Muhtemelen şuan ağlıyordu ve muhtemelen yine benim yüzümdendi. Kararımı vermeden önce yenilgiyle iç çektim. Geri dönecek ve onunla konuşacaktım. Kontratın iptal olduğunu söyleyecektim -bu sefer gerçek. Ailesine ve köhne Ken oyuncak bebeğine kavuşacağı bilgisiyle havalara uçacaktı.
Belkide benimkinden daha mutlu bir hayat sürecekti.
Madalyonu dikkatlice kutunun içindeki mindere geri koydum ve kutuyu tekrar kapattım. Kurdele için zahmete gitmedim çünkü nasıl papyon bağlandığını bilmiyordum. Sonra eve sürdüm.
~~~~~~~~~
Thalia'nın bakış açısından
Bir kaç şüpheli dönüş yapmıştım. Artık hangi yönden geldiğimi bile bilmiyordum. Attığım her adımda kafam daha çok karışıyordu. Konaktan uzaktaydım ve bu mahallenin tanıdık olmadığından emindim. Sıkıntı dışında, konaktan olabildiğince uzak durmak için kasten koşmuştum ve tuhaf bir geçişe geldiğimde durmuştum.
İlk baş trene binmeyi düşünmüştüm fakat yanıma para almayı unutmuştum. Hazırlıksız yakalanmış ve öfkeyle dışarı çıkmıştım. Bu yoldan ayrıldığım için üzgündüm. Fleese'i bilmiyordum ve olayların gidişatı yüzünden buradaydım.
Güneş batmaya, gökyüzü sanat yeteneğini göstermeye başlamıştı. Bulutlar, ateşli bir fonun karşısında, pembe, mor ve maviyle temizce harmanlanmıştı. Bugün bu güzellik pek çekici gelmiyordu, güneş batıyordu ve yakında hava kararacaktı. Geceleyin yönümü bulmak daha zordu.
Bir süre daha geçitte kaldım ve ne yapacağım hakkında bir çözüm bulmaya çalıştım. Fazlaca insanın geçtiğini fark ettim ve birilerine yönü sormaya karar verdim. Caddenin aşağısına doğru ilerledim ve sayısız bir insan kalabalığı ile karşılaştım. Burası bir marketti. Kalabalığın arasında yürüdüm, omuzlarım sürtünüyordu. Buradaki insanların ne kadar görgüsüz olduğunu fark ettim ama doğrusu bunu bu şekilde tecrübe edinmek korkunçtu. "Fındıklar, taze fındıklar burada!" Satıcılar kulağımın dibinde bağırdılar ve yürürken başımın döndüğünü hissettim.
"Afedersiniz!" dedim bir yaşlı kadına fakat beni görmezden geldi. "Merhaba bayım!" diyerek başka birine döndüm ama tekrar görmezden gelindim. Balıkların tuzlu kokusu ile dolu olan hava yolumu, bir balıkçı tezgahını çevreleyen insan kalabalığına itti. Bir bisikletin korna sesini duydum ve anında döndüm. Genç bir adam hızla bana doğru geliyordu. Çabucak kenara çekildim, meyve tezgahına çarptım. "Dikkat edin, bayan!" Biri tarafından itilmeden önce satıcının bağırışını duydum. Yaşadığım yer buradan çok daha sakindi.
Dehşet verici marketten çıktığımda, hava çoktan kararmıştı. Dışarı çıkmanın bir yolunu bulmanın verdiği rahatlamayla derin bir nefes aldım. Kötü fikirdi, kötü fikirdi. Caddenin aşağısına inmeye devam etmeden önce doğruldum ve paltomu sıkıca çektim. Bu gece asla geri dönmeyecektim.
Gözlerim doldu ve vazgeçmemek için savaş verdim. Hiç bir zaman göz yaşlarımı tutamıyordum. Tanrı aşkına, henüz on yedi - on sekiz yaşındaydım. Daha güçlü olmaya ihtiyacım vardı. Parmaklarımla gözlerimin altını sildim ve terk edilmiş binalarla karışık mahallede yürüdüm. Küçük binaların yanında takılan bir kız gördüm ve bana yardım edecek kadar kibar biri olmasını umdum.
"Afedersiniz!" diye seslendim ve kız bana döndü. Parlak kırmızıya boyanmış dudaklarının arasında sigarası duruyordu. Saçının bir yarısını kazıtmıştı diğer yarısı ile simsiyahtı ve beline kadar iniyordu.
Sigarasını bıraktı ve gözlerini benimkilere kenetledi. "Evet?"
"Kayboldum. Nerede olduğumu bilmiyoru-"
"Feelese'desin." lafımı kesmişti.
"Bunu biliyorum sadece neresinde olduğumu bilmiyorum. John Caddesi'ndeki hastanenin nerede olduğunu biliyor musun?" Diye sordum. Gülmeden önce sigara dumanını üfledi. "Bu gece oraya varmak için çok uzaksın." Bakışları ayakkabılarıma indi. "Tabii yürüyeceksen" pişmiş kelle gibi sırıttı ve bana arkasını döndü.
"Peki ya konaklar?" Can sıkıcı olmaya başlıyordu ve sabırlı olmak için mücadele ediyordum. "Nerede olduklarına dair bir fikrin var mı?"
"Meadowcliff konakları mı? Orada mı yaşıyorsun?" Aniden ilgisini çekmeye başladım ve tekrar bana döndü.
"Teknik olarak evet. Gerçekten oraya gitmeye ihtiyacım var." dedim.
"Oraya gitmene yardım edebiliriz." Omzuma doğru baktı ve dudak büzerek öpücük sesi çıkardı. Saniyeler içinde etrafım üç erkek tarafından çevrildi. Hepsi çok uzundu. Özellikle bir tanesi son derece iriydi. Dövmeler, sıska kollarını boydan boya sarmıştı ve aniden kız ile konuştuğuma pişman olmuştum.
"Gençler, bu kızın Meadowcliff 'a gitmeye ihtiyacı var. Oradaki konaklardan birinde yaşıyor. Ona yardım edebiliriz, değil mi?" Bir bakıma bana sırıttı ve bu kesinlikle arkadaşça bir haykırış değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby Doll (Harry Styles) {Türkçe Devam Kitabı}
FanfictionYozlaşmış toplumlarda, genç kızlar, erkeklere sırf zevk objesi ve arzularının karşılanması için satılırdı. Ama işler değişti. Ta ki zengin bir iş adamının şımarık oğlu ile Oyuncak Bebekler'in bükülmüş dünyasına girmeye zorlanmış, şanssız bir kızın y...