Diğer yarım kalan hikâyemiz Bahar Mevsimi de son hızla kaldığı yerden devam ediyor. Hepinizi oraya da bekleriz :) Bölümü beğenmeniz dileğiyle iyi okumalar =)
Hayatımızın yönünü her zaman yaptığımız seçimler belirliyordu. Attığımız her adım diğerinin gelebilmesi için zemin oluşturuyordu. Kimi zaman seçimleri kalbimiz, kimi zaman mantığımız yönlendiriyordu. Bunların hepsi bir araya gelerek üzerinde yürümeye devam ettiğimiz düz çizgiyi oluşturuyordu. Benim yaşamım ise Poyraz'la tanışmamla beraber kıvrılıp dolambaçlı bir yol almaya başlıyordu. Onun gözlerinde kendimi bulduğumdan beri seçimleri yüreğim yapıyordu. Yeşilliğinin içinde kaybolduğum andan itibaren geçmişim ancak arkamdan takip eden gölgem olarak kalıyordu. Belki de artık sol yanım abim dışındaki tek ailem olarak Poyraz ve karnımdaki oğlumuzu kabul etmişti. Poyraz'ı kazandığımda ailemi kaybetmiştim. Onlar onarılmaz bir yarayla beni bırakmışlardı. Bu düşüncelerimi uzun zamandır bilmeme rağmen kendime bile itiraf edememiştim ama sevdiğim adamın öpmeye kıyamadığım dudağından damlayan kan son mührü koymuştu.
Poyraz'ın dudağına pansuman yaparken, babama kötü bakışlarımı atmayı da eksik etmiyordum. Hele ki hiçbir hakkı yokken böyle bir şey yapması beni resmen çıldırtıyordu. Poyraz gibi bir damadı olduğu şanlı olduğunu anlamalıydı. Ben kızı olarak attığı yumruğu ödetmek isterken Poyraz ağzını bile açmamış istediğini yapması için kendisini resmen teslim etmişti. Babam vurmaya devam ettiğinde değil karşılık vermek engellemeye bile çalışmayacağını anladığım an yapabileceğim tek şey ikisinin arasında girmekti. Neyse ki bu babamı alıkoyabilmişti. Poyraz'ın benim üzülmemem için sabrettiğini biliyordum. Koltuğun üstüne koyduğu sıkılı duran yumruğu bu durumun en göze batan kanıtıydı.
Dudağıyla işim bittiğinde babamın sözleri gecikmemişti.
''İşiniz bittiyse açıklama bekliyorum.''
Ya sabır.. Poyraz'ın sinirden tüm damarları belli oluyordu. Neden birazcık anlayışlı olmayı deneyemiyorlardı ki ? Biri evden gider, biri eşime yumruk atar. Poyraz konuşamayacak kadar sinirli olduğu için ben konuşmayı denedim.
''Ne açıklaması baba ?''
''Bu serseri sana tecavüz ediyor. Ama sen karnındaki yüzünden sesini bile çıkaramıyorsun öyle mi? Biz burada ne güne duruyoruz?''
Poyraz'ın sakinleşebilmesi için yumruk olan elinin üzerine elimi koydum. Beklediğim tepkiyi verip yumruğunu sıkmaktan vazgeçip elimi tutmuştu.
''Baba saçmalamayı kes. O karnındaki dediğin benim çocuğum. Düzgün konuş. Ayrıca burada ne güne duruyoruz ne demek? Sen ne zamandan beri beni korur oldun?''
''O çocuk sana zorla elini sürdükten sonra her şey değişti. Anlaşma filan kalmadı.''
Poyraz sinirle tam ayağa kalkacakken ona yalvarır gözlerle baktım. Oda kalkmadan oturdu. Her ne kadar babama karşı sinirimden çıldıracak olsam da Poyraz'ın daha fazla yıpranmasını istemiyordum.
''Ne zorlası baba? Ben Poyraz'ı seviyorum. Ortada zorla olan bir şey yok.''
Babam birkaç saniye yüzüme baktıktan sonra ayağa kalktı.
''Yazıklar olsun. Ben seni böyle mi yetiştirdim. Aferin Rüya.''
Bu kadarı fazlaydı artık. Bir anda ayağa kalkıp hızlıca önüne geçtim.
''Baba sus artık. Hiç utanmıyor musun? Sen kızını zorla doğru düzgün tanımadığın bir çocukla evlendirdin. Şükür et. Poyraz değilde katil, sapık, sadist biri çıksaydı? Nereden haberin olacaktı? Sen benim nikahıma bile gelmemişken, İngiltere'de keyif çatarken benim nasıl olduğumu nereden bilebilirdin ki? Ya ben evleneceğimi bile Poyraz'dan öğrendim? Haber bile vermeden beni tamamen yabancı bir eve yolladınız. Şanslıyım ki Poyraz sayesinde güvenebileceğim bir ailem oldu. Asıl size yazıklar olsun.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Minik Hırsız
Romance"Poyraz tut şu biberonu.." "Ama Rüya'm sen dedin ki bezi.." "Poyraz şu an bunu diyorum.. Hişt tamam bebeğim ağlama.. Poyraz bak hep senin yüzünden ağlıyor." "Rüya hadi bebek benim yüzümden ağlıyor ya sen niye ağlıyorsun ?" Rüya ve Poyraz isimli iki...