Doruk Eylül'ü de alıp eve geçti. Kapıyı anahtarla açıp araladı. "Doruk sen misin oğlum ?" Annesi içeriden bağırdı. "Benim anne, biz geldik." İçeri girdiler. Annesi mutfakta krep yapıyordu. Eylül utandığı için mutfağa girmedi. Doruk mutfaktan kafasını uzattı. Sıkılmış bir biçimde Eylü'ün yamım gitti. Eylül'ü elinden tutup mutfağa götürdü. "Eylül sen mi geldin güzel kızım benim". Doruk masaya oturdu ve krebin tekine bal sürmeye başladı. "Evet Açelya teyze beni de getirdi Doruk." Annesi güldü. O sıra da Doruk'a döndü ve kaşlarını kaldırarak Doruk'un yanına geldi eline vurdu. "Hep birlikte yiyeceğiz Doruk misafirin önünde terbiyesizlik yapma." Doruk elini krepten çekti ve balın kapağını kapattı. "Ne misafiri ya bizim papağan işte. Ayrıca ne yapayım sizinle oturup laf mı yapayım ? Hepsi hazır olunca çağırırsın beni." İçeri geçiyordu o sıra da Eylül'e baktı. Kafasını eğmiş utancıdan halının desenini ezberliyor olmalıydı. Geri döndü. Eylül'ü kolundan tuttu ve götürdü. "Biz bilardo odasındayız." Annesi arkalarından bağırdı "Tamam kardeş kardeş oynayın kavga etmeyin." Eylül bilardo odasını duyunca şaşırmışdı. Ev dışardan iki katlı gibi görünüyordu ama aşağıda 1 kat daha vardı. Merdivenden aşağı indiler. "Dikkat et papağan yine düşme." Karanlıktı. Işıkları açtı. Bilardo direk merdivenlerin dibindeydi. "Playstation oynamayı biliyor musun cahil papağan ?" Eylül gözlerini devirdi "Pes oynayalım ?" Doruk şaşırdı ve kahkaha attı. "Pes mi ? Bemi güldürme papağan senden iyi oynarım sonra ağlama." Eylül güldü ve kırmızı koltuğa oturdu ve kol'u aldı. "Koş, koş, koşsana lan gerizekalı." Doruk bağırıyordu, Eylül'de gülüyordu.
"GOOL" Eylül bağırdı.
...
"Sondon oyo oynorom sonro oğlomo. Noldu Doruk ? Senden iyi oynarım sonra aülama demiştin. Ağlama Doruk ağlmaa." Koltuktan kalktı. Doruk sinirlenmişti. "Hadii gelin artık." Eylül direk kapıya yöneldi ve Doruk'a döndü. "Seni annene anlatıyım da gör. Bir de havalar falan." Doruk Eylül'ü kovalamaya başladı. Eylül koltuğun etrafında dönüyordu. Doruk'ta onun tam karşısında sağa ya da sola kaçmasını bekliyordu. Eylül koltuğun arkasına geçti Doruk'da önündeydi. O sırada koltuğun üzerinden karşı tarfa atladı. Eylül koimaya başladı. "Eylüüüül!" Eylül kahkaha attı. Doruk ayağa kalktı. Eylül merdiven basamaklarını çıkarken Doruk Eylül'e yetişti. "Açelya teyze, Açelya teyzee senin oğlun var yaaa" orda sustu ve gülmeye başladı. Doruk hâlâ koşuyordu. Eylül üst kata Doruk'un odasına çıktı çıkarken bağırıyordu. "Senin oğlun pes'te bana 9-3 ye..." Doruk Eylül'e yetişti ve o sırada Eylül'ün ağzını kapattı. Eylül, Doruk eliyle ağzını kapatmasına rağmen hâlâ konuşuyordu. "Sen ne tür bir cinssin papağan ? Ağzın kapalıyken bile konuşmaya çalışıyorsun boşuna enerji hatcıyorsun. Hiç mi beynin yok neden hâlâ konuşuyorsun dediğini anlamıyorum bile. Ah gerçekten çok değişik bir yaratık." Doruk'un yatağının başında kavga ediyorlardı. Eylül o sırada kendini itti. Doruk'ta ona doğru bir adım daha attı. O sırada Eylül Doruk'un yatağına düştü ve Doruk'ta Eylül'ün üzerine. Doruk Eylül'ün gözlerine bakıyordu, Eylül'de Doruk'un gözlerine. O sırada annesi aşağıdan bağırdı. "Doruk ve Eylül hadi." Doruk elini çekti ve direk kalktı. "Kalk yürü papağan." Kendi aşağıya indi ardından da Eylül. Kahvaltılarını yaptılar. Annesi Eylül'e "Sana bir elbise deneteceğim yıllar önce 50 kilolarda giydiğim bir elbiseydi ve bir topuklu ayakkabı o da olmuyor artık." Eylül güldü kabul etti. Annesinin odasına ilerlediler. Annesinin odası mutfağın yanındaki odanın çaprazındakiydi.***
"Mükemmel olmuş gerçekten çok beğendim. Tek kelimeyle BA-YIL-DIM" Eylül gülümsedi ve teşekkür etti. Elbise koyu mavi, dekolteli ve miniydi. Eteği dizinin 1.5 karış üzerindeydi. Beli açıktı. Kalçasının tam üzerinde bitiyordu kumaşı. Sırtı ve beli çok güzel görünüyordu. Ön tarafı ise, eteğin yan taraflarından çaprazlama giden kumaşları göğüsünü kapatıyordu. elmacık kemiklerinin tam altında bitiyordu. Sert ve pileliydi kumaşları. Etek de pileli düzdü. Saçlarını tepeden at kuyruğu yaptı. Saçları bel dekoltesinin 1 karış üzerinde bitiyordu. Annesi o sırada topuklu ayakkabıları da getirdi. Siyah platform topukluydu. Biraz kendisine baktı. "Gerçekten güzelmiş ben bunları çıkartıyım artık." Annesinin kapıya çıkması için gözüne baktı. "Hayır çıkartmadan git bi Doruk'a da göster beğenecek mi ?" Eylül sinsice gülümsedi. Çantasını aldı ve göz altlarına siyah kalem çekti daha sonra kirpiklerine rimel sürdü. Rujlarına baktı ve koyu pembe olan ruju aldı. Dudağının etrafına daha koyu bir kalemle çerçeve yaptı. Ruju sürdü. Saçını açtı ve tarağıyla üst tarafını kabartıp topladı. Daha sonra da tepeden bağladı. "Ben utanırım kesin çok süslendim. Gitmesek mi ?" Annesi gözlerini devirdi "Saçmalama hadi gel." Eylül gitmek istemediği için Eylül'ün arkasına geçti ve omuzlarından hafif hafif itti. Daha sonra mutfağa girdiler orda değildi. Annesi salonda kafasını koltuğun üstüne yatırdığını gördü. Büyük ihtimal o da Eylül'ü bekliyordu. İçeriye doğru itti. "Eveet, Eylül'ümüz hazır." Annesi güldü. Eylül'de annesine bakarak gülerken Doruk Eylül'e baktı. Eylül o sırada önüne döndü dişlerini göstererek gülüyordu. Sonra ciddileşti. Doruk şaşkın bir biçimde bakıyordu. Bi insan nasıl bu kadar çok değişebilirdi. Saçlarını sıkı bir şekilde toplamış üstünü kabartmıştı. Gözleri çok dikkat çekiyordu. Elbiseyle, koyu mavi gözlerinin uyumu o kadar mükemmeldi ki.. Bembeyaz tene ancak bu kadar yakışırdı bir elbise, ancak bu kadar uyumlu olurdu bir gözle. Elmacık kemikleri çıkmış duruyordu. Kaşlarının kavisleri ok gibi keskindi. Dudakları koyu pembeydi ve o beyaz dişleri bir ruj ancak bu kadar güzel gösterebilirdi. Bir gülüşe en çok bu kadar yakışırdı koyu pembe. "Doruk dilini yutmuş olmalı." Doruk sesleri duymaya başldı ve kendine geldi. "İyi olmuş işte normal bir elbise neden abartıyorsunuz." Kestirip attı. Eylül arkasınj döndü gitti ve üstünü değiştirdi. "Doruk neden öyle diyorsun annecim yaptığın ayıp." Annesi mutfağa girdi. Eylül üzerini değişti yine eski kıyafetlerini tişört gömlek ve şortunu giydi. Ceketini siyah, deri, sırt çantasına koydu. "Açelya teyze her şey için teşekkür ederim. Ben çıkıyorum Doruk." Sinirliydi ve kapıyı çarparak çıktı. Doruk'un arkasından geleceğini tahmin ettiği için hızlı hızlı yürümeye başladı. Doruk ceketini askılıktan aldı ve Eylül'ün peşinden koştu. "Nereye papağan, beklesene. Beni peşinden koşturmaya utanmıyor musun yoksa ?" Eylül daha hızlı yürümeye başladı "Sana peşimden koş diyen yok gelme peşimden!" Soruk daha hızlı koştu. "Yavaş yürüsene papağan." Eylül'e yetişti ve yürümeye başladı. Eylül'ün bir adımı Doruk'un iki adımıydı. Yürümeye devam etti. En sonunda Eylül'ün kolundan tutup kendine çekti. Göz göze geldiler. "Tamam özür dilerim, yalan söyledim. Elbise, elbise sana çok yakıştı, o gözlerin, o dudağın, o gülüşün. Gerçekten hoşuma gitti. Sadece seni sinir etmek için dedim özür dilerim. Kabul ettin mi ?" Eylül kaşını kaldorıp süşünür gibi yaptı "Hmm. Tamam affediyorum." Doruk ve Eylül yürümeye başladı. Bir süre geçti. "Ama kabul etmelisin ki elbisenin arkası çok açıktı ve o eteği çok kıs..." Eylül Doruk'un sesini kesti. "Doruk!" Doruk derin bir nefes aldı "Tamam papağan tamam sakin ol şampiyon sensin. Bir şey demeye gelmiyorsun." Yürümeye devam ettiler hava kapalıydı. Dar bir sokaktan geçerken bir adam köşede gitar çalıp şarkı söylüyordu. Sesten ikisi de etkilendi. İkisinin de bildiği bir parçaydı. Ses pürüzsüzdü. Beklediler ve dinlemeye başladılar. Onlardan başka kimse yoktu. Doruk cebinden bir miktar para çıkarttı ve attı. Daha sonra ikisi de dinlemeye başladı o an yağmur atıştırdı. "Gidelim artık ıslanacağız papağan." Eylül dinlemeye devam ediyordu. Doruk arkasını döndü Eylül kıpırdamadı bile. "Islanmaktan korkmayalım, ıslanalım. Her zaman ıslanmıyoruz. Belki de bu ortamı bir daha bulamayacağız." Doruk geri arkasını döndü ve yanına gitti. Gitarı bırakıp kemanı aldı adam. Çok romantik bir parça çalmaya başladı. Doruk ona çok ters olan bir incelik yaptı ve elini uzattı. Eylül elini tuttu. Soruk ne yaptığına inanamıyordu ama her kız bunu istemez miydi ? Eliyle belini kavradı. Eylül'de diğer elini Doruk'un omzuna koydu, kafasını da omzuna yasladı.Etraflarında oluşan kalabalığın farkında değillerdi. İkisi de dalmıştı birbirini düşünüyorlardı. Onlar konuşamıyordu ama ikisinin de iç sesleri aynı şeyleri konuştu; 'Seni çok seviyorum.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyunu kaybettim (Dram)
RomanceDoruk neyle uğraşacak ? Peki nasıl uğraşacak, nasıl babasını cezalandıracak ?