on dokuz

569 36 9
                                    



merhaba 🌸

biraz geciktim ama gerçekten o kadar yoğun günler geçiriyorum ki buraya hiç vakit ayıramadım

bölümü okurken lütfen biraz yorum yapar mısınız?

|||

Bundan tam beş ay önce hayatım tam tıkında gitmese bile tüm sevdiklerimle paylaşıyordum hayatımı. Onları görebiliyor, dokunabiliyor ve istediğim her an yanlarında olabiliyordum. O zamanlar o kadar emindim ki bunun böyle sürüp gideceğine bugünümü düşündükçe aylarca uyanamadığım bir kabusun içine sıkışıp kalmışım gibi hissediyordum.

Hiç kimse yanımda değildi artık, yapayalnızdım bu hayatta. Bir zamanlar sırtımı dayadığım herkes benim sırtıma kambur olmuştu. Bir zamanlar sırtımı dayadığım kişiler tarafından itilmiş ve yere düşürülmüştüm.

Beni bırakıp gittiği için en çok anneme kırgındım. Bu zamana dek hastalığıyla baş etmek için ne kadar çok uğraştığını ve gücünün sonuna dek dayandığını bilsem de kendimi kırılmaktan alıkoyamıyordum. Bencil davranıyordum, yalnızca kendimi düşünüyordum ama ben bu zamana dek herkesi düşünmüştüm de bir kendimi düşünememiştim.

Bencil olmayı da her şey elimden kayıp gittiğinde öğrenmiştim.

Sonra babama kırgındım. Canını verecek kadar çok sevdiği eşini kaybetse de ona muhtaç kızını beş aydır görmüyordu. Benim annemden sonra en çok ona ihtiyacım olsa da o da hayatında ilk defa bencil olmuş ve beni tek bir an görmemişti. Biz bencil olmayı çok geç öğrenmiştik.

Son olarak Samet'e kırgındım. Bir hata yapsam bile bir an olsun yanımda olmadığı için, bana nedenini sormadığı için ve en zor günlerimde onun omzunda değil yastığımda ağladığım için. Oysa beni hiçbir zaman bırakmayacağına dair sözler vermişti. Ne yaşarsak yaşayalım her zaman peşimden geleceğini, hayatımın hiçbir döneminde benden ayrı olmayacağını söylemişti.

Sanırım o da bu hikayenin bencil kişilerinden biriydi. Kaçmak kolay gelmişti.

Şimdi, bir zamanlar kahkahaların, gülüşlerin ve huzurun eksik olmadığı salonda yapayalnız oturuyordum. Annem bizden çok uzaktaydı, babam hemen yan odamdaydı ama ona annemden bile uzak gibi hissediyordum. En büyük uzaklık, elini uzatsan dokunacak kadar yakın olunan uzaklıktı.

Samet'le konuşmamızın üzerinden birkaç gün geçmişti ve bir daha ne ben ne de o yazmıştı bana. Açıkçası artık yazmasını da istemiyordum. Konuştukça işlerin daha da sarpa sardığını ve artık bizim birlikte olamayacağımızı biliyordum.

Ben her zaman burnu havada, gururu için yaşayan ve kimseye karşı gardını indirmeyen bir kızdım. Hatta girdiğim ortamlarda 'suratsız' diye arkamdan konuşulduğu çok olmuştu. Samimiyet kurmaz, temastan nefret ederdim. Aşka, arkadaşlığa zaman ayırmaz yalnızca hayallerim için didinip dururdum.

Her şey Samet'ten sonra değişmişti.

Onu kazanabilmek için gururumu ayaklar altına alan, kalbimin defalarca kez kırılmasına izin veren, yalnızca onun için yaşıyormuş gibi ona gülen, onu öpen ve hayallerimde yalnızca onu taşıyan birisine dönüşmüştüm.

O kadar korkunç hissettiriyordu ki bu değişim beni, bunca derdimin arasında oturup yalnızca bu değişime ağlamak istiyordum. Ah, bir de ağlamak vardı tabii, Samet'ten öncesi ve sonrası diye ikiye ayrılıyordu. Samet'ten önce tanışmadığım gözyaşlarım, o günden sonra hiçbir zaman kurumamıştı. Ağlarken bana eşlik eden yanlızca onlar vardı.

güz yağmur'umHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin