5.BÖLÜM 'UNUTAMAM'

162 15 4
                                    

Esen rüzgârın uğultusu kulağımı rahatsız ederken, saç diplerime düşen su damlacıkları birazdan yağacak yağmurun habercisiydi. Şu sıralar dinmek bilmeyen yağmurların arasına birde fırtına girince ruh halimi simgeliyordu aslında. Yüzüme çarpan rüzgâr fazla soğuk olmasa da üşütmeye yetiyordu. Saçlarıma düşen damlacıklar hızlandığın da elimde duran gri beremi başıma geçirdim. Oturduğum banktan ayağa kalkıp eve doğru yürümeye başladım. Birkaç saat önce geldiğim bu eve alışmak kolay olmayacaktı. Şimdiden kendime kaçış yeri bulmuştum. Evin arka taraflarında çam ağaçlarının arasında bulunan bank tam benlikti. Oraya çok sık geleceğimi de kendime hatırlatarak iyi olmaya çalışıyordum. Aslında korktuğumdan iyi geçmişti tanışmamız. Yargın'ın annesi Elif Hanım çok nazik ve tatlı bir kadındı. Eğer bir şeye ihtiyacım olursa ona gitmem konusunda sıkça uyarmıştı beni. Babası Sedat Bey ise sert görünüşlü bir adamdı. Onunla fazla konuşmadım. Ailenin diğer üyelerine gelecek olursak. Yargın'ın Özgür adında ondan üç yaş büyük bir abisi ve Açılay adında iki yaş küçük bir kız kardeşi vardı. Bu evde yalanımızı bilen bir tek o ikisiydi.
Merdivenleri çıkarken derin nefesler aldım. Evin kapısını yavaşça aralayarak ilk önce başımı uzattım. Kimse olmadığını görünce parmak uçlarımda yürümeye başladım. Merdivenden hızla çıkıp odaya girdim. Daha biz gelmeden hazırlanan bu oda oldukça sadeydi. Çift kişilik yatak dışında oldukça sadeydi. Montumu çıkarıp bir köşeye koydum. Yatağa yatıp bir süre tavanı izledim. Gözlerim yorgunluktan acıyordu ve uykum fazlasıyla gelmişti. Yer yadırgayan biri olarak da burada uyumak bir ıstıraptı benim için. Yatağın kırmızı örtüsünü belime kadar çekip gözlerimi kapadım.
Zar zor dalabildiğim uykumdan Yargın'ın sesiyle uyanmak zorunda kalmıştım. Gözlerimi açıp ona baktığımda ise gözlerinde ki soğuk ifade korkmamı sağlayacak dereceydi. Rüya gördüğümü sanıp etrafıma baktım hatta utanmasam kolumu çimdikleyecektim, fakat rüya değildi.
"Açsan yemek hazır" uykunun verdiği etkiyle gözümü kısa bir süre kaşıyıp başımı olumlu anlamda salladım. Yargın'ın odadan çıkmasını bekleyip ayağa kalktım. Kapıdan çıkmak için harekete geçmişken, kapının yanında duran boy aynası gözüme takıldı. Kendimi baştan aşağı süzüp elime geçen ilk tarağı aldım. Saçlarım fazla dağılmış ve yağlanmıştı yemekten sonra duş almalıydım. Saçlarımı tarayıp üst kısmını balıksırtı ördüm. Sabah sürdüğüm rimel akmış göz çevremi siyaha boyamıştı. Odanın içinde bulunan banyoya girip etrafı inceledim. Islak mendil bulup göz çevremi sildim. Aynaya son kez bakıp odadan çıktım. Daha aşağı inmeden utanç başlamıştı. Merdivenlerden inerken çatal kaşık sesleri gelmeye başlamıştı bile. Yemek odasına girip masaya bir göz gezdirdim. Evin bütün bireyleri vardı ve hepsinin gözü bana dönmüştü. Yüzlerinde hafif gülümseme vardı. Hızla masaya gidip Yargın'ın yanına oturdum. Herkes sessizce yemeğini yemeye başlayınca ortamda oluşan sessizlik gerilmeme neden oluyordu. Yargın'ın yanımda oturduğunu göz önüne alınca da kalbim yerinden çıkarcasına atıyordu. Yemeğinin yarısına gelmiş Yargın'la göz göze gelince gözlerimi kaçırdım. Elimde bir el daha hissedince Yargın'ın elimi tuttuğunu gördüm.
"Sakinleş biraz."

Sakin ve gergin geçen akşam yemeğinden sonra Yargın'la terasa çıkmıştık. Ben konuşmaktan utanıyordum fakat Yargın bir yere dalmıştı. Yıllar sonra bu iş bittiğinde yolda karşılaşırsak diye saçma bir düşünce girdi aklıma. Acaba ne yapardı? Ondan ziyade ben ne yapardım? Kalbime ufak sancılar girdiğinde gerçekten bunun cevabını merak ettim.
"Yıllar sonra bu işler bittiğinde yolda karşılaşırsak ne yaparsın?" Yargın bir anlığına bana döndü. Daha sonra karşıda görünen İstanbul manzarasına odaklandı.
"Öyle bir ihtimal olduğunu sanmıyorum. Karşılaşmayız."
"Ya karşılaştık diyelim ne yaparsın?" bana dönüp gözlerime bakmaya başladı. Yan yana oturduğumuz için vücudunu da bana döndürdü.
"Ya sen? Sen ne yaparsın" düşündüm, düşündüm ve düşündüm ama cevabını bulamadım. Kısa sürede alıştığım bu adamı bırakamazdım sanırım. Onda farklı bir duygu vardı, güzel hissettiriyordu.
"Bence benim gibi yakışıklı bir adamı bir daha gördüğün için koşup sarılırsın" dedi ve güldü. Bende güldüm fakat onun söylediğine değil o güzel gülüşüne güldüm.
"Seni unutmazsam, belki" dedim tereddütle. Ellerimi tuttu ve gözlerime baktı.
"Seni bilmem ama ben bu gözleri unutmam." Elinin içini yanağıma sürttü "Bu utangaç yanakları unutmam" başparmağı dudağıma geldi. Dudaklarımı hafifçe okşadı "Bu dudakları unutmam" kalbimin hızı artarken gözlerimi ondan kaçırdım. Başını saçlarıma getirip derin bir nefes aldı. "Bu kokuyu unutmam" başını kaldırıp yüzüme yaklaştı burnunu burnuma değdirdi. "Bu nefesi unutmam, unutamam." Nefesini tam dudağımda hissediyordum. Soğuk havanın etkisiyle ağzımızdan çıkan dumanlar birbirine karışıp yok oluyordu. Burnumun üstünü kısa bir öpücük kondurup geri çekildi.
"Hadi içeri girelim hava soğudu" ayağa kalkıp elimden tutup beni de kaldırdı. Az önce yaptığı o şey tarif edilmez derece de güzeldi. Nefesini yüzümde hissetmek harikaydı. Yargın mutfağa girince ben direk odaya çıktım. Duşa girmek için iyi bir zamandı aslında. Üstümdekilerden kurtulup kendimi direk banyoya attım. Kısa bir duşun ardından uykum gelince elime geçen ilk havluyu üzerime alıp odaya geçtim. Kıyafetlerimi yerleştirdiğim dolabı açıp içinden iç çamaşırları ve pijama çıkardım. Kıyafetlerimi giyip saçımı açık bıraktım. Kurutmaya üşeniyordum şuan. Odaya gittiğimde Yargın'ın gelip yatağın karşısındaki koltuğa yattığını gördüm.
Yatağa yatıp gözlerimi kapadım. İlk dakikalarda uyumakta güçlük çekerken bir süre sonra uykum kaçmıştı. Yer yadırgardım ve alışmam uzun sürerdi. Sinirle nefesimi dışarı verip yatakta bir kez daha döndüm.
"Uyuyamadın mı?" Yargın yarı açıkgözleriyle bana bakıyordu. Dışarıdan içeri süzülen bahçe aydınlatmaları yüzüne geliyordu ve daha net görmemi sağlıyordu.
"Yer yadırgadığım için evet" kısa bir süre daha bana bakıp koltuktan kalktı. Yanıma yatıp gözlerini kapadı.
"Burada mı yatacaksın?" dedim kinayeli bir sesle. Yargın'la uyumak beni fazlasıyla geriyordu.
"Belki yanında uyursam daha iyi hissedersin diye düşündüm. Ama istemiyorsan kalkabilirim." Dedi ve kalkmaya yeltendi. Bir çırpıda elini tutup kalmasını istedim. Başımı yastığa koyup tavana bakmaya başladım. Gerginlikten kesik kesik nefesler alıyordum. Yargın başını çevirip kısa bir bakış attı ve elini belime uzatıp kendine çekti. Ona soru soran gözlerle bakınca "Sarılmak istedim" yanıtını aldım. Kollarımı Yargın'ın beline dolayıp başımı da omzuna koydum ona bakmaya başladım. Yüzünü şaşkınlık esir alırken "Sarılmak istedim" dedim.
Sabah erkenden uyandığım da yanımda Yargın'ı bulamadım. Fazla umursamayarak tuvalete gittim. Islak yattığım için saçım kabarmıştı. Cildim solgundu, gözlerim şişmiş ve kızarmıştı. Yüzümü yıkayıp çantamdan kapatıcımı aldım. Gözlerimin kızaran yerlerine sürüp daha iyi olmasını sağladım. Kapatıcımı yanımdan ayırmazdım ağladığım zamanlarda hem şişkinliğini alır hem de kırmızılığını hafifletirdi. Odaya geri dönüp dolabı açtım. Çoğu kıyafet benim tarzımın dışındaydı. Yanımda getirdiğim küçük valizimi açıp içinden siyah pantolon la krem rengi salaş kazağımı çıkardım. Çıkardıklarımı giyip odadan çıktım.
Merdivenlerden inerken evin sessizliği beni şaşırtıyordu. Mutfağa girdiğimde çalışanlardan biri kahvaltının terasta yapılacağını söyledi. Havalar yavaştan ısınmaya başlıyordu. İlkbaharın ilk günlerindeydik. Terasa gittiğimde camlarla kaplı olduğunu gördüm. Zaten bu yağmurlu hava da dışarıda kahvaltı etmek aptallıktı. Sandalyeye oturduğumda masada birkaç kişinin eksik olduğunu fark ettim. Sedat Bey ve Özgür yoktu. Elif Hanımda gazetesiyle meşguldü. Benim geldiğimi görünce gazeteden başını kaldırıp gülümsedi.
"Akşam bir aile yemeğine gideceğiz. Her ay düzenlenir genelde. Senin de gelmeni istiyorum." dedi nazik ve ince sesiyle.
"Tamam" diye fısıldadım.

Akşamüzeri hazırlanmaya başladım. Kısa bir duşa girip çıktım. Direk dolabın önüne gelip iç çamaşırlarımı giydim. Üzerime bir şey geçirmeden dolaptan bulduğum tüm elbiseleri yatağın üzerine koydum. İçlerinden en çekici geleni giydim. Bordo renginde sade bir elbiseydi. Ön tarafı düz kısa kolluyken arka tarafından çapraz açıklıklar vardı. Fazla kısa gelmişti gözüme ama gittiğim yemekte en uzun elbise olacağını düşünüyordum. En çok zorlandığım bölüm ise saçlarım oldu. Uzun oldukları için maşa yapmak zor oluyordu. Bir buçuk saatin sonunda saçımı da yapmıştım. Aslında daha kısa sürerdi ama elim saç konularında beceriksiz olduğu için sürekli yanlış yapmıştım. Sıra makyaja gelince çekmeceden tüm malzemeleri çıkardım. Ben bu eve gelmeden önce makyaj malzemesine kadar her şeyi düşünüp almışlardı. Elif Hanım gerçekten duyarlı bir insandı. Açık bir renk seçip gözüme far olarak uyguladım. Elbisem zaten fazla iddialıydı makyajı abartmak istemedim. Kirpiklerime rimel sürdüğümde göz makyajım tamamdı. Dudağıma ten rengi hafif bir ruj sürdükten sonra görünüşüm tamamdı. Ayağıma giydiğim siyah topuklularım bu gece yemeği bana zehir edecek gibi dursa da hiç sesimi çıkarmadan odadan çıktım.
Merdivenlerden inerken aşağıda beni bekleyen Yargın sabırsız görünüyordu. Üzerindeki siyah takıma uygun taktığı saatine bakıp kaşlarını çatıyordu. Onu daha fazla sinir etmemek adına adımlarımı hızlandırıp merdivenden indim. Benim geldiğimi fark edince ilk önce baştan aşağı süzdü. Daha sonra yaklaşıp elimi tuttu. Dışarıya karşı verdiğimiz mutluluk görüntüsü benim için bir ıstıraptı aslında. Her an her şeyi öğrenecekler korkusuyla yaşamak, cidden zordu. Evin önünde duran siyah arabaya bindiğimizde içimde korku belirmişti. Bir aile yemeğine gidiyorduk ve ben nasıl davranacağımı bilmiyordum.
"Güzel olmuşsun." Yargın'ın sesiyle ona döndüm. Üzerine giydiği takım elbise spor bir tarzdaydı. Kravat takmasını beklerken o gömlek giyip üstten birkaç düğmesini de açık bırakmıştı.
"Teşekkürler. Sende iyi görünüyorsun."
"Öyledir" deyip gülümsedi.
Kısa bir süre sonra önünde durduğum otel fazla lükstü. Altın rengiyle yazılan otel ismi dikkat çekiyordu. Yargın arabanın anahtarını valeye verip arabadan indik. Hancı ailesine de böyle bir otel yakışırdı zaten. Elimi tuttuğunda derin bir nefes aldım. Şu an çok gergindim ve midem iyi değildi. Ya heyecandandı ya da gergin olmamdan. Yemek yiyemeyeceğimi kesin bir şekilde anlamış olmuştum bu sayede. Otelin zemin katta bulunan yemek salonuna girdiğimizde herkesin bakışları bizi buldu. Sol tarafımda bulunan masaya baktığımda ise ağzımdan hissizliğini kaybetmiş ve canımı her seferinde yakan o kelime dökülüverdi.
"Anne"

SOKAK GÜZELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin