17

290 33 0
                                    


Odadan çıktığı andan itibaren gözyaşlarını tutamadan dışarı attı kendini semih.
Bu şekilde hayal etmemişti.

Barışla beraber bazı şeylerin kendi içinde farkındalık yarattığına inanmıştı.
Fakat işler istediği gibi gitmemiş, istem dışı sebepler ikisininde birbirinden uzaklaşmasına sebep olmuştu.

Semih bundan sonra ne yapacağını bilmiyor, atlatabileceğinide düşünmüyordu.

Arkasında bıraktığı barış alperin ise durumu çok farklı değildi.
Semih gittiği andan itibaren olduğu yerde çökmüş, ne kadar süre kaldığını bile hesaplayamamış ve öylece gözlerindeki yaşları serbest bırakmıştı.

Semihe karşı ne hissettiğini az buçuk kabul edip anlamış, sarışınında ona karşı boş olmadığına emin olmuştu.

Olduğunu sanmıştı ya da.

Aradan geçen bir kaç saat sonrası silkelenip kendine gelmiş ardından bir duşla ayılmayı yeğlemişti barış. Hızlıca bir duş sonrası üstünü giyinip sol koluna taktiği saate baktı. Saat neredeyse 8'e yaklaşıyordu ve henüz aşağı inmemişti. Telefonunu cebine atıp hızlıca merdivenlerden aşağı indi.

Yemek salonuna gittiği an herkesin tam takır yerleştiğini gördü. Gözleri semihi aradı fakat semihi göremedi. Bu saatten sonra sorgulamayı bırakmayı kafasına koymuştu barış. Artık semihi düşünmeyecekti. Belkide hareketleri onu rahatsız etmişti ve bu sebepten dolayı kendisinden uzaklaşmasını istemişti.

"Barış sana diyorum alo." Yanında oturan ve kendisine seslenen kereme baktı.
"Ne diyordun? Duymadım kusura bakma." Kerem elindeki çatalı bırakıp. "Semih nerde?" diye sordu. "Bir kaç saat önce beraberdiniz ya." Adını bile duyması kalbine ağırlık çökmesine sebep olmuştu. Ne ara bu kadar benimsemişti semihi kendine?

Çok değil 5 dakika önce sorgulamayı, bırakmayı kafasına koymuş halbuki.
"Bilmiyorum. Odasındadır herhalde." Kerem daha fazla sorgulamayıp önüne döndü. Bir şeylerin olduğunu anlaması kaçınılmazdı tabiki.

Yemek yedikten sonra montella herkesi soyunma odasına çağırmıştı. 3 gün sonraki Gürcistan ile oynanacak maçla alakalı konuşacaktı.

Herkes odaya giderken bertuğ, semihin odasına gitmiş ve semihi getirmişti. En arkada gelirlerken ikili biraz yavaşlamış ve bir konuşma içerisine girmişti.

Semih bir şey anlatmasa dahi bertuğ onu anlamıştı. Aralarındaki bağ kuvvetliydi ve arda semihin bütün duygularını bir bakışta anlayacak kadar tanıyordu onu.

Onlarla beraber herkes soyunma odasına gitmiş ve kadro tamamlanmıştı. Montella bir kaç dakikalığına nasılsınız adı altında hâl hatır sormuş ardından asıl konuya yönelik konuşma yapmıştı.

Semih, kafası önünde ve hiç bir şekilde odağı o tarafa vermemek üzere dinlemiyordu. Barış gözlerini ondan ayıramıyor, kafasında neler dönüp bittiğini anlamaya çalışıyordu. "Duydun mu semih?" Semih kafasını kaldırıp ona seslenen hocasına baktı. "Efendim?" Montella derin bir of çekip yanındaki tercümana döndü. Bir şeyler söyleyip tekrar semihe yöneldi.

"Hocan senin yeterli olmadığını düşünüyor semih. Antrenmanlarda ellerini bile kaldıracak kadar çabasızmışsın. Bu sebepten ötürü seni Gürcistan maçına götürmeyebilirmiş." Sarf ettiği sözler semihin olabildiğince daha çok canını yakarken dolan gözlerini gizlemek adına başını sallayıp kafasını eğdi. Karşısında oturan barışın ona baktığını hissediyordu.

Barış ise montellanın dediklerine sinirlendiği için kendini konuşmamak için tutuyor, saçma sözleri yüzünden sarışının gözlerinin dolmasına sebep olmasından ötürü daha çok sinirleniyordu. Zaten dokunsalar ağlayacak gibi duruyordu.

"İzin verseydi çeker sarılır, saçlarını okşardım" diye geçirdi içinden. Fakat semih aralarına bir duvar örmüş ve o duvarı geçmemesi için kesin olarak tembihlemişti.

Montella bir şeyler diyor, digerleride ona karşın sohbet ediyordu fakat ne barış ne de semih dinlememiş, isteseler bile kafalarını oraya verememişti.

Herkes odadan tek tek çıkarken barış ve semih herkesin çıkmasını beklemişti.
Hâlâ karşılıklı bir şekilde otururlarken barış kafasını kaldırıp semihe baktı. Semih anlık gözlerini ona kaldırıp baktı. Barış ağzını açıp bir şey söylemek için hazırlanırken bertuğ içeri girdi.

"Semih. Hakan abi çağırıyor seni, önemliymiş." Semih beklentiyle bakan gözlerini bertuğa çevirirken ayağı kalkıp yanına adımladı, kafasını çevirip son bir kez bakıp kapıdan çıktı. Bertuğ hâlâ gitmemiş, oturan barışa bakarken. Ellerini yüzüne götürüp sıvazladı. Derin bir of çekerek.

"Aranızda noldu bilmiyorum. Ama her neyse bir an önce düzeltseniz iyi olur."
Diyerek kapıya doğru adımladı. Çıkmadan kafasını çevirip "Çünkü Semih üzülmeye devam ederse, üzenin sen olup olmadığına bakmam haberin olsun." Dedi ve hızlıca odadan çıktı.

Tekrardan yalnız başına kaldı barış. Alışkındı aslında yalnızlığa. Seviyordu tek başına kalmayı fakat bu sefer yalnızlığı çok farklıydı. Canından bir parça gitmiş gibi hissetmekten kendini alıkoyamıyordu.
Ve bu sürede bunu nasıl atlatacağını hiç bir şekilde tahmin edemiyordu.

***

Son sınıf olmak çok zor.

Geciktiğim için özür dilerim. Hafta sonu bunu en güzel şekilde telafi edeceğime söz veriyorum, Rizeli sözü.

Diğer bölümlerde görüşmek üzere yavru kartallarım🫶💓

sweet coincidence Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin