Bazı kelimeler vardır ağızdan dökülürken yükü ağır gelir dudaklarına. Fısıltı halinde söylersin çünkü yüksek sesle söyleyecek kadar dayanıklı değilsin. Yanar geçer dudakların kalbin gibi. Üzerinde taşıdığın yükten mi yoksa yaşadıklarından mı bilinmez ağır gelir bedenin. Her güldüğüne daha da çoğalır acıların. Ağlayamazsın boğazında oluşan o yumru nefes aldırmasa da sesini çıkaramazsın.
Annemi gördüğümde hissettiğim tek şey hüzündü. Kalbim acımıştı. Ona koşup sarılmak isterdim her ne kadar aramız iyi olmasa da özlemiştim. Gözlerim dolduğunda kendime emir verip durdum. Hayır, Evren ağlama sakın, şimdi olmaz bu durumda olmaz. Herkesin içinde olmaz sabret eve gidince ağlarsın sabret. Gözyaşlarımı geri gönderip yüzüme sahte bir gülüş ekledim.
"Bu kadehi ailemizin yeni üyesine Evren Hancı'ya kaldırıyorum" dedi Elif Hanım. Elindeki şarabı masanın ortasına doğru getirdi. Herkes elindeki içkisinin aynı yere getirip bardaklarını birbirine değdirdiler. Ben ve Yargın masanın en dip köşesinde oturuyorduk. İkimizin de yüzünde sıkılmış bir ifade vardı. Bir an önce şuradan gitmek istiyordum. İçim de oluşan ağlama hissi ağır bastıkça canım yanıyordu.
"Bu yemek ne zaman bitecek?" sesim bir nebze de olsa titremişti. Dokunsalar ağlayacağım sözünü şuan daha iyi anlıyordum. Gerçekten en ufak bir şeyde ağlayacak potansiyel görüyordum şuan kendimde.
"İnan bende o zamanı bekliyorum." Kısa bir süre duraksadı. Daha sonra ayağa kalkıp elini uzattı. "Hadi gidelim." Minnetle ona bakıp elini tuttum. Salondaki insanlar yemekleriyle meşgul oldukları için bizi fark etmemişlerdi. Otelin çıkışına geldiğimizde gözlerim dolmaya başlamıştı. İçimden bilmem kaçıncı şuan ağlayamazsın diyordum. Vale arabayı yanımıza getirdiğinde topuklu ayakkabının verdiği sızıyla yavaşça yürümeye başladım. Arabaya ulaştığımda ön koltuğa oturup başımı geriye yasladım. Yargın arabayı harekete geçirince başımı öne eğip yumruk yaptığım ellerimle uğraşmaya başladım. Uzun saçlarım yüzümü kapatıyordu ve şuan ağlarsam görmeyeceğinden emindim. Ama garip bir şekilde Yargın'la konuşmak istiyordum.
"Annemi gördüm." Dedim bir çırpıda. "Özlemişim" diye de ekledim fısıltı halinde.
"Gitmek mi istiyorsun?" başımı kaldırıp karanlık yola bakmaya başladım. Karanlıkla baş başa kalmak istiyordum bu gece. Gözlerim şişene kadar ağlamak istiyordum.
"Gitmek istiyorsun. Sana güvenmemeliydim" bir hışımla başımı Yargın'a çevirdim. Yüzü sinirliydi ve kaşları çatılmıştı.
"H-hayır" fısıltı halinde çıkan sesim ortama yayılmıştı. Yargın direksiyonu sağa kırıp yolun kenarında durdu. Hızla arabadan inip kapıyı kapattı. Gözümden akan yaşları son kez silip arabadan indim.
"Gitmek istemiyorum. Senin yanında kalmak istiyorum" az önce sildiğim gözyaşları yerini yenilerine bırakırken Yargın'ın siniri beni de sinirlendiriyordu.
"Herkes gider Evren kimse sözünü tutmaz. Sana güvenmemeliydim." sesi sonlara doğru yükselince içimde tuttuğum öfkemi serbest bırakmıştım.
"Gitmem" diye bağırdım. "Gitmem Yargın gitmem. Seni yüzüstü bırakmam, yapmam." Yüzüme alayla baktı. Birkaç gündür tartışmamıştık ve sanırım acısını şimdi çıkarıyorduk.
"Neden?" sesi tüm yolu doldurmuştu ve yavaştan korkmaya da başlıyordum.
"Çünkü terk edilmenin, yüzüstü bırakılmanın ne demek olduğunu çok iyi biliyorum." Sesim sakindi. Bir şey söylemeden yolda birbirimize bakıyorduk. Kırılmıştım, kırmıştım. İlk defa birini kırdığım için kendimi suçlu hissediyordum. Yavaşça Yargın'a sarılıp başımı göğsüne yasladım. Kokusu burnumdan ciğerlerime giderken geçtiği yerler huzur buluyordu. "Gitmem Yargın sözümü tutarım gitmem." Saçımın arasında hissettiğim sıcak nefesten sonra oda bana sarıldı. Bir kez daha derin nefes aldıktan sonra fısıltı halinde "Biliyorum." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOKAK GÜZELİ
Genç KurguEvren ve Yargın, Küçük bir karşılaşma onların başlangıcıydı. Sırlar vardı, yalanlar, tutkular ve arzular. Ölüm vardı kimsenin bilmediği, acılar vardı iki gencin peşini bırakmayan. Aşk vardı yalanların üstüne kurulan saf bir aşk vardı. Fakat yal...