Evet buyrun başlıyoruz... Burası benim mekanım parçalarımın bulunduğu ,hücrelerimin fink attığı yer. Burası atık plastik yığını. Ana vatanım burası. Annem babam yok ya da var. Aslında durumlar karışık. Birçok anam ve babam var gibi. Kimden geldiğim belli değil. Bana piç diyebilirsiniz. Ama demeseniz daha iyi. Demeyin!! Ben ve arkadaşım Badi aslında burada olmaktan memnunduk. İş yok,insan yok. Ooohh yan gel yat. Hep birlikte takılırdık. O bakteri benim bu bakteri senin cirit atardık. Kafa adamdı rahmetli. Yani herhalde tutunamayıp gebermiştir. Ne mi oldu? Bir gün kamyonun biri bizim birikintiye yaklaştı. Bizi içine çekip kapakları kapattı. Kamyona girene kadar Badi ile beraberdik. Sonra kayboldu şerefsiz. Başta borcunu ödememek için kaçtı zanmettimdi. Borç derken para falan değil. Bana bi kız ayarlayacaktı atın doğurduğu. Ama onu o günden sonra görmedim. O kalabalıkta ölmüştür kanımca. Neyse saatler süren yolculuğun ardından bi fabrikaya vardık. Bizi üst üste yığarlarken alttaki kıza sert bir şekilde yapıştığımı farkedince o hengamede karizma olmaya çalıştım. Olup olmadığından emin olamadığım saçlarımı elimle geriye alırken seksi bi tebessümle kıza göz kırp... kırpamadım. O sırada sırtıma abanan iki hıyar tüm auroramın içine akşam yedikleri mısırı sıçtılar sanki. Onlardan kurtulurken altımdaki yavrunun dudaklarına kazara(!) yercesine yapıştım. Ayrıldığımda ona sırıtarak bakarken bana iki tokat çaktı. Anlamadım her şey kazayla olmuştu zaten. Derken makineler, boyalar, ateşler, fırınlar.. üzerime tonlarca ağırlıklar konuyor sıcak fırınlarda hamur oluyordum. Şekillendiriciye geldiğimden sonrasını hatırlamıyorum. Gözlerimi açtığımda artık makus talihim gözler önündeydi. Sarı tuvalet terliği ...