Aras karısına yaptığı salıncağı, kendi bahçelerinde ki ağaca kurmak için çözdü.
Salıncağı arabaya bırakıp, arkadaşlarının yanına geçtiler.
Elif oturmuş, masada ki sohbeti anlamaya çalışırken, omzunda fark ettiği karartıya doğru başını çevirdi... Bakışlarının omzunu bulmasıyla, örümcekle göz güze geldiğine yemin edebilirdi... Birkaç saniyelik şaşkınlığın ardından, avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı. "Alın şunu!... Alın şunu!"
Kimse ne olduğunu anlayamamış, kıza bakıyordu.
Elif bu sefer kocasına çemkirdi. "Öyle bakmaya devam mı edeceksin? Yoksa kalp krizi mi geçireyim!"
Aras bir anda ayaklandı. "Ne oldu?"
Kız bakışlarını omzuna indirirken "Örümcek var om..." devamını getiremedi. Orada yoktu... Nereye gitmişti?
Hızla kolunu taradı. Ah, eline doğru yol alıyordu. Ağzını açmıştı ki, Aras masadan aldığı boş bardakla örümceği alıp, yere bıraktı. "Küçücük bir örümcekti Elif! Tarantula değil!" demeyi de unutmadı.
"Eğer örümceklerden korkuyorsan, boyutunun hiçbir önemi yoktur bey efendi!" diye tersledi Elif.
Masadakiler onları gülerek izliyordu. Tekrar yerlerine oturdular. Bu sefer kız, çevresini iyice kontrol edip, önlem almıştı.
Nihat yeni bir konu açmak amacıyla "Ee Aras bey! Anlat bakalım, düğünde başka neler oldu? Malum gelemediğimiz için!" dedi arkadaşına sitemle.
Elif bu sözlerle, suratına tokat yemiş gibi irkildi... Eli başına gitmiş, yaptığı aptallığa inanamayarak, alnına yavaşça vurmuştu... Sanki beyni durmuş, yeniden çalışmasını sağlayacaktı... Nasıl unuturdu?... Bu sabah kocasının söylediklerini, nasıl anlamazdı? Birde karşılık vermişti!
Aras düğünü hatırlıyordu! ... Kocası HATIRLIYORDU!... Kalbi acıyla kasıldı. İçinde filizlenen öfke, korkuyla beslenerek büyüyordu... Ona söylememişti, hatırladığını gizlemişti! ... Neden? Neden bahsetmemiş, bugün belli etmişti?
Bayılacağını sandı. Anlatmamasının bir nedeni olabilirdi. Oda... Hayır! Bunu yapamazdı! ... 'O zaman neden söylemedi hatırladığını?' diye meydan okudu iç sesi... Mantığı ise önce kocasını dinlemesi gerektiğini söylüyordu.
Gözleri yanmaya başlayınca, yerinden kalkıp az ilerdeki masaya doğru ilerledi... Düşünceler peşini bırakmıyordu... Hesabını sormalıydı! Sormalıydı da, cevap alabilir miydi bilmiyordu... Bugün hayatının en güzel günlerinden birini yaşarken, bu olayda nereden çıkmıştı!
"Kelebek!"
Kız duyduğu sesle sıçradı... Kendini toplamaya çalışarak "E-Efendim!" dedi, biraz kekelemişti.
"İyi görünmüyorsun! Bir sorun mu var?"
Lafa nereden başlayacağını bilemiyordu. "Sen..." sustu, başka bir cümle seçerek devam etti. "Daha önce sana hatırlayıp, hatırlamadığını sorduğumda... Sadece beni hatırladığını, anılarımızı hatırlamadığını söylemiştin..." gözlerine baktı. "Bugün ise düğünden bahsettin! ... O an ne düşünüyordun, nasıl fark etmedim bilemiyorum ama şuan her şeyi görebiliyorum!" sesini yükseltmese de, kelimeleri bağırmış etkisi bırakıyordu.
Aras karısını sakinleştirmek için yaklaştı... Nasıl kaçırmıştı ağzından? Hâlbuki tamamen hatırladığında anlatacaktı... Daha önce böyle bir hataya düşmemişti... "Birkaç gündür rüya gibi bazı görüntülerle uyanıyorum... Sana anlatacaktım ama önce kendim emin olmak istedim! Yemin ederim sadece birkaç görüntü, hala çok eksik parça var!" diye itiraf etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRİ AŞK MI DEDİ?
Ficção GeralMerhaba arkadaşlar öncelikle yaşımı, ismimi söylemeyeceğim, kısacası kimliğim gizli kalacak. Önemli olan hikâyem zaten. Hikâyem de Ankara'dan Mardin'e uzanan bir aşkı anlattım. Nefretle başlayan bir aşk... 20 yaşında ki Elif'in Mardin'e ayak basmas...