Maç günü sonunda gelip çatmıştı. Milli takımın soyunma odasında hem büyük bir gerginlik hemde büyük bir sevinç vardı.
Turnuvalara başlayacakları maç onlar için ne kadar önemliyse rakip içinde bir o kadar önemliydi.
Bu maçta alacakları 3 puan her şeyin başlangıcı olarak kat edilecek ve şimdiden kalplerine taptaze birer umut yeşertecekti.
Herkes hali hazırda kaptanlarının yapacağı konuşmayı dinlemeye konulurken, kollarını birbirine dolayarak yan yana dizildiler. Ardından barış alper içeri montella ile beraber girdi.
"Arkadaşlar. Bizim için ne kadar önemli bir maç olduğunu hepimiz biliyoruz." Diyerek konuşmasına başladı.
"Milletimiz uzun bir aradan sonra ilk defa yeni jenerasyona güvendi. Milletimizin güvenini boşa çıkarmamalıyız. Her şeyimizi ortaya koyarak oynamamız gerekiyor. Çok çalıştık. Bu yüzden çabamızın karşılığını almamızın vakti geldi." Konuşmasını sonlandırmadan önce derin bir nefes çekti ve
"Allah yardımcımız olsun." Dedi.
Hep bir ağızdan bağırma nidaları yükselirken herkesin kalbi ağzında atıyordu tabiki. Bu ilk maçta alınacak galibiyet takım için büyük bir başlangıç, gençler için ise gelecek bir umut demekti.
***
İşler planlandığı gibi, hatta daha güzel gitmiş ve milli takım 3 golle 3 puanı almıştı.
Tüm takım soyunma odasında müzikli ve danslı sevinç gösterisi yaparken gün sonunda yorgunluklarını atmak için otele gitmişlerdi.
Maç esnasında barışın gözleri bir kaç saniyeliğine semihe kaymış ve gözlerini çekememişti. Bir kaç saniyelik bakışı top kaybına sebep olurken topun gittiği yöne koşup rakipten topu tekrar kazanmıştı.
Semih onun bu haline tebessüm etmeden duramamıştı tabiki.
Maç galibiyeti ve sevinçlerinin ardından yorgun argın otele geldiklerinde barışın aklından çıkmayan sarışın tekrar zihnine girmiş ve yüzünde buruk bir gülümseme peydahlamasına sebep olmuştu.
Semih oyuna alınmamış ve maç bitene kadar yedek kulübesinde oturmuştu. Maç esnasında sürekli barışa bakmış, her hareketini takip etmişti. Hırsı, oynama gayesi, takımı ayakta tutan bir kaptan olarak herkesin rol modeli olabilecek potansiyele sahipti.
Pek fazla yorulmamış olsa dahi odasına gelince duş alma gereksinimi duymuş ve üstündekileri hızlıca çıkarıp bir kenara atmıştı.
Duşakabine girip suyu açtıktan sonra ellerini fayansa yaslamış ve kafasını öne eğmişti. Sıcak suyun başından aşağı akmasına izin veriyor gözlerini kapatarak günlerdir aklından çıkmayan barışı düşünüyordu.
Ne ara bu kadar düşünür olmuş, ne ara bu kadar bağlanmış olabileceği gerçeğini sorgulamadan edemiyor fakat şu bir kaç günde yaşadığı buna bile düşünmek için yer ayıramıyordu.
O istememişti böyle olmasını.
İsterdi ki barış saçlarını okşasın, yüzüne öpücükler kondursun, sımsıkı sarılıp sahip çıksın, tekrardan dudaklarını öpsün.
Zihni bu düşüncelerle boğuşurken eli dudaklarına gitti ve gözlerini kapatarak o anı düşündü. Sanki yeni öpmüş gibi barışın dudaklarının sıcaklığını kendi dudaklarında hissediyordu. Ardından gözünden bir damla yaş aktı. Günlerdir yaptığı gibi için için ağlamaya başladı.
O günü düşünerek.
***
Yoruyorsun Beşiktaş.
İyi okumalar.
