#1#

6.3K 340 36
                                    

'Berbat bir sabah, berbat bir güneş ışığı, berbat bir kız kardeş sesi' diye aklından geçirdi Demirkan.

Gözlerini aralayıp karşısında dikilmekte olan kardeşine baktı. Gaye'nin onun odasına girmesi yine onu kızdırmıştı. Annesinin duyabildiğinden emin olduğu bir sesle konuştu.

"Ne yani? Ben bununla aynı üniversiteye mi gideceğim!? Ciddi olamazsınız."

Yorganı çeken kardeşine çatık kaşlarıyla baktıktan sonra yorganı tuttu ve tepesine kadar kapattı.

"Demirkan kalksana be. Senin yüzünden geç kalmak istemiyorum. Kalk ve kahvaltıya gel."

"Tamam, defol ufaklık. 5 dakikaya gelirim."

"Gelirken yorganı bıraktığından emin ol. Ahtapot gibi yapıştın, sekiz kollu pis yaratık."

Odasının kapısının kapatılma sesini duyan Demirkan yorganı üstünden iteledi. Kardeşinin taklidini yapa yapa hazırlanmaya başladı.

"'8 kollu pis yaratık' mış. Çok bilmiş."

Aşağı indiğinde herkes çoktan kahvaltı yapmaya başlamıştı. Sandalyesini çekip oturdu.

"Hayır, gerçekten anlamıyorum. Bu ufaklıkla aynı ilkokul, aynı ortaokul ve aynı liseden sonra bir de aynı üniversite mi? Şaka gibi."

Gaye, ekmeğine yağ sürerken ikiz kardeşine cevap verdi.

"Birincisi ben ufaklık değilim Demirkan. İkincisi hem böyle diyorsun hem de yanıma erkek sinek bile yaklaştırmıyorsun. Acaba psikopat mısın sen?"

Demirkan'ın cevap vermesine fırsat vermeden Babaları Bartu araya daldı.

"Dalaşmayı bırakın ve kahvaltınızı yapın. Şahsen sizden kurtulacak olmama seviniyorum."

Gaye babasına inanmayan gözlerle baktı. Tuğçe ise kocasının bacağına tekmeyi çoktan geçirmişti.

"Şuandan itibaren ailemi reddediyorum. Çok ciddiyim. Hatta reddettim gitti."

Gaye öylesine böyle demişti ciddi değildi ama yine de alındığını belli etti babasına. Çenesi titremeye başladı. Babası ona bakarak şaka yaptığını anlatmaya çalıştı.

"Şaka yapıyorum prenses..."

"Ay biliyorum ama şakası bile kötü. Küstüm ben sana baba." Dedi Gaye dudaklarını büzerken. Küçüklüğünden beri nazlı bir kızdı.

"Tamam, kesin artık şu konuyu ailecek güzel bir kahvaltı yapalım."

Bunu diyen Tuğçe, çocuklarına ve kocasına çay doldurdu ve sandalyesine oturdu. Çok sinirlenmişti. 'En azından aileniz var.' dedi kimsenin duyamayacağı kadar kısık bir sesle. Farkında olmasa da oğlu Demirkan onu duymuştu. Gaye ile babası ise çoktan başlarını eğip kahvaltılarına odaklanmışlardı ve onu duymamışlardı.

--

Tuğçe abisi Aras öldükten sonra İstanbul'da kalmak istememişti. Bartu ise babasının şirketlerinin başına geçmişti ve şirketlerin çoğu İzmir'deydi. O yüzden burdaydılar işte. Çocuklar 6 yaşına bastıklarında İzmir'e gelmişlerdi. Burada yeni bir hayat kurmuşlardı kendilerine. Şimdi ise oğlunu ve kızını İstanbul'a gönderiyordu. İkisi de çok zeki birer çocuktu. İstanbulda bir üniversiteyi kazanmışlardı. Tercih listelerini özellikle aynı hazırlamışlardı her ne kadar Demirkan bu durumdan hoşnut olmasa da...

Tuğçe çocuklarını yolculadı. İkisine de teker teker sarıldı. Demirkan'a sarılırken kulağına fısıldadı.

"Ne yapacağını biliyorsun. Adına yakışır biri ol."

Demirkan ArasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin