Bazı Günlerin Hatrına

790 80 21
                                    

"Koca bir canavar ile karşılaştınız demek." Muhafızlar ona inanmıyor gibiydi ama kanıtları göstermişti, adamlar sanki başka bir şey demesini bekliyor gibiydi Lucy'nin. "Evet, bana zarar vermedi ve bir süre baktıktan sonra ortadan yok oldu, hayretler içerisinde gidişini izledim, galiba sizin seslerinizden korktu çünkü gitmeden önce geldiğiniz yöne doğru bakıyordu." Muhafızlar kafalarını evet anlamında salladı. "Bugün devriye yapacağız ve alanı keşfedeceğiz, lütfen bir yere ayrılmayın prenses, güvenliğiniz için." Selamladı ve odayı terk ettiler. 

Lucy olayın heyecanını üzerinde taşırken gelen muhafızlara karşı bir ejderha ile karşılaştım, bizim kadar akıllı bir yaratıktı ve konuşabiliyordu demenin aptalca olduğunu düşünmüştü, ayrıca kesinlik muhafızlar ejderhaya zarar vermeye kalkardı. Birde bu ejderha ile anısı vardı. 

Natsu. 

İsim aklında yankılandı, cidden tanıdık geliyordu, sanki uyumuşta uyandığında güzel bir rüyayı unutmuş gibiydi. "Buyrun." Mira tepsinin içinde ona atıştırmalık hazırlamıştı. "Bir daha gitmeyeceğinize göre sizi azarlamayacağım ama beni çok endişelendirdiğinizi bilmenizi isterim." 

"Teşekkürler Mirajane." Lucy gülümsedi, Mira nutuk çekmediği için mutluydu, gerçi geri gidip konuşmak isterdi ama ejderha nereye varmıştı hiçbir fikri yoktu, boşu boşuna ormanda dolanmak mantıksızdı. Muhafızlar gelmeden önce de ona zarar vermeyi denemiş gibiydi bu yüzden de yaklaşmasa iyi olurdu. Dediği gibi küçükken oldukları gibi değillerdi, gerçi değişen tek kendisiymiş gibi hissediyordu ve Lucy cidden de bilmediği bir şey için kendini kötü hissediyordu. "Ben yukarıda olacağım." Elinde tepsisi yukarıya doğru çıktı. 

Tepsiyi masaya koydu ve dağılmış kağıtları toparlamaya çalıştı. Bilmediği bir dilde yazıyor gibiydi, bazı yerleri buna rağmen anlayabildiğini fark etti Lucy, iki dil birden kullanılmışa benziyordu. Bir kaç kitap temin etmesi gerekiyor gibiydi bu kitabı anlamak için. Çoğu yer silindiği içinde okuyamıyordu, kağıtlardan birini aldı ve çalışma masasında bulunan çekmeceden zarf çıkardı, büyük zarfa kitap sayfalarından birini zarar görmeyecek şekilde koydu. 

İncelemeye gönderecekti ve hangi mürekkep olduğundan hangi dil olduğuna kadar geri bildirim gelecekti ona. Ayriyetten istediği kağıda kitapla ilgili düşüncelerini, neler istediğini yazdı ve zarfın içine koyup kraliyet mührü ile mühürledi. Sonrasında kitabın bir kaç sayfasını daha eşelerken Mira'nın onun için yaptığı şeyleri yemeye başladı. Bazı sayfalar simsiyahtı ve hiçbir şey yoktu. Elini gezdirdiğinde bunun kömür tarzı bir şey olduğunu fark etmişti, tırnağıyla kazımaya çalıştı ama kazınacak bir şey gibi durmuyordu. 

Yediklerini aşağıya götürürken mektubu muhafızlardan birine vermişti. Yukarıya geri çıktı ve ejderhalara ait bir bilgi içeren kitap var mı araştırmaya başladı, bir yandan da küçüklüğünü hatırlamaya çalışıyordu. 

~~~

Lucy gecenin bir vakti bir şeyin yanağına dokunduğunu fark etmişti, oldukça sıcaktı ve cildini gıdıklıyordu. Ağır uykusundan gözlerini açmaya çalıştı ama gün boyu çok yorulmuştu. Sıcak şeyin o kadar da rahatsız etmediğini düşünürken geri uykuya dalmıştı.

~~~

"Ağlama, sana ağlamamanı emrediyorum." Lucy burnunu çekmiş yanında oturan Natsu'nun koluna doğru vurmuştu. Küçük cılız sesi odada yankılanıyordu. "Senin yüzünden, hem sen bana emir veremezsin, ben bir prensesim!" Hırsı gözyaşlarının önüne geçiyor gibiydi. "Senden daha güçlü birisine karşı agresif tavır sergileyemezsin, yoksa sana kötü şeyler yapar, bak, sonuçlarına katlanırsın!" Natsu avucunun içinde ateş yakmış Lucy'e gözdağı vermeye çalışıyordu. "Ben senden daha önemli biriyim ama benim saçma bir rütbem yok, ser nasra var!" 

Lucy korkmadan elini ateşe yaklaştırdığında Natsu ateşi hemen söndürmüştü. "Ne yapıyorsun sen!?" Kızgınlığı daha da artmış duruyordu. "Sonuçlarına katlanmam gerektiğini söylemiştin, ben de katlanıyorum, çünkü senden korkum yok!" Akan burnunu kolunun kenarına silmişti. 

Lucy'nin sabah gözlerini aralamasına sebep olan şey büyük bir gümbürtüydü, çarşafını tutarak dikilmiş ve camın oraya doğru bakmıştı. Natsu insan bedeninde camı kırmış, taşların bir çoğunu aşağıya atarak geçebileceği bir alan yaratmıştı. Lucy yastığının altında duran hançeri eliyle kavradı, elini gizli bir şekilde tutmaya başladı. 

Natsu içeriye girdikten sonra hızlı bir göz atmış ardından ona dönmüştü. Hava kokladığında Lucy'nin kaşları çatılmıştı. "Muhafızlar biraz sonra burada olur çıksan iyi edersin." Dedikleri Natsu'nun sırıtmasını sağlamıştı. "Kalenin yanındakiler mışıl mışıl uyuyorlar, onlara zarar gelmedi insan, ama uyumaya devam edecekler." Büyü yapmıştı anlaşılan. "Ne istiyorsun?" Lucy korktuğunu belli etmemeye çalıştı. "Bugün dün geldiğin yere gel, seninle tartışacak bir kaç şeyimiz var prenses, yanında birisini getirmemeye dikkat et."

"Sana neden güvenip böyle bir şey yapayım ki? Aramızda olan durumun eskide kaldığını çok iyi belirtmiştin, ayrıca beni incitmeye kalktın." Natsu kuyruğunu yere vurmuştu. "İncitmek? Nimyasturrah... Eğer aynı yere gelmezsen bu sefer korumaların ebedi uykuda olur."

"Beni tehdit edecek kadar salak olduğunu düşünmüyorum, başlarına bir şey gelirse ya da benim bir şey gelirse koca ordu buraya gelecektir ve varlığın ortaya çıkacaktır. İnsanlar geldiğinde nasıl kaçtığını gördüm." Yutkundu, ejderhayı kışkırtmak ne kadar doğruydu bilmiyordu ama kendini korumalıydı. "Bazı şeyler değişmemiş..." S ve ş harflerini söylerken dili titriyordu sanki. "O zaman geçmişin için gel, bir şeyler öğrenmek istediğini biliyorum ve bu bana eskisi gibi olduğunu kanıtlaman için bir şans." Arkasını dönmüş kırılan cama ilerlemişti Natsu. "Sana neden bir şey kanıtlamak isteyeyim ki?!" Diye bağırdı Lucy arkasından, Natsu ise cevap olarak ona garip bir gülümseme atmış, kendini boşluğa attıktan sonra açılan kanatları ile hızla süzülmüştü. 



The Dragon And Golden Princess [Nalu]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin