Sallanan at arabasının içinde oturmak midesi için kötüydü, daha da kötü olan şey korse ile oturmasıydı ve Lucy araba biraz daha sallanırsa korsenin baskısı ile patlayacaktı. "Lütfen biraz daha dayanın vardığımızda rahatlamış olacaksınız." Mirajane rahatlatmak için mendiliyle onu serinletmeye çalışıyordu. "Anlamıyorum madem ıssız bir yerde yaşamaya gidiyoruz neden korse takmam gerekiyor ki?" Yüzüne terden yapışmış saçları geriye doğru ittirdi.
"Öyle demeyin orası küçükken sizin en çok sevdiğiniz yerdi. Prens ve diğerleri ile orada çok oynadınız ve bir sürü anı biriktirdiniz. Eğer kardeşiniz, majesteleri, sizi oraya göndermemiş olsaydı başınıza gelecekleri biliyordunuz." Konu yine Loke ile ona gelmişti, Mira'nın bu yakıştırma huyunu beğeniyordu, eh, kendisine yapmadığı zaman.
"Küçüklüğüme dair pek bir anım olmadığı gibi tekrardan o kuleye gitmek istiyor muyum emin değilim, hemde yalnız da olmayacağız, başımı dinleyebilseydim çok güzel olurdu ama yaklaşık bir kaç metre ötemizde muhafızların kalacağı bir baraka olacak. İyi ki her sabah beni kontrol etme emrini zora girmediğimiz sürece gelmeyin diye değiştirmeyi becerdim. Gerçi doğanın güzelliğini de izleyemeyeceğim çünkü bu adamlar yanıma tavşanların bile yaklaşmasına izin vermeyecek, ne varsa avlayacaklar!" Lucy perdeyi araladı ve atın üzerinde onu gördüğü gibi başıyla selam vererek gülümseyen adama baktı, somurtkan bir ifade ile bir süre baktıktan sonra perdeyi geri çekti.
"Muhafızlara bu kadar uzun süre bakarsanız size aşık olurlar, nede olsa evlenecek yaşa geldiniz ve bu genç beyler arasında oldukça popülersiniz." Taliplerinin gün geçtikçe arttığını Lucy'de biliyordu ama şu an aklında birisi yoktu, erkekler genelde özgürlüğünü kısıtlamak istiyordu ve Lucy'nin en son istediği şey özgürlüğünün kısıtlanmasıydı. Ayrıca ağabeyi Laxus'un bile eşi yoktu daha, bu demekti ki Lucy ondan önce bir çocuk yaparsa ve kardeşinin çocuğu olmazsa tahta onun varisi geçecekti. Erkeklerin sırf taht için onu ayartmaya dair her şeyi yapabileceğini biliyordu.
Laxus her ne kadar istediğin kişiyle evlenebilirsin dese bile bu istediği kişiler dükler ve prenslerden oluşuyordu, aksi takdirde onlara uygun olmayan birisine aşık olursa Lucy'nin yaşayacağı hayat acı dolu olurdu. Onların sınıfında genelde aşktan çok aile evliliği olurdu, aileler çocuklarını barış ve aile birleştirmek için evlendirirdi, ya da intikam. Bu yüzden düşük sınıflar yerine bu yüksek sınıflarda aldatma ve entrika gibi olaylar daha fazlaydı.
Lucy için ideal koca adayı ise Loke idi, gerçi küçüklüğünden beri sadece bir kaç kahve içme fırsatı bulmuşlardı ve Lucy açıkçası adamın açık görüşlü olmasından etkileniyordu, onun fikirlerine saygı duyuyordu ve Lucy konuşurken asla sözünü kesmemiş, konu siyaset olduğunda bile bir kadın konuşmamalı diye onu azarlamamıştı. Bazı erkekler kadınların sadece çiçekler hakkında konuşmasını isterdi ve Loke bunlardan biri değildi.
Araba durduğunda dışarıda muhafızların gürültüleri artmaya başlamıştı. Lucy geldiklerini düşünürken tekrardan perdeyi açtı ve dışarıda olup biteni izlemeye başladı. En sonunda kapısı açıldığında inmeye hazır olduğu anlaşılmıştı.
İnsanların ona söylediği uyarıları dinliyor gibi yaparken bir an önce şu korseyi çıkarmak istiyordu. Arabanın görüşünü kapatmadığı bir yere geçti ve tarihi okçu kulesi olan bu yapının çocukluğunu nasıl barındırdığını düşünmeye başladı. Restore edilmişti çocukluğunda ve yapı hala kullanılabilir haldeydi. Kulenin yanında duran tahtadan ambara erzakları yerleştirmeye başlamıştı muhafızlar. "Prenses, beni bekleyin!" Mirajane'nin arkasından geldiğine emin olduğuna göre Lucy artık içeri girebilirdi.
Kuleden adımını attığında nostajik bir hava solumuştu Lucy, küçük topuklara sahip ayakkabısını çıkardı ve köşeye doğru atıp ayı postundan yapılmış halıya bastı. Sarayda sürekli ayakkabıyla gezdiğinden yere pek basmıyordu, ayrıca Mirajane ayaklarının yaralanmaması ve vücudunda bir çizik oluşmaması için genelde dışarıda çimene basmasına bile izin vermiyordu. Erkekler vücudunda yaraları olan kadınları sevmezdi, Lucy'nin umurunda değildi ama Mira bu konuda çok endişeleniyordu.