Kayıp İzler
- 2024 -
Uyarı: Bu sahnede, şiddet içermektedir. Eğer rahatsız oluyorsanız bu bölümü okumayın lütfen... 🚨 ‼️
🎶 Küçüğüm, Sefa Emre İlikli 🎶
Aradan tam 8 yıl geçmişti. Roya, o ilk gün, o imzanın altına attığı o korkutucu damla mürekkep gibi, zamanla silinmişti. O zamanlar, hayatına yazılmış olan hüsranın ne kadar derin olduğunu anlamamıştı belki. Ama şimdi, her geçen yıl, her geçen gün, o sözleşmenin ne kadar korkunç bir yola çıkmasına neden olduğunu daha iyi biliyordu.
Roya'nın artık ne bir hali kalmıştı, ne de bir umudu. Gözleri, bir zamanlar parlak olan o genç kızın umut dolu bakışlarını kaybetmişti. Gözlerindeki derin boşluk, içindeki karanlıkla birleşmişti. Artık yansımasında yalnızca bir yabancı vardı. Geride kalan sadece kırık dökük bir yürek, yavaşça solan bir ruh ve çürüyen umutlardı.
Roya'nın bedeninde acı vardı, ama en acısı ruhunun derinliklerindeydi. Her gün, ona nehir gibi aktığı düşünülen zamanın içinde kaybolan kimliğini aradı, ama bulamadı. Karanlık bir dünya vardı şimdi etrafında, her şey bulanık, her şey gri ve renksizdi. Hayat, ona sadece karanlık ve boşluk bırakmıştı.
• • •
Roya, karşısında duran Hakan'a gözleri yaşlı, yüreği yorgun bir şekilde baktı. O gözlerde yılların birikmiş acısı, terkedilmişliği ve tükenmişliği vardı. İçindeki sessiz çığlıklar, o kadar yüksek, o kadar gürültülüydü ki, ama ondan başka kimse duyamıyordu. Hakan, birden öfkesinin sınırlarını aşarak bağırdı. "Sen, hangi hakla benden başka bir adamla konuşursun?" dedi, sesi hiddetle titriyordu. O an, Roya bir kez daha Hakan'ın içindeki canavarı gördü.
Hakan, o öfkeyle, hiç düşünmeden elinin tersiyle Roya'ya sert bir tokat attı. Roya, tokadın şiddetiyle birkaç adım geriye savruldu ve ince bir inlemeyle yere düştü. Yüzü acıyla, ama aynı zamanda korkuyla büküldü. Yıllardır içini kemiren yalnızlık, özgürlüğünü kaybetme korkusu, bir kez daha bedenini sarhoş etmişti. Yerde, boynu bükük, vücudu titreyerek, gözlerinden süzülen yaşlarla yere düştü.
Acı, sadece fiziksel değildi. O tokat, yıllardır içinde biriken duyguların patlamasıydı. Yıllarca dayandığı, hep sessiz kaldığı, gözyaşlarını içe akıttığı o büyük acının dışa vurumuydu. Roya, yerde, ağlamaklı ve yalnız bir şekilde kalırken, içindeki ıssızlık daha da büyüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zendegi
Romanceİstanbul'un kalabalık sokaklarında bir kadın yürüyordu: Roya. Adı "düş" demekti, ama hayat ona düşlerin en karanlığını, en acımasızını yaşattı. İran'ın küçük bir köyünde, daha çocuk denecek yaşta, on altısında babasının elleriyle bir Türk'e satıldı...