3.Bölüm - Takip Şuçlaması

32 3 0
                                    

"Sen beni takip mi ediyorsun?pis Sapık !!!" Diye küçük çaplı cıyakladığımda anlamaz gözlerle beni izliyordu. Nefesimi tutum sakin olmaya çalışıyordum.
"Senin gibi kafa ütüleyen bir kızı niçin takip edeyim?"
Seni pis ego yığını zampara! Anan seni doğururken ego havuzuna mı düşürdü?  Sinirle gözlerimi ondan çektim.
"Su" dedim ona bakmayarak.
"Ne?"
"Duymadın mı su istiyorum! Ne biçim garsonsun sen?" Dedim tıslayarak. Yiyecekleri masaya bırakarak uzaklaştı 1 dakika gibi kısa bir sürede geri döndü. Su bardağını masaya bırakarak kulağıma eğilip sessizce;
"Zıkkım iç." dedi. Ha? Ne dedi bu Öküz ! Azına kürek vururum lan!
"Bana bak öküz ya şimdi ikilersin ya da patrondan fırça yemeye gidersin. Hadi yürüde millet arka görsün." Dedim gururla sırıttım. Piçimsi bir gülücükle bana baktı ve;
"Beni bana şikayet edemezsin." Dedi ne? O buranın patronu muydu oha! Peki neden garsonluk yapıyodu?
"O zaman neden garsonluk yapıyorsun ego yığını."dedim imalı imalı...
"Ben her zaman aldığım paranın hesabını öderim yani anlayacağın senin gibi armut piş ağzıma düş yapmıyorum." Dedi ve 2 saniye kadar gözümün içine baktı ve çekti gitti. Hey ama ben öyle Yapmıyorum ki ailem çalışmama izin vermiyordu ki! Pis ego yığını sersem ender! Baklavaları dökülesice ender! Saçların dökülsünde saçsız kalasıca ender !
"Ne o? Ne düşünüyorsun piremses?" Denizin sorusuyla düşüncelerimden uzaklaştım.
"Hiç, ben buraya bayıldım ya çok güzel bir yermiş." Dedim minik bir gülücükler o da gülümsedi yemekleri yedik hesabı  ödedikten sonra kalktık. Ata elimi tutmuştu.  Valla ne yalan söyleyim hangi kızın hoşuna gitmez sahiplenmek. Çocukluğumun en güzel hatıraları ata ile geçmişti. Karşı villaların ağaçlarından erik çalardık evde de vardı ama biz hep kendimiz toplayıp kendimiz yerdim tadı öyle daha güzel oluyordu bence, bizce... Turist çarşısına inmiştik  tezgahlar rengarenkti. Bir bileklik reyonunda durmuştuk ataya bileklik beğenmiştim aynısından bende almıştım çok hoş ve sadeydi. Biraz daha yürüdük Ata bana dondurma aldı yiyerek yürüdük tezgahlarda ilgimizi çeken şeyleri inceledik sohbet ettik beni çok düşünüyordu. Bir bara girdik birer viski söyledik.
"Ata seni bilmiyorum ama ben bu gece kopacağım." Dedim heyecanla sırıttım.
"Başında ben varken neden olmasın?" Dedi gözlerime bakarak. Bi an sanki saatlerce gözlerime bakacak sanmıştım.
"Hey Ata daldın gittin." Dedim irkildi bişeylere aklı takılmış olmalı ki dalıp dalıp gidiyordu. Viskilerimizi içtik fakat ben biraz fazla içmiş olmalıyım ki zil zurna sarhoş oldum. Ne yaptığımı anlayamıyordum beynim anlamama engel oluyordu. Piste çıkıp dans ettim delice bir grub yakışıklı daş ordusu oturmuş beni izliyordu. Kim takar ki demi hobaaaa! Hey ama ben böyle bir kız Değilim ki! O kadar İçicemde ne vardı ki.
Ata beni oturmuş izliyordu. Bi derdi olmalıydı. Hiç onu bu kadar çok içtiğini görmemiştim. Kalem elbise giydiğim için arada aşağı çekiyordum. Ben normalde elbise sevmem ama bu gece Ata yanımda diye giymiştim. Bi anda midemin kalkmasıyla irkildim Ata'ya lavaboya gideceğimi işaretlerle anlatıp koşarak lavaboya gitmiştim. Nerdeyse bu gün ne yediysem istifra etmiştim. Tamam kabul bu 2.içişim ve ben aşırı derece fazla almıştım. Sifonu çektim ve aynanın karşısına geçtim. Elimi yüzümü yıkadım çantamdan gargara çıkarıp gargara yaptım. Makyajımı tazeledim. Sanırım daha iyiyim. Evet, evet iyiyim.
"Sanırım birileri içkiyi fazla kaçırmış." Cümlesiyle irkildim. Şu daş dediğim gruptan bi çocuktu.
"Üzgünüm ama bura kızlar tuvaleti." Dedim tedirginlikle.
"Biliyorum güzelim senin için geldim saten." Sıçtık Cafer bez getir. Sarı beğzz! Çocuk biraz daha yakınlaştı o kadar gerilemişim ki duvara yapıştım. Beni duvarla arasına aldı öpmeye çalışıyordu olan gücümle itmeye çalıştım ama bir kız olarak en fazla ne yapabilirim ki? Buldum! Aniden kasıklarına vurdum lavaboya büyük bir inilti sahip oldu hemen kapıya koştum tam kapıdan çıkacaktım ki bi çocuğa çarptım.
"Yardım e..." Söyleyemeden az önce kasıklarına geçirdiğim çocuk beni kolumdan tutup çekti.
"Seni küçük Fahişe! Gel buraya!" Dedi beni lavaboya çekti. Kapıdaki çocuğada;
"İşine bak!" Dedi ve kapıyı kitledi. Hayır, hayır, hayır! Artık kaçışım yoktu. Ağlamaya çoktan başlamıştım. Beni tekrar duvarla kendi arasına alan çocuk göz yaşlarıma aldırış etmiyordu gücüm tükenmek üzereydi. Ne kadar itsem yararsızdı. Galiba burada hayatım bitecekti. Bok vardıda ondan o kadar içtim! Aniden bi sesle irkildi. Benim bakacak halim bile kalmamıştı yere düşmüştüm. Kapı kırılmıştı. Hele şükür! Çocuğu dövmeye başlayan kişi öldürecek kadar dayak atmıştı. Yanıma geldi elini uzattı. Başımı kaldırdım. Bu o! Ender!

Yazıldığı Gibi OkunmuyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin