çikolatalı Pasta

162 28 139
                                    

Oy verip yorum yaparsaniz cok mutlu olurum ^^

25. Bölüm
Çikolatalı Pasta

Sabito

Kapıyı açıp içeri girerken daha fazla tutamadığım göz yaşları akmaya başlamıştı gözlerimden. Kapattığım kapıya yaslanırken gözlerim bulanıklaşmış ve dudaklarım arasından küçük bir hıçkırık kaçmıştı. Uzun zamandır içimde tuttuğum şeyler artık beni boğuyordu. Yanaklarımdan süzülen yaşlarla birlikte yere çöküp dizlerimi kendime çektim ve ağlamaya başladım. İki yıl boyunca içimde tuttuğum hisleri artık saklayamiyordum. Bu yüzden açık etmiştim zaten, yorulmuştum. Her seferinde Giyuu benim için endişelenmesin diye üzüldüğümü belli etmemiş, kendimi toparlamıştım. Bugüne kadar belli etmeden gelsem de Sanemi yüzünden tutamamıştım kendimi.

Onu veya Giyuu'yu suçladığım yoktu, iki yıl boyunca sevdiğimi bilmiyorlardı sonuçta. Yine de canımı acıtıyordu. Sanemi'yle her yakınlaştıkları gün işkence gibi geliyordu. O yokken Giyuu'ya karşı şansım olmasa da birini sevmediği için kendimi şanslı hissederdim, en azından en yakının ben olduğumu bilmek az da olsa rahatlatırdı beni. Bencilce davrandığımın farkında olsam da elimde değildi. Giyuu'ya olan sevgim o kadar büyüktü ki o mutlu olsun diye her şeyi yapıyordum. İki yıl boyunca kendime kızsamda, kendimden nefret etsem de bitirememiştim bu sevgiyi. Beni kardeşi olarak gördüğü için kendimi hep suçlu hissediyordum, nasıl bana kardeş gözüyle bakan birini sevebildim? Bu yanlıştı.

Eninde sonunda kabullendiğimde içinde tutmaya, Giyuu'ya asla belli etmeyeceğime dair söz vermiştim kendime. Bu hem benden nefret etmemesi hem de aramızdaki bağın kopmaması içindi. Fakat Sanemi Giyuu'nun hayatına girdiğinde her şey değişti. Canımı bile verebileceğim sevdiğim adam ellerimin arasından kayıp gitmişti. Asla benim onu sevdiğim gibi sevmeyecekti beni ama başkasının olmaması umut dolduruyordu kalbimi.

Söylemeyi planlamıyordum aslında, Sanemi'ye karşı olan hislerini fark ettiğimde ne kadar yıkılsam da mutlu olduğunu bilmek rahatlatmıştı beni. Fakat her geçen gün çöküyordum, artık söylemeliymişim gibi hissetmiştim. Söylemezsem daha kötü olacaktı fakat şimdi yüzüne bakabilecek cesareti bile bulamıyordum. Büyük ihtimalle benden soğumuştu. Haklıydı da. Kim kardeşi gibi gördüğü biri tarafından sevilmek isterdi ki? Onu suçlayamazdım.

İçimdeki bu hisleri öldürmek istiyordum ama başaramıyordım da. “Siktir, her şeyi mahvettim...” dedim hıçkırıklarım arasında. Uzun zamandır ağlamadığım için durmak bilmiyordu göz yaşlarım.

Kalbime giren ağrıyla inlerken burnumu çektim, şu an Giyuu'ya sarılmayı o kadar çok istiyordum ki... Ama bu mümkün değildi.

Nefesimi düzene sokmaya çalışırken gözlerimi kapattım ve elimi yumruk yaptım. Kendi yaptığım aptallığın acısını çekiyordum.

Kapı zilinin çalmasıyla yerimden sıçrarken başımı ovuşturdum, yerimden kalkmaya tenezzül bile etmedim. Çalar çalar giderdi. Kimseyle konuşacak kafa da değildim, bu yüzden herkesi engellemiştim ve telefonu da kapatmıştım. Kapı zili çalmaya devam ederken sinirle ofladım, her kimse inatçı biri olmalıydı. “Sabito! Orada olduğunu biliyorum, aç kapıyı!”

Giyuu'nun sesiyle donup kalırken hızla ayağa kalktım ama açmak için hiçbir harekette bulunmadım. “Açmasan da gitmeyeceğim.” dediğini duyduğumda yutkunmadan edemedim. Alnımı kapıya yaslarken onun da aynı şeyi yaptığını hissettim. “Giyuu, lütfen git... Konuşmak istemiyorum. Yapma bunu bana.” dedim mırıldanarak. “Hayır, gitmeyeceğim. Seni bu haldeyken bırakıp gitmem.”

Söylediği kelimeler beynime işlerken kaşlarımı çattım. Ne yani hâlâ bana değer mi veriyordu? “Neden?” diye sordum. Daha çok sitem gibi çıkmıştı sesim. Kendime kızgındım.

Kaykay ★ SaneGiyuuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin