YILMAZ AİLESİ

9K 748 25
                                    


Taksi durunca cüzdanımdaki son parayıda taksiciye vermiştim. Ve arabadan indim. İsmini bilmiyordum ama sormamıştımda. Beraber kapıya doğru yürümüştük. Kapı çalıp, bekledim. "Naz inanmıyorum, bu halin ne?" Diyerek sarılmıştı. Demek adı "Naz'dı. Beni fark edince şaşırdı. Açıklama yapmaya gereği duymuştum. "Benden kendisini eve getirmemi istedi bende getirdim." Kadın tebessüm ettim. "Teşekkür ederim." Zoraki güldüm. "Önemli değil. Ben gidiyim artık, tekrardan geçmiş olsun." Dedim ve arkamı döndüm. "Ama bileğimden tutmuştu. "Yeni tanışıyoruz ama misafirim ol lütfen." Burukça güldüm. "Çok isterdim ama." Sözümü tamamlamadan araya girmişti. "Lütfen." Tanımadığım birisin evinde misafir olucaktım. Ya beni kandırıyorsa belkide organ mafyasıdır. İç sesime son verip, kabul etmiştim.

İçeriye girdiğimde, ev konuşmasada zenginim diyordu. Gözlerimi devirdim. "Bu arada seninle tanışmadık. Ben sevgi." Elimi uzattım. "Çok memnun oldum, Sevgi Hanım." Gülmüştü. "Sevgi teyze diyebilirsin." Kafamı olumluca salladım. Sevgi teyze ile aramızda kısa bir muhabbet etmiştik ve yanımdan ayrılıp mutfağa gitti. Bende tek başıma salonda oturuyordum. Telefonumun çalmasıyla irkilmiştim. Arayan kişiye baktığımda, İpek'ti. Telefonu açıp, kulağıma götürdüm.

"Nerdesin?"

"Sanada merhaba İpek."

"Hira, nerdesin?"

Şimdi İpeke olanları anlatsam kendiside çıkıp, gelirdi ya da bana kızardı. Şuan bunu çekemiyeceğime göre en iyisi başka birşey söylemekti. "Ben dışardayım, bir saatte gelirim." Diyerek suratına kapattım. Eğer kapatmasaydım, sorular sorup durucaktı. Gözlerimi devirdim. Salonda topuk sesleri duyulunca bakışlarımı parkeden çekip, Naz ablaya baktım. Şimdi daha iyi gözüküyordu. Ama sağ gözü morarmıştı. Yanıma gelip, oturdu. "Hiraydı adı değil mi?" Kafamı olumluca salladım. "Evet, Hira." Güldü. "Ne güzel bir ismin var." Gülümsemesine karşılık verdim. "Teşekkür ederim." Dedim. "Kızlar sofraya geçelim mi?" Sevgi Teyzeye bakıp, güldüm. Ve koltuktan kalktım. "Ayaz nerde anne?" Sevgi Teyze elindeki telefonu sehpaya bırakıp, Naz ablaya döndü. "Odasındadır." Dedi. Beraber sofraya oturmuş, yemeklerin servis edilmesini bekliyorduk. Ne kadar ısrarla yardım edeyim desemde kabul etmemişlerdi. Tam yemeğe başlıyacakken kapı çalmıştı. Elimdeki kaşığı masaya koydum, Sevgi hanım güldü. "Başlayın siz." Kafamı olumluca salladım. "Senin gibi oğlum yok artık." Bir erkek sesi gürce bağırmıştı. Naz ablaya baktığımda oda kalkmıştı, yerinden.  "Sana o kızla evleneceksen diyorsam, evleniceksin." Halen koridorda bağrışmalar devam ediyordu. Bende yerimden kalkmıştım. Kapıya doğru yürüyordum, kenardan baktığım gördüğüm manzara karşısında şok olmuştum. Hızlı hızlı nefes alıyordum. Aytun şuan karşımdaydı. Ona tokan atan ise babasıydı. Sevgi hanım araya girdi. "Oğluma dokunma." Aytun hızlıca merdivenlerden yukarı çıktı. Gözüme ilişen küçük bir çocuk merdivenin kenarında oturmuş, ağlıyordu. Hızlıca yanına gittim. Beni görünce gözyaşlarını hemen sildi. "Odana götürüyüm mü seni?" Kafasını olumluca salladı. Kucağıma alıp, merdivenlerden yürüyordum. O sırada Naz abla beni görmüştü, ama arkamdan gelmemişti. "Hangisi senin odan." Eliyle bir odayı işaret etti. "Dayımı görmek istiyorum." Ama odanın içinden cam kırılma sesi geldi. "Ne oluyor?" Naz abla yanıma gelmişti. "Bilmiyorum odanın içinden cam kırılma sesi geldi." Dedim. Naz abla gözyaşlarını sildi. "Hira evine gidebilirsin." Aklım halen Aytunda idi. "Aytun, kardeşin mi?" Naz abla kaşlarını çattı. "Nereden tanıyorsun." Zoraki gülmeye çalıştım. "Aynı üniversiteyiz. İsterseniz ben odaya götürürüm. Siz aytuna bakın." Naz abla kafasını hızlıca iki yana salladı. "Onun yanına kimse girmeye cesaret edemez."  Kaşlarımı çattım. "Neden?" Dedim. Naz abla çocuğunu kucağımdan alıp, yere indirdi. "Sinir krizi." Kafamı olumluca salladım. Naz ablaya veda ettikten sonra aşağıya inicektim ki yine bir cam kırılma sesi. İçime gelen cesaretle Aytun'nun odasına girdim. Kapkaranlıktı, birşey göremiyordum. Sırtımın duvarla buluşmasıyla, inlemiştim.  Yüzümü buruşturdum. Boğazıma yapışan ellerle irkilmiştim. "Sana git dedim baba." Beni babası sanıyordu. Beni fark edebilmesi için ışığı açmam ya da sesimi duyması gerekiyordu. Hızlı hızlı nefes alıyordum. Gözlerim kararmaya başlıyordu. Elimi boğazıma götürdüm. Ve gözlerimi açıp, Aytuna baktım. O masmavi gözleri kararmıştı. "Ay-Aytun." Diyebilmiştim, boğuk çıkan sesimle. Aytun'nun elleri gevşemişti. "Hi-Hira." Derin bir nefes aldım ve öksürmeye başladım. "Bekle hemen." Diyerek odasından sürahiyi getirdi ve bardağa su koydu. Bardağın kenarları kandı. "Korkma temiz içi." Dedi. Elinden bardağı alıp, suyu içtim. İçimdeki duyguyu bilmiyorum, ama ağlamaya başlamıştım. Benim güçlü gördüğüm, Aytun yerine bambaşka biri vardı. Dudaklarımı ısırdım. "Beni böyle görmeni istemezdim." Bakışlarımı parkeden kaldırıp, Aytun'nun gözlerine baktım. Ne kadar yanlış olduğunuda bilsem o gözlerde kaybolmak istemiştim. "Neden kendine zara veriyorsun." Aytun güldü. "Kendime zarar verdikçe acılarım hafifliyor." Gözlerim ellerine kaydığında tuttum. "Acıyor mu?" Aytun ellerini çekti. "Benim ailemde böyle birisi." Güldüm. "En azından olmamasından iyi." Aytun dudaklarını büzdü. "Tek sıkıntım babam, Hira. Sürekli emir vermesinden bıktım. Ben onun isteklerine uymaktan sıkıldım. Şimdide evleneceğim kıza karışıyor." Dedi. Ona bakmayarak konuşmaya çalıştım. "Ne güzel işte seni düşünüyor." Aytun, sinirle, çenemden tuttu ve ona bakmamı sağladı. "Senin burda ne işin var." Gözlerimi devirdim. "Naz ablanın eşi ablanı dövüyordu, bende onu kurtardım. Ve buraya getirmemi rica etti." Aytun sinirle küfür etmişti. "Sanada vurdu mu?" Kafamı iki yana salladım. "Hayır." Aytun kaşlarını çattı. "Yolda mı gördün ablamı." Dudaklarımı ısırdım. "Bir kafede garson olarak işe başladım." Aytun, ellerini yumruk yapmıştı. "Sana kim çalış, dedide." Güldüm. "Kendim. Burs parası yetmiyor. Babannemdende istiyemem." Dedim. Aytun cebindeki cüzdanı bana uzattı. "İstediğin kadar parayı al." Sinirle yerden kalktım. "Bak şurada güzelce dertleşiyoruz, ama bana dilenci muamelesi yapmayı bırak. Aytun yerden destek alarak ayağa kalktı. "Seni dinlenci gibi görmüyorum, ama bilmediğin bir şehirdesin." Sinirle ayağımla yere vurdum. "Bak Aytun ben kendimi iyi bilirim. Zaten güzel bir aile kafesi buldum." Aytun iyice dibime yaklaştı. "Sevindim." Dedi. Omuz silktim. "Ben eve gidiyorum. Sende doktora gitsen iyi olucak." Aytun yerde duran cüzdanını alıp, cebine koydu. "Kendiliğinden kapanır." Dedi. "Ne sen iyi misin." Aytun kapısını zoraki bir şekilde açtı. "Hadi bırakıyım, seni eve." Dedi. Kafamı olumluca salladım. Aytun çok inatçı biriydi. Dediğim dedikti. Ama beni bilmiyordu. Etrafa baktığımda kimse yoktu. Merdivenlerden aşağıya hızlıca inip, çantamı askılıktan aldım. Ve dışarı çıktım. Biraz yaptığım ayıptı sanki. Biraz da değildi. Fazla ayıptı. Hep Aytun yüzünden sürekli dibimde bitiyordu. Gözlerimi kapatıp, açtım. "Hadi bin." Kaşlarımı çattım. Ve arabaya bindim. "O kanayan ellerinle mi kullanıcaksın. Aytun sinirle bana baktı. "Sen biliyorsan sen kullan." Kafamı iki yana salladım. "Tamam sür." Aytuna baktığımda elleri kanıyordu, ama umursamıyordu. Canı acımıyormuydu. Hastaneye gitmesi gerekiyordu ama gitmiyordu. "Aaaa!" Aytun kafasını bana çevirdi. "Hira iyi misin?" Kafamı iki yana salladım. "Karnım çok fena ağrıyor." Diyerek, ağlamaya çalışıyordum. Aytun araba gazını artırmıştı. "Dayan dayan." Diyip duruyordu. "Aytun, hızlı ol." Diyerek bağlıyordum. Göz ucuyla baktığımda, Telaşlı görünüyordu. Gülmemek için dudağımı ısırdım. "Geldik." Kafamı camdan uzatıp, baktığımda. Hastaneye gelmiştik. Kapıyı açıp, indim. Aytun arkamdan geliyordu. Acile giriş yapmıştık. Karnımı tutmayı bırakıp, Aytuna baktım. "Ben bir kayıt yaptırıyım." Dedim. Aytun hemen karşıma geçti. "Ben yaparım. Sen otur." Kafamı iki yana salladım. "Yok yok." Dedim. Ama karşıma çıkmıştı. "Beyfendi elleriniz, kanıyor." Aytun sessiz bir şekilde birşeyler mırıldandı ve bana baktı. Hemen kafamı çevirdim. "Hadi takip et, hemşireyi dedim." Gözlerini devirdi. "Sen çok fenasın." Güldüm. "Öyleyimdir." Dedim. Aytuna dikiliş atarken yanında benide istemişti. Gözlerimi kapatıp, sürekli acıdı mı diye soruyordum. Ama Aytunda bir mimik bile oynamamıştı.

Hastaneden çıktıktan sonra dışarıda yağmur yağmaya başlamıştı. Aytun yanıma gelmişti. "Ben burdayım." Kafamı olumluca salladım. Şimşek çaktığından gözlerimi hızlıca kapattım. Derin derin nefes alıyordum. "Hira bana bak." Aytun karşımda duruyordu. "Neden sormadın." Kaşlarımı çattım. "Neyi?" Güldü. "Babamın istediği kızla neden evlenmek istemediğimi sormadın." Omuz silktim. "Vardır sana göre bir nedeni." Dedim. Aytun, karşımda öylece duruyordu. Yağmur hızlanmaya başlamıştı. Ama şimşek çakmıyordu. "Hira, ben babamın işleriyle ilgilenmek istemiyorum. Ben sadece tüm vaktimi sadece sevdiğim kıza ayırmak istiyorum." Kalbim sıkışmıştı. "İyi git ona söyle bunları." Diyerek yanından geçtim. Ama bileğimi tuttu. "Bırak!" Dedim sertçe. Beni kendine çekti. "Daha önce kimse böyle kalbimde yer edinmedi, Hira." Sinirlenmeye başlıyordum. "Bak son kez diyorum git sevdiğin kıza söyle bunları." Aytun gözlerime baktı. "Zaten söylüyorum." O an herşey durmuştu. Daha yeni sıkışan kalbim şimdi canlanmış, koşarcasına atıyordu. Aytun yutkundu. "Her vakit aklımdasın, Hira. Sensiz olmuyor beni kendime getiriyorsun. Ve bugün yaptığım hareket için özür dilerim." Aytun iyice yaklaştı. "Hira ben bundan sonraki hayatımı seninle beraber geçirmek istiyorum." Aytun önünde eğildi. "Benimle evlenir misin?"

Bölüm sonu...

Düşüncelerinizi alıyım canlarım❤️

FERACELİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin