Bölüm 28 - Umursamaz

6.1K 294 62
                                    

"Sonrasında evine defolup gidebilirsin.Ya da geneleve.Kim bilir ? Belki bundan hoşlanırsın." göz kırptı ve şapkasını başına geçirdi.Bu adama beslediğim nefreti hiç bir kelime tanımlayamazdı.Bakışlarımı yere çevirdim,gözyaşlarım şimdiden yanaklarımdaydı.


"Endişelenme,bir kaç telefon konuşması yapıp eve erken gitmeni sağlayabilirim.Harry yakında Kaylee ile evlenecek.Çok şükür ki bunu sorun haline getirmedi,ne kadar tatlı bir kız,ha ? Bu arada bu konuşmadan Harry'ye bahsetmezsen iyi olur,aksi takdirde sonuçlarına katlanırsın.


"Kapı sonuna kadar açıldıktan sonra büyük bir gürültüyle çarpıldı.Ses evin duvarlarına yankı yaparken,dizlerimin üstüne çöktüm.Ve sonrasında ağladım ve ağladım.

~~~~~~~~

Bu benim üçüncü kez baskı altında kalışımdı. Geçen seferki kadar şiddetli değildi belki ama aynı derecede bir iğrençliğe sahipti. Damian benim dünyada karşılaştığım en kötü babaydı. Yaptığı şeylerin nedenleri bana hiç bir anlam ifade etmiyordu, etmeyecekte. Harry haklıydı. Buraya hiç uygun değildim. Evdeyken, hayatı tamamen tanıdığımı düşünürdüm. Annemin neden o kadar korumacı olduğunu anlayamazdım ama şimdi gerçekler yüzüme vuruldu. Ona yeterince teşekkür edemedim.

Harry ve ben artık böyle devam edemezdik. Bu artık çok riskliydi. Damian her an öğrenebilirdi. Tuzağa düşmüştüm. Yine. Bunu atlatmalı mıydım? Bu soru kafamda sallanıyor, tüylerim dike diken ediyordu.

Günün geri kalanında odamda kalmak istemiyordum. Biliyorum denersem ağlamamı güç de olsa durdurabilirdim. Kendimi bir şeyler ile oyalamaya ihtiyacım vardı. Bu "bir şeyler" Harry ile ilgili değildi. Gerçi onun evinde yaşadığım için bu biraz zor olacaktı. İkinci katın sağ kanadındaki balkonun en uç noktasından gün batımını izledim. Konağın bu kısmında şu ana kadar çok fazla bulunmadığımı farkettim. Harry bana bir keresinde buranın fazla ilginç bir yer olmadığını söylemişti. Depo odaları ve boş yatak odaları ile dolu uzun bir koridor...


Gözlerin bu güzel gün batımı ile bir kere yatıştırılmıştı. Bu şeyleri aklımdan çıkarmak için odaları gezmeye kara verdim. Odadan çıktığımda kendimi boşluğa düşmüş gibi hissettim. Bu konağa otuz insan kolayca yerleşebilirdi. Koridor boyunca yürürken bütün odalara teker teker göz attım ve hepsinde ağırlıklı olarak örümcek ağları ve eski mobilyalar gördüm.


Ama en uçta bir oda vardı ki, merakımı uyandırdı.Kapıda açık bir asma kilit asılıydı ve bunun bir nedeni olacağını düşündüm. Kilit hiç zorlanmadan açılmıştı. Kapının yüksek gıcırtısına izin vermemek için dikkatlice içeri süzüldüm. Burada bulunmama iznim var mı bilmiyordum.


Toz burnumu gıdıkladı ve hafifce hapşurmama sebep oldu. Parmaklarım lamba anahtarını aradı ve sonrasında onları açmayı başardı. Burası bir resim sergisinin ve boş tuvallerin bulunduğu, dağınık, kocaman bir odaydı. Yere diz çökmeden önce bir yığına doğru adım attım. Boğazım kaşındı ve rahatlamak için öksürdüm. Bir yığını bozdum ve resimlerin hepsine teker teke bakmaya karar verdim.


Bütün çalışmalar karanlıktı ve resmi anlayabilmem için biraz eğilmem gerekiyordu. buna rağmen hepsi fazlasıyla görkemliydi. Hiç bir hatanın olmaması dikkatimi çekti. Hepsi farklı bir hikayeyi anlatıyordu ve bütün resimlerin altında "H" yazıyordu. Yani Harry bütün bu inanılmaz parçaları arkasında mı bırakmıştı? Tüm bunlar bana bunu ifade etse bile ben Harry'den bu tür bir yetenek beklemiyordum.


Bu resimde bir adam yere yığılmış bir haldeydi ve etrafında da karanlık figürler vardı. Bir diğerinde, mum boyayla çizilmiş kocaman botlarla adım atan biri vardı. Bazılarından daha saf ve neredeyse çıplak bir kadın. Daha önce bu bir "sanat" demiştim ve bu beni korkutanlardan biriydi. Resimdeki kadının bir kolunun altında boydan boya kırmızı çizikler gözüküyordu. Bu izlerden -çiziklerden- acımasızca kan sızıyordu. Nedense bu resimde kendi hayatımı bulmuştum.

Resmi çok uzun olmayan bir süre içinde sindirdiğimde uzağa koydum. Bu resmin ne anlama geldiğinden emin değildim ama rahatsız ediciydi ve artık öğrenmek istemiyordum. Yere baktım ve insanı dehşete düşüren resimlerden daha fazlasını gördüm. Ellerim içlerinden bir tuvalı aldığında ürperdi. Bu kanlı veya açık saçık bir şey değildi. Sadece bir kız vardı ve bu kız esrarengiz bir biçimde bana benziyordu.

Siyah saçlarını at kuyruğu yapmıştı. Birkaç başıboş perçem kulaklarına doğru düşmüştü. Zorlukla fark edilen bulanık gözlerinden akan bir damla yaş ile solgun cildi harmanlanmıştı ve üzerine giydiği koyu gri süveter şaşırtıcı bir şekilde benimkine benziyordu. Harry benim resmimi çizmişti.



Ayağı kalkmadan önce yığınlardaki resimlere tekrar bakmaya karar verdim. Ne yaptığımdan emin değildim. Harry neden benim resmimi çizmişti? Hızlı hızlı atan adım seslerini duyunca anahtara hafifce vurarak ışığı kapattım. Odadan çıkmaya çalışırken, Bayan Briffen'i merdivenlerden çıkarken buldum.

"Burada ne arıyorsun?" diye sordu

"Ben sadece... ah-"

"Boş ver. Ben yatmaya gidiyorum. Sen de gitmelisin. O evde ve... Hiç iyi bir ruh halinde değil." dedi uzaklaşmadan önce ve karşımdaki koridorda kayboldu.

Harry evdeydi. Onu çok özlemiştim. Biliyorum özlememeliydim ve bu konuda kendime hiç yardımcı olamıyordum. Koşarak aşağı inip onu görmeyi istiyordum. Ona resimleri sormak istiyordum. Özellikle de benim olduğum resimleri. Bana resme olan aşkını anlatmasını istiyordum. Bana bunu neden daha önce hiç söylemediğini bilmek istiyordum ve ona Damian hakkındaki her şeyi yumurtlamak istiyordum, bunu bilmesini istiyordum.

Kendimi merdivenden inerken buldum. Ellerim spiral trabzanlarda kayıyordu. Kelebekler onu görmek için uçuşuyordu. Harry elinde sigara ile oturma odasındaki kanepedeydi. Manzara mükemmeldi tabii elindeki zararlı obje dışında.

Eline şaplak atmak için bi dürtü hissettim. Neden kendine böyle zarar verdiğini anlamıyordum. Harry dudaklarını yaladı ve gözlerini benimkilerle buluşturdu. Daha öncekilerle karşılaştırdığımda, gözlerinin hafiften kızardığını farkettim. Ter damlacıkları alnından aşağı damlıyordu. Sarhoş muydu? Bayan Briffen'in uyarısını şimdi anlamaya başlıyordum işte. Benden habersiz olmuştu. Uzun zamandır eve sarhoş gelmiyordu. Ne olmuştu?

"Bu sinir bozucu" dedi kalın sesiyle. "Senin yakınında olamamak, sana dokunamamak..." İçimde bin takla attım fakat bu bana onun sarhoş olduğunu hatırlattı. Sigara dudaklarına doğru kaydı. Gözlerini benimkinden hiç ayırmıyordu. Gri dumanı havaya üfledi. Üzerine yürüdüm ve sigarayı parmaklarının arasından kaptım. Bunu görmeye artık dayanamıyordum.


Onu kahve masasının üzerindeki tepsiye bıraktım ve ben bunu yaparken Harry sadece gülümsüyordu. Güldüğü zaman ondan nefret ediyordum çünkü güldüğünde hiçbir zaman beni afallatma konusunda başarısız olmuyordu. Ne zaman görsem mantığımı kaybetmiş gibi hissediyordum. Elimi tuttuğunu hissettim.


"Seni özledim. Çok fazla özledim." Kelimeler ağzında yuvarlanıyordu. Alev almış teni koyu kırmızı bir renge bürünmüştü. Ne kadar içmişti ki?

Cevap vermedim. Elimi okşarken onu izledim. Harry'nin bu umursamaz durumu, beni duygusal bir girdaba sürükledi. "Benimle neden konuşmuyorsun?" dedi bezgince. Sesi çaresiz çıkmıştı.

"Be-ben bilmiyorum. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum." diye açıkça cevapladım. Harry beni dikkatle izlemeden önce tekrar konuştu. "Öp beni." Ve sonra kurnazca bunu söyleyerek beni pençesinde kapana kıstırdı. "Lütfen."

Bunu ben de istiyordum. Hemde çok kötü bir şekilde.




Baby Doll (Harry Styles) {Türkçe Devam Kitabı}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin