7. Bölüm

555 128 0
                                    

Medya da shingon ırkı (her ırkı paylaşmayacağım hayal gücünüze bırakma taraftarıyım)

Shingonlardan bir tanesi saçlarımdan tutup beni ayağa kaldırırken uzun siyaha kaçmış kirli dişlerini boynuma yaklaştırdı. Her şey bitti diye düşünürken güzel yeşil tüylü bir ok beni tutan shingonun kafasına saplandı. Ve sonra ortalık karıştı!

Yakınlardaki bir shingon beni yakalamaya çalışınca ellerimde ateş oluşturup kafasından tuttum. Shingon bezden bir oyuncak gibi hemen tutuşup alev aldı. Onun yanmasını izlemek yerine çevreme baktım. Herkes bir shingon ile dövüşüyordu. Ancak daha fazla shingon üzerimize geliyordu. Beni okuyla kurtaran kim diye etrafıma bakınca esmer uzun boylu birini gördüm. Daha önce onu görmemiştim ama varoluşumdan tanıdığımı hissediyordum.

"Dünya iyi misin?" dedi adam ve koşup kolumu tuttu. Daha önce fark etmediğim bir kesik vardı kolumda ve kanıyordu. Adam beni kaldırıp çantasından bir bez çıkarıp koluma sarmamı söyledi. Hemen ardından ellerinde ateş topları oluşturup arkama nişan aldı. Arkama baktığımda iki tane shingonun başlarının yandığını gördüm.

"Ben iyiyim. Şu shingonlardan kurtulalım bir an önce!" dedim ve adamın yanından ayrılıp savaşa katıldım. Bende adam gibi yapıp ateş oluşturdum. Ancak benim amacım sadece başlarını yakmak değildi. Savaşan shingonlar dışında bize doğru gelmeye devam eden bir sürü shingon daha vardı.

"Dünya!" bir çığlık tüm odaklanmamı bozmuş ateş elementinin sönmesini sağlamıştı. Sinem'in sesiydi bu. Bütün bu savaşın içinde en savunmasız kişi oydu. Onu nasıl unutabilmiştim ki. Gözlerim sesin geldiği yerle buluşunca dondum. Çünkü Sinem elinde bir kılıç tutmaya çalışıyor etrafındaki shingonları uzak tutmak için acemice kılıcı sallıyordu. Ve hemen ayaklarının altında Merkür yatıyordu. Baygın mı ölü mü belli olmuyordu. Lütfen ölmemiş olsun diye dua ederken hızlıca toprağı kullanıp Sinem'in etrafındaki shingonları toprağa hapsettim. Başları dışarıda kalmıştı beni kurtaran adam hepsini yakıp savaşmaya devam etti.

Bize doğru yaklaşan shingonların altlarında büyük bir çukur oluşturdum. Çukura düşmek tabiki shingonları durdurmayacaktı ama zaten benim planım farklıydı. Çukurun içini ateş elementiyle doldurup hava elementi ile shingonların kaçmasını engelledim. Kısa bir süre sonra içlerinde metan bulunduğundan patlayarak öldüler. Diğer savaşçılar da savaştıkları shingonlardan kurtulmuşlardı. İçimde tarifsiz bir güç vardı. Avcıyken de güçlü hissederdim ama bu hissi yaşadığım 18 yıl boyunca hissettiğimi hatırlamıyordum.

"Herkes iyi mi yaralanan var mı?" dedi bu yaşamda henüz tanışmadığım ama geçmişimden hatırladığım kız kardeşim Mars. Onu uzun siyah saçlarından ve hafif çekik gözlerinden hatırlamıştım. Gözlerim kendiliğinden dolarken Mars savaşçısı bana doğru yürüdü. Herkesin iyi olduğunu öğrendikten sonra rahatlamıştı ve şimdi de kardeş kucaklaşması için beni bekliyordu. İkimizde hüzünle gülümseyip sarıldık.

"Seni çok özlemişim!" kelimeler bile ağzımdan kendiliğinden çıkmışlardı.

"Bende seni çok özledim kardeşim" dedi Mars savaşçısı. Hafif bir rüzgar saçlarını dalgalandırıyordu. Beni kurtaran adam, yanında tanımadığım iki erkek ve bir dişi savaşçıyla bizi izliyordu. Satürn ve Merkür de hüzünle bize bakıyorlardı. Onlara baktığımızı görünce onlarda koşarak geldiler. Merkür'ün yarası iyileşmeye başlamıştı. Sağ omzunda kötü bir kesik vardı. Onun yarası kendi yaramı hatırlatmıştı ama benim omzumdaki yanma çoktan geçmişti. Merkür'ün yarasına dikkat ederek dördümüz tekrar sarıldık.

"Öhöm öhöm!" birinin zoraki öksürüğü ile ayrıldık. Bu beni kurtaran savaşçıydı.

"Ne oldu? Bir sorun mu var?" diye sordum. Savaşçılar ortaya çıktığından beri sadece saatler olmasına rağmen epey olay yaşamıştım.

Dünya GünlükleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin