23. Bölüm

236 102 4
                                    

Bu bölümü var oluştan kardeşim Sedna'ya adıyorum. İçindeki savaşçıyı uyandırması dileği ile...

"Ben Hekate savaşçısı; senin ve Sirius'un ilk çocuğunuzum" kız bunları derken ağlayarak bana sarıldı. Donup kalmıştım ve bakışlarım bana şaşkınca bakan Sirius ile Nyks'ın üzerindeydi. Bir daha ortalık en fazla ne kadar karışabilir demeyeceğime yemin ederken Hekate'nin göz yaşları omzumu ıslatıyordu ve sanırım benim gözyaşlarımda onun omzunu...

"Hafızamda problem var Hekate. Seni görür görmez tanımak isterdim" dedim. Gözlerim dolu dolu olmasına rağmen onu hatırlamıyordum. Nyks'ı görüşlerimde tanımıştım. Bir nebze özlem vardı içimde ama Hekate'nin ismini dahi duymamıştım.

"Şimdi bırakın bunları Nyks'ı lanetten kurtarmamız gerekiyor!" Venüs koluma girip beni küçük kızın, kızımın yanına oturttu. Gözleri simsiyahtı ve Karanlık lanet tüm vücudunu kaplamıştı. Ruhunun parıltısı yok olmak üzereydi.

"Çabuk herkes element enerjilerini bana odaklasın. Enerjinizi belli bir amaçta toplayıp Nyks'ı arındıracağım" dedim. Bütün savaşçılar element enerjilerini aktifleştirip bana aktarırken bende elementleri kontrol etmeye başladım "Hava, ateş, su, toprak, kan, ışık, ses, atom, buz, zaman, elektrik, rüya, duygu akıl ve ruh içimdeki tüm elementler sadece karanlığa saldırın ve savaşçının ruhunu arındırın!" kendi element enerjilerim ve diğer savaşçıların enerjileri içimden geçerek Nyks'a yöneldiler.

Ruhum bir süzgeç görevi görüp elementlerin yakıcı enerjilerini azaltırken organlarımın hepsi parçalanıyormuşçasına ağrıyorlardı. Saçlarımın bu enerji ile uzayıp omuzlarıma döküldüklerini fark edince istem dışı saçlarıma dokundum. Bir tutam siyah saç gözlerimin önüne düşünce şaşırarak arkaya aldım. Kesinlikle bende bir tuhaflık vardı! Saçlarım gözümün önüne düşecek kadar uzamıştı. Bu tuhaf değildi tabi ama rengi kahve olmalıydı. 18 yıldır kahve saçlarım vardı; yani doğduğumdan beri...

"Dünya'ya bakın!" Mars'ın bağırtılı sesi herkesin zaten bende olan dikkatini daha da artırmıştı.

"Göz rengi değişti!" Hektor da şaşırmıştı. Gerçi kendimi başka birinin gözlerinden görsem bu duruma bende şaşırabilirdim.

"Boyu mu kısaldı bana mı öyle geliyor?" Axel'in sorusu ile vücuduma baktım. Elementler tam boynumun altından çıktıkları için ışıkları gözümü kamaştırmıştı. Kısalıp kısalmadığımı göremiyordum. Nyks'a baktım. Umarım bu kadar enerji onu iyileştirebilirdi.

Nitekim umduğum oldu. Ruhunun üzerindeki balçık gibi görünen karanlık lanet yavaş yavaş azalıp ruhu parlamaya başlayınca içimde tarifi imkansız bir mutluluk oluştu. Bir müddet sonra ruhunda Karanlık enerji kalmadığında element enerjisini kestim. Ama bu kadar element enerjisi beni mahvetmişti. Elementleri keser kesmez sanki kısa devre gibi bir patlama oldu. Bazı vampirler ışıktan kaçarken bazılarının derileri yandı. Kısa sürede iyileşeceklerdi ama canlarının acıdığına da emindim.

"Lanet olsun! Tapınakta ki tüm koruyucu büyüler ve kalkanlar inaktif oldular!" Silvia yüzünün hepsi yanmasına ve acı çekmesine rağmen hızlıca merdivenlere koştu. Peşinden ben ve Robin'de koştuk. Neden aşağıya indiğini biliyorduk. Aşağıda shingonlar vardı ve koruyucu büyüler kalktığına göre tapınak hem dışarıdaki tehlikelere açıktı artık hem de içeridekilere.

Silvia vampir hızı ile koşmuştu bu yüzden hemen gözden kaybolsa da Robin benimle beraber koşuyordu. Merdivenlerin ilk basamağına gelince tapınağın kapısına sert bir şey çarptı.

"Millet savunmaya geçin. Shingonlar saldırıyor!" yukarıdaki merdivenlerden Eric bağırıyordu. Anlaşılan o da bizi uyarmaya geliyordu.

Ailem ve dostlarım savunmaya geçince Robin ile alt kata inmeye başladık. Silvia'nın birilerine yalvardığını duyuyorduk ve bu bizi daha fazla endişelendiriyordu.

Dünya GünlükleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin